Geçtiğimiz günlerde Doğu Akdeniz Üniversitesi Vakıf Yöneticiler Kurulu, Doğa Okulları tarafından yönetilen ve son dönemlerde Doğu Akdeniz Doğa Koleji olarak adlandırılan Doğu Akdeniz Kolejinin ve Doğu Akdeniz İlkokulunun üniversite bünyesine geri alınması hususunda bir karar aldı. Bu karar, kurumlarının yabancı şirketler tarafından yönetilmesinden rahatsızlık duyan kesimde büyük bir mutlulukla karşılandı.
Gündemdeki bu konu üzerinden memlekette eğitim ile ilgili tartışmaların yıllardır merkezinde olan kolejler meselesine girmek istiyorum.
Bazı grupların yıllardır sürdürdüğü “kolejler kapatılsın” kampanyası ile yıllar içerisinde büyük zararlar gören kolej sistemleri, yaralarını yeni yeni sarıp tekrardan büyük işler yapmaya başlarken, günümüzde hâlâ daha eleştiri almaktadır. Bu kampta olan grupların sunduğu argümanların bir tanesi, 11-12 yaşlarındaki çocukların “yarış atı” hâline getirilip, okul-dershane-özel ders üçgenine terk edilmesi ve çocukların gerek ruhsal gerekse bedensel olarak bu durumdan zarar görmesi üzerinedir. Bu argümanların bir diğeri ise aileleri tarafından özel derse gönderilemeyen çocukların, özel ders alan çocuklara kıyasla dezavantajlı oluşu ve bir “fırsat eşitsizliğine” sebebiyet verilmesidir.
Bu iki genel argümanı da “boş” olarak nitelendirmek mümkün değilse de atlanılan önemli bir nokta vardır. Kolejlerin kapatılması, çocuğuna kolej eğitimi aldırmak isteyen aileleri durdurmayacak, aksine çocukları özel okullara ve Güney’de faaliyet gösteren okullara itecektir. Bu söylediklerim birer kehanet değil, tam aksine 2009 yılına kadar yaşananların özetidir. Burslu kontenjanların kısıtlı olacağı bu durumda çocuklar daha da zorlu bir yarışın içerisinde olacak, aileleri özel okulu ya da Güney’deki okulları karşılayabilecek çocuklar ile karşılayamayacak çocuklar arasında “fırsat eşitsizliğinin” dik âlâsı olacaktır, olmuştur.
Bu açıdan düşünülmesi gereken nokta kapatılma olmamalıdır. Sorunun temelinde yatan nokta ailelerin çocuklarını koleje göndermek istemeleridir. İçgüdüsel olarak çocuklarına en iyi eğitimi aldırmak isteyen ebeveynler bunun sonucunda kolejleri en iyi alternatif olarak görmektedirler. Diğer opsiyonların yerine neden kolejlerin tercih edildiğinin de irdelenmesi gerekiyor (başka bir yazının konusu).
Bu sorunu çok basit bir arz-talep eğrisine indirgeyerek düşündüğümüzde, aslında bize alternatif çözüm yolları çıkacaktır. Devletin her bir belirli sene için kolejlere alabileceği öğrenci miktarı bellidir, ki bu bizim arzımızdır. Her yıl ailesi tarafından kolej eğitimine yönlendirilen çocuklar da bizim örneğimizdeki taleptir. Kolejlerin kapasitesi azaldıkça giriş puanları artacak ve daha çok çocuk dışarıda kalacaktır. Kolejlerin kapasitesi arttığında ise giriş puanları düşecek ve daha çok çocuk kolej eğitimi alabilecektir. Bu çizgide talebin düşürülmesinin ve çocuklar arasındaki yarışın azaltılmasının kolejlerdeki öğrenci kapasitesinin arttırılmasından ya da kolejlere yönelik taleplerin azaltılmasından geçtiği söylenebilir.
Kolejlere yönelik talep nasıl azaltılır?
Bu sorunun cevabı temelde kolejin neden var olduğu ile alakalıdır. Kolejler İngilizce eğitim vermek için vardır. Günümüzde adadaki kolej sisteminin öncüsü olan Türk Maarif Koleji, 63-64 olaylarında Güney’de kalan İngiliz Okulunun Kıbrıslı Türk öğrencilerinin olaylar yatışana kadar eğitimlerine devam edebilmeleri için geçici olarak kurulmuş, daha sonra kalıcı olmuştur. Okul, zaman içerisinde gerek sağ kesim tarafından, gerekse sol kesim tarafından değişikliklere uğratılsa da bugün aynı kurulduğu zaman gibi İngiliz Okulu ile çok benzeyen bir sistemde çalışmaktadır. Diğer devlet kolejleri ve özel kolejler de Türk Maarif Koleji örnek alınarak geliştirilmiştir. Tüm bu kolejlerin ve İngiliz Okulunun sistemi Birleşik Krallık’taki grammar school olarak adlandırılan okullardan gelmedir.
Bunu gördüğümüz zaman kolejlerin hedefinin aslında İngilizce eğitim olduğunu da görebiliriz. Bu bağlamda kolejlere olan talebi azaltmanın bir yolu olarak halka iyi bir akademik eğitimin sadece kolejlerde değil, aynı zamanda diğer devlet okullarında da (özellikle Bülent Ecevit Anadolu Lisesi) alınabileceğinin aktarılması gereklidir (yine farklı bir yazının konusu). Bu noktada talep azaltılabilecektir.
Ayrıca kolejlerde İngilizce müfredata daha sadık kalınması ve derslerin tamamen İngilizce işlenmesi de bir zorunluluktur. Aksi hâlde öğrenciler ilerleyen yıllarda zorlanacak, İngilizce bilmeyen kolej mezunları çıkacak ve kolejler kendi amacına ters düşmüş olacaktır. Bu tezat günümüzde maalesef bazı kolejlerde yaşanmaktadır. Bunun sebeplerinden biri öğretmen kadrolarının yetersizliği, diğeri de öğrencileri sınıfta bırakmaya karşı duyulan isteksizliktir. Hâlbuki çocuklarına yabancı dilde eğitim aldırmak isteyen ailelerin bunu önceden kabul etmiş olması gerekir. “Aman çocuğum sınıfta kalmasın!” bakış açısına sahip aileler de çocuklarını koleje göndermekten sakınacaktır ve koleje karşı olan talep yine düşecektir.
Kolejlerin kapasitesi nasıl arttırılır?
Mevcut kolejlere ek bina yapılmasıyla yıllar içerisinde kapasite arttırılsa da yakın zamanda yaptığım gözlemlerde, okullarımızın artık böyle bir büyümeye fiziki olarak namüsait olduklarını gördüm. Bu durumda farklı bir yönteme başvurmak elzemdir.
İşte bu noktada var olan okulların devlet koleji olarak düzenlenmesi düşünülebilir. Zaten bu iş için hazırda bekleyen okul Bayraktar Türk Maarif Kolejidir. Önceleri başlı başına bir kolej olan BTMK, daha sonra Türk Maarif Koleji ile birleştirilmiş; BTMK binası orta bölüm için, TMK binası ise lise bölümü için kullanılmaya başlanmıştı. Kolejlerin orta bölümlerinin kapatılması ile BTMK düz ortaokul olmuş, kolejler tekrar açıldığı zaman ise TMK orta bölümü lise binasına alınmış ve BTMK düz ortaokul olarak günümüze gelmiştir. Hâlâ daha kolej olduğu dönemdeki öğretmen kadrosunun bir kısmını elinde bulunduran BTMK günümüzde kolej statüsüne kazandırılmaya en yakın okuldur.
İkinci bir okul ise yazımın başında belirttiğim Doğu Akdeniz (Doğa) Kolejidir. Devlet malı üzerinde olan bu okulu özel bir şirket yerine devletin, devlet okulu olarak yönetmesi her kesim için önemlidir. Ayrıca iyi bir formül hazırlayarak okulun hâlihazırda bünyesinde yer alan tecrübeli öğretmen kadrosundan da faydalanmak mümkün olacaktır. Bu devletleştirme hareketine hem özelleştirme karşıtı sol hem de kolejlerin büyük destekçisi sağ kesim destek olacaktır.
Sonuç
Yeni okul yapacak bütçeye ihtiyaç olmadan her kesimi mutlu edecek ve çocukların üzerindeki baskıyı azaltacak bir öneri olarak BTMK ve DAK’ın devlet koleji olarak yeniden yapılandırılmasının konuşulması gerektiğine inanmaktayım.
Kolej eğitimi almak isteyen çocuklara devlet eğitimi vermek yerine özel okulların eline itmek “solculuk” olmadığı gibi, çocukları sıkıştırarak “iyi olan kolejde okusun” elitizmi de “milliyetçilik” veya “sağcılık” değildir.
Fotoğraf: dogakoleji.k12.tr
Kolejler konusunu çok güzel aktardın ve bazı kısımlarda belirttiğin gibi ayrıca yazılması gerkenler var. Bir TMK 1979 mezunu olarak Kolejlerin en onemli özelliğiklerinden birinin İngilizce eğitimi olduğundan yola çıkarak bugün Kolej lise kısımlarında Türkiye Üniversitelerine giriş sınıflarının neden olduğunu sorgulamak isterim. Amacı Turkiye’de okumak olan öğrencilerin yeri Kolejler olmamalı. Kolejlerde Turkiye universitelerine hazırlık sınıflarına yer yoktur. Yalnız bu düzeltilse Kolejlerin kapasitesi artacaktır.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Her ne kadar kolejlerin amacının İngilizce eğitim verme olduğuna katılsam da şu anda böyle bir çözümün en doğru çözüm olduğuna inanmıyorum.
Türkiye üniversite giriş sınavlarında özellikle Türk Maarif Koleji ve Gazimağusa Türk Maarif Kolejinin başarıları yadsınamaz. Örneğin Bülent Ecevit Anadolu Lisesi ya da Namık Kemal Lisesi gibi öğrencileri Türkiye üniversitelerine girişe hazırlayan okulların seviyelerini yükseltmeden Türk Maarif Koleji ve Gazimağusa Türk Maarif Koleji gibi okulların ilgili bölümlerini kapatmak çok büyük bir risk olacaktır.
Bu alanda önce diğer okulların seviyesini yükseltecek adımlar atıp, daha sonra kolejlerin Türkiye’ye hazırlık bölümlerini kapatmanın çok daha sağlıklı bir karar olacağına inanıyorum.