Umut

Hastanenin kapısından koşarak girip, kendini karşısına çıkan ilk hemşireye bir nefeste, boğulurcasına “Kardeşim burada yatıyor. Nerede kendisi?” diye sorarken buldu genç kadın. Kardeşini uzaktan fark edince yanına koşarak aralarındaki ince sınırı aşmak istercesine cam kapıyı yumrukladı.

“Kardeşinizi tekrardan bu odaya kapatmamız gerekti, bir süre yanına ziyaretçi kabul edemeyeceğiz.” diye keskin bir ses geldi arkadan. O, bu gürültüye aldırmadan yine de saatlerce camın önünde bekledi, belki ona dokunur, sarılır umuduyla.

Umut, hayallerimizin besini ve kalbimizin sıcacık örtüsü olarak her zaman bizimledir. Umut, en zor zamanlarda ve hatta “İmkânsız!” dediğimiz olaylarda gözlerimizi kapayıp evrene yalvarışımızdır. Umut, bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan ellerdir.

Her duygu gibi, farklı insanlarda farklı kalplerle yorumlanan umuttan bahsetmek istedim bu sayıda sizlere. İleriye dönük kafalarında sorular uçuşan, üniversite sınavlarını düşündükçe her defasında midesine kocaman bir yumruk inen öğrencilerden tutun da parmaklarını cebinde birbirine dolayıp sıkıştırarak hastane kapısında yapılan testlerin sonucunu bekleyenlere kadar.

Umut duygusunun birçok hayalde yer almasına rağmen içimizdeki sürükleyici güç olarak yeterince algılanmadığını görebilmek çok da zor değil. Bence umut duygusuna olan hatalı yaklaşımımız umudun bizi sadece karanlıkta bulabileceğini düşünmemizden ibaret. Bizi zor durumlardan kurtaran çarpıntıya umut dememiz. Fakat umut hayatın her anında bizlerledir. Her uyanışımızda günün güzel geçmesini içimizden geçirmek, deniz kenarında güzel bir deniz kabuğu için gözlerimizi dört açmak ve anneannemizin öğle yemeğinde dolma pişirmiş olmasını dilemek gibi.

Üniversitedeki ilk senemizi veya gitmeden önceki son aylarımızı düşündüğümüzde, birçok şey hakkında kendi balonlarımızı yaratıp içine hayallerimizi yerleştirmiştik. Aslında hiçbir şeyin kötü gitmediği yolculuğun başında bir sonraki adımın her zaman bir öncekinden daha iyi olmasını umut ederiz.

Kendimizi, her şey kapkaranlıkken ise, duşta saçlarımızdan ayaklarımıza sıcak su dökülürken, “her şey geçecek, bunu da atlatacağız” diye motive ederken buluruz. Çünkü kendimizi motive edemezsek eğer, o an, orada duygularımıza yenik düşeceğizdir. Ama bizi devam etmeye sürükleyen, “vazgeçme, devam et” dediğimiz ses aslında bizim umudumuzdur. Her şeyin daha iyi olacağı umudu. Bunu hissedebilmek bizi sadece daha güçlü yapar, kendimize inanmamızı sağlar.

Asla en kötü zamanlarınızda her şeyin daha iyi olacağı umudunu kaybetmeyiniz, çünkü her şeyi atlatabilecek güce sahip insanoğlu. İnsan umudun gücüyle ayakta kalır. Gözlerinizi kapatıp sadece sizin, kendinizin sizi motive etmesine izin verin. Siz kendi kendinize yetin umutla. Umutla yarınlara; umutla aşka, umutla başarıya bakın. Umutla kalın.

Benim için umut tünelin sonunda ışığı göremediğimizde bile elimizi kalbimize götürdüğümüzde o nefesi yavaşlatan içimizdeki düşlerdir.

Peki, sizin için umut nedir?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir