“Ben yirmi yaşında bir Kıbrıslı Türk’üm, insanı ve iklimi sımsıcak ülkemde uyuşturucu madde kullanımı bulunduğumuz yıl itibarıyla ilkokul seviyesindedir…” Yirmi yaşındayım, Kıbrıslı Türk’üm, bu cümleyi kurmuş olmanın verdiği utanç bir ömür bedenimden ayrılmayacak… Ayrılmasın…
Çok uzak olmayan bir zamanda yasemin kokardı ülkemin sokakları, şimdilerde ise esrar; dönüp biraz baksak, gözlerimizi yaşadığımız realiteye bir nebze aralasak farkına varacağız toplumumuzun nasıl bir batakta can çekiştiğini. Maalesef biz Kıbrıslı Türkler bazı sosyal konularda henüz ortak bir toplum bilincine sahip değiliz. Hatta bırakın “ortak toplum bilinci”ni pek çoğumuzun “uyuşturucu madde kullanımı” gibi önemli konular hakkında bireysel bir yaklaşımı veya fikri bile yok. Toplum olarak kanayan yaralarımızın bilincinde değiliz, yani ne yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiğini bilmiyoruz; işte bu yüzden de bize işe yaramaz kuru bir endişeden başka bir şey kalmıyor. Oysa bizim gibi küçük ve eğitimli bir toplumun böylesine önemli ve can alıcı bir konuda birleşmemesini anlayamıyorum.
Aslında uyuşturucu madde kullanımı tüm dünyayı etkileyen, sosyolojik, ekonomik ve coğrafi birçok nedeni olan evrensel bir sorundur. Bu sorunun ülkemizdeki varlığı da bu etkenler ile bezenmiş durumdadır ve en önemlilerinden biri Kıbrıs’ın coğrafi konumudur. Kıbrıs stratejik olarak dünyanın en büyük eroin (afghan opium) üreticisi Afganistan’dan başlayıp (Woody, 2016), Pakistan, İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden “Balkan yolu” rotası üzerindedir (Booth, 1997). Bu nedenle Kıbrıs, eroin ve daha birçok uyuşturucu maddeye kolayca erişilebilecek bir ülke hâline gelmiştir. Bunu, KKTC Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonunun 2015 yılında hazırladığı “KKTC’de İlkokul Öğrencileri Arasında Psikoaktif Maddelerin Kullanımı” isimli raporda gözlemleyebiliyoruz. Yapılan araştırmaya göre KKTC’de “ilköğretim” öğrencilerinin %1,2’si uyuşturucu madde kullanıyor (Çakıcı ve ark., 2015).
Biraz önceki rapordan okuduğunuz rakamdan başka istatistiksel bir bilgi vermeyi reddediyorum. Takdir edersiniz ki utanç seviyemizi bundan daha fazla yükseltebilecek bir bilgi yoktur…
Peki, ülkemizde bu sorunun ciddiyetinin farkında olan ve savaşan kimse yok mu? Tüm bunların farkında olan ve gerçekten mücadele eden bir avuç insan var ve ben size onların hikayesini elimden geldiğince anlatmalıyım.
Mesela Hasan var, biraz önceki raporda bahsedilen Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonunun (UMK) ilk ve tek başkanıdır. Asıl mesleği gazeteciliktir, aynı zamanda uyuşturucu ile ilgili Ölüm Büyüsü kitabının ve Kıbrıs kültüründe unutulmaya yüz tutmuş toplum figürlerini anlatan mükemmel kitapların da yazarıdır. Bir diğer özelliği ise ülkemizde makam sahibi olmayan tek başkan olmasıdır. İşlerini halledecek bir odacısı, iş yeri olan komisyonu temizleyecek bir hademe ya da getirip götürecek bir şoförü yoktur, hatta her yere motoru ile gidip gelmektedir. Mesela onu Surlariçi’nde tanımayan yoktur, o bölgede çıkıp yürüdüğü zaman etrafını kaplayan gençleri görürsünüz. Emin olun oradaki gençlerin çoğuna güzel yüreği ile dokunmuştur. Ayrıca, her sene bir soldan, bir sağdan gelen hükûmetlerin tümüne mesleki liyakat gereği aynı mesafede olmayı başarmış sayılı devlet yetkilisinden biridir. Bulunduğu makamın sefasını değil daima cefasını çekmiştir. Öyle ki, otuz beş yılını verdiği bu mücadelede bazı rahatsız edici gerçekleri ifade ettiği için can tehlikesi dahi geçirmiş ve buna rağmen yılmamış birinden bahsediyoruz. Lakin en kötüsü bazı hükûmet yetkilileri tarafından saygısızlığa uğrayarak defalarca onur kırıklığıyla istifa raddesine gelmesidir… Bu hiç şüpheniz olmasın ki ülkemizin alnındaki en kara lekedir…
Hasan’ın bu mücadelede yalnız olduğunu düşünmeyin; mesela Dr. Gülcem var, kendisi Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonunun eğitim sorumlusudur. Komisyonun çeşitli kurumlara verdiği “bağımlılık farkındalık” eğitim seminerlerini hazırlayan ve veren kişidir. Yoğun temposuna rağmen yüksek lisans eğitimini devam ettirmektedir. Yakın bir zamanda klinik psikolog olarak görevine devam edecek. İşinde son derece başarılı ve özellikle eğitim alanında profesyonel biri. Mesela en çok endişe duyduğu konu Kıbrıs Türk toplumunda yeterince farkındalık yaratamamak ve ülkemizde sistem hâline gelmiş sistemsizlik yüzünden toplumu damarlarında akan zehirden yeterince etkili bir şekilde arındıramamak. Bu sisteme dair çok yapıcı eleştirileri ve fikirleri olan bir değerden söz ediyorum. Gülcem endişe etmekte o kadar haklı ki, mesela bu ülkenin toplantıda “ben zaten eğitime inanmıyorum” diyen eğitimci bir hükûmet yetkilisi oldu… Bir cümle daha ne kadar ironik olabilirdi bilemiyorum doğrusu… Neyse ki Gülcem “Siz neye inanıyorsunuz?” diyerek ağzının payını vermişti.
İlginçtir mesela Umut Hoca var, belki okumuşsunuzdur, geçenlerde hakkında motorla dolaşıp, okula gönderilmeyen çocukları tespit edip onları okula yazdırıyor diye haber yapıldı. Kendisi
komisyona hiçbir karşılık almadan tamamen gönüllü destek veren bir avuç insandan biridir. Daha fazla çocuğa ve gence umut olabilmek için zamanının çoğunu komisyonda geçirir. Komisyon himayesinde onlarca organizasyon düzenlemiş ve her platformda uyuşturucu farkındalığı yaratmak adına mücadele vermiştir. Umut, Surlariçi gibi sorunlu ve bir nevi unutulmuş bir bölgede âdeta bir kahraman gibi muhtaç olan tüm seslere koşuyor. Bölgedeki gençlerin ve ailelerinin tüm ihtiyaçlarını bulup buluşturup tamamlıyor. Mesela son zamanlarda Lefkoşa’nın bazı bölgelerinde dolaşan ve mutlu çocuklardan oluşan kalabalık bisiklet grupları dikkatinizi çektiyse bilin ki bisikletlerinin ve mutluluklarının tek sebebi bahsettiğim bu motorlu kahramandır… Adı gibi Umut olduğu yüzlerce çocuk, genç ve aile…
Mesela son olarak Teyfide var, kendisi komisyonun madde bağımlılık danışmanıdır. Asıl mesleği “psikolojik danışmanlık”tır ama “bağımlılık farkındalık” eğitimlerinin hazırlanışına ve verilmesine yardım eder. Gülcem gibi Teyfide de yoğun temposuna rağmen yüksek lisans eğitimini devam ettiriyor ve yakında “klinik psikolog” olarak görevine devam edecek. Komisyondaki mesleğinden önce NAADAC ve bunun gibi birçok bağımlılık eğitimi almıştır. Belki Hasan kadar değil ama yine Hasan ile beraber Teyfide de gençliğimizi zehirlemek isteyenlere vurduğu darbeler yüzünden tehditler aldı; ama bir nebze bile olsa geri durmadı. Eğer kutsal bir amaç uğruna mücadele veriyorsanız ne durmak bilirsiniz ne de dinlenmek… Şüphesiz Hasan, Gülcem ve Umut gibi Teyfide de buna güzel bir örnektir, hem de mücadelesi uğruna kaburgasını kıracak veya yoksunluk krizine girmiş bir bağımlı tarafından saldırıya uğrayacak kadar. Aynı zamanda hastasının birine annesi evden atınca ona sıcacık evini açan, yurt dışında okuyan oğlunun odasını veren ve iki hafta boyunca eşi ile birlikte ona âdeta bir aile olabilen birinden bahsediyorum…
Peki ya tüm bu anlattıklarımı nereden mi biliyorum?
Ben tüm bunları Teyfide’nin akşam yemeği sırasında aldığı bir telefon ile arabasına binip son sürat giderken yarım bıraktığı yemeğini defalarca izlediğim için biliyorum… Gece yarısı uykusunda çalan telefonunu alt kattan duyabildiğim için biliyorum… İşte ben Teyfide’nin yıllardır verdiği bu savaşı yüzünde derinleşen çizgilerden biliyorum…
Çünkü ben kutsal bir amaç uğruna tüm benliği ile karanlığa ve kötülüğe karşı mücadele eden bir savaşçının, Teyfide’nin oğluyum, ondan biliyorum…
Kaynakça
Woody, C. (2016). ‘Eradication has been close to zero’ in the world’s biggest producer of heroin. [online] Business Insider.
http://uk.businessinsider.com/opium-and-heroin-production-in-afghanistan-has-increased-20
16-10 Erişim tarihi: 16 Kasım 2018.
Booth, M. (1997). Haşhaştan eroine uyuşturucunun 6000 yıllık öyküsü. İstanbul: Sabah
Kitapları.
Çakıcı, M., Çakıcı, E., Keskindağ, B., Karaaziz, M. and Bahtiyar, İ. (2015). KKTC’de İlkokul Öğrencileri Arasında Psikoaktif Maddelerin Kullanım Yaygınlıkları ve Risk Faktörleri. [ebook] http://docs.neu.edu.tr/staff/meryem.karaaziz/PUBLICATION_9.pdf Erişim tarihi: 15 Kasım 2018.
Bu güzel savaşçılar, yardımcılarla ilgili bilgilendirmen çok hoş olmuş.Annenin ve dolayısıyla ailenin yaşadığı bu durumlar hiç kolay olmasa gerek.Benim yapacağım iki negatif eleştiri olacak uyuşturucu deyip esrardan bahsetmen bence yanlış olmuş esrarın doğal bir madde olduğunu biliyoruz ve tüm Kıbrıslı halkıda biliyor ‘gannavuri’ olarak.Ayni zamanda esrarın evrensel bir sorun olmadığını ve yaklaşık 20 ülkede yasallaştırldığını ve yasallaştırılmaya devam edildiğini biliyorum.Birde ilk cümlende fazla genelleme yaptığını ve uyuşturucu olsun, ‘gannavuri’ olsun bilinçsizce kullanan insan grubunun bilinçli kullananlardan az olduğunu söyleyebilirim ama tabiki buda benim fikrim, benim bildiklerim, gördüklerim aynen senin gibi.