5 Aralık 2018 gazete manşetlerine bakıyorum, üzülüyorum: “Perişan olduk”, “zarar büyük”, “kıyamet gecesi”, “doğa intikamını alıyor” ve daha birçoğu. Ülkemin ne hâle geldiğine üzülüyorum. Kimi hükûmeti (geçmişler dâhil), kimi doğayı, kimi ise ikisini de sorumlu tutuyor. Gerçek sorumlu kim bilmiyorum, fakat bir yerde büyük bir sorunun olduğunu düşünüyorum.
Son 8 seneye baktığımda 2010’un ilk aylarındaki sel, 2013’te Kalecik’te bir geminin yakıt boşaltımı sırasındaki boru patlaması ve 2016’daki Dağ Yolu trafik kazası aklıma gelen ilk felaketler. Bunlara tabii ki yaşanmış onlarca trafik kazasını da ekleyebiliriz. 2010 selinden sonra dereler genişletildi, 2013 boru patlamasından sonra Türkiye’den yardım istendi. 2016 Dağ Yolu kazasından sonra yaz saati uygulamasından vazgeçilmesine rağmen Mart 2018’de başka bir Dağ Yolu kazasıyla karşılaşıldı. Bir, iki hafta önce meydana gelen sel ile ilgili ise 5 Aralık günü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Komitesi saat 16.00’da toplanmış ve meydana gelen riskleri hafifletmek amacıyla belirli kararlar alınmış.
Nedendir yine bilmiyorum, fakat çoğu zaman, biz sadece olaylar olduktan sonra açığa çıkan riskleri hafifletmek amacıyla yapılması gereken çalışmalara odaklanıyoruz; yaşanan olaylara hep tepki veriyoruz. İlla olayın olması gerekiyor ki o zaman çalışmalar başlatılsın. İlla olayın olması gerekiyor ki gerekli kurumlar toplansın. Bana göre, Afet ve Acil Durum Yönetimi Komitesinin 5 Aralık saat 16.00’da değil, meteorolojinin tahminlerinden yola çıkarak selden daha önce bir gün toplanması lazımdı. Etkili risk yönetimi, olaya sadece tepki olarak yapılan çalışmalarla sürdürülemez. Aşağıdaki papyon diyagramına bir göz atın:
Papyon diyagramının ortasında istenilmeyen veya tehlikeli olay vardır; buna örnek olarak “sel” diyelim. Yukarıdaki diyagramda işaretlediğim kesik daire, daha önce bahsettiğim tepki çalışmalarındaki adımlarını çevreliyor. Bir başka deyişle sel olduktan sonra, “Selin etkilerini nasıl azaltacağız?” sorusunu yanıtlayan adımları gösteriyor. Ve ne yazık ki, olay yaşanmış ise, zararları kaçınılmaz olur; sadece o zararları en aza indirmek için çalışabiliriz artık. İşte bu yüzden, bizim daha fazla ilgilenmemiz gereken taraf, sol taraf. “Sel olmadan neler yapabiliriz?” sorusuna yanıt veren taraf. Kontrol tarafı olarak da adlandırılan bu taraf, iyi planlama, detaylı hazırlık ve sıkı önlem gerektiriyor. Bu tarafta sele neden olabilecek tehlikeler/tehditler tanımlanır ve kontrol edilir. Örnek olarak, tehlike/tehdit için dere yatağının genişliği, kontrol için de periyodik denetimler diyebiliriz. Son 8 yılda, hafızamda öne çıkan olayları düşündüğümde sol tarafın eksikliğini görüyorum. Sel sıkça yaşanmamasına rağmen, tecrübe ettiğimiz trafik kazalarının sayısına bakarsak tehditleri hâlâ yeterince kontrol etmediğimizi düşünüyorum.
Olay olduktan sonra riski azaltmanın başka yolu olmadığı için kimse riskleri azaltma çalışmalarını küçümsememeli. Ne kadar planlı olursak olalım, işler istediğimiz gibi gitmeyebilir sonuçta. Fakat daha ileri düşünmeliyiz, daha fazla farkında olmalıyız, daha iyi birlikte çalışmalıyız. Papyonun sol tarafına daha fazla bilirkişi ve daha fazla kaynak sağlamalıyız; ve en önemlisi, bitmek bilmeden, durmadan araştırmalıyız, gelişmeliyiz. “Doğa intikamını alıyor” manşetleri atılmadan biz onunla nasıl başa çıkacağımızı daha iyi bilmeliyiz.
Fotoğraf: Prof. Dr. Veli Deniz