Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
denizin orda bir diyarda
bir gıccacık, adı olsun
deyim sana Annabel Lee.
Bu gızcık yatır galkar ancakta düşünür
benim onu, onun beni sevdiğini.
Ben da çocuğudum o da çocuk,
bu diyarda yanımızda deniz,
ve sevdik sevdik hem da sevdadan öte bir sevdik
ah benimnan Annabel Lee
ve öyle sevdik ki gökten endi baktı melekler
çekemedi onununan beni.
Ha işte buna mahana evvel zaman içinde
bu diyarda yanımızda deniz
koptu bir fırtına bulutlardan da üşüdü
benim canım Annabel Lee
da geldi lordlar hısmı akrabası
söktüler götürdüler yanımdan genni
dıktılar genni kapattılar mezara
bu diyarda yanımda deniz.
O melekler ki cennette yarımız gadar mutlu olamazlar
geldiler çekemediler onunnan beni-
Aha bunun için! Aha buna mahana herkes bilir ki,
herkes bilir bu diyarda denizin ordaki,
bunun için koptu fırtına gecenin bir yarısı buluttan geldi
üşüdü öldü benim canım Annabel Lee.
Ama bizimki öyle bir aşktı ki giremezdi dereceye
büyüklerimiz iş gelinca sevmeye,
hem da nasıl bilgelerimiz iş gelinca sevmeye,
böyle olunca ne cennette melekler
ne yerin bin gat dibinden azabı şeytanın
dutup koparamaz ruhumdan onun ruhunu,
canım güzelim Annabel Lee.
Ah ki ay doğar da ay yüzünde gördüğüm hülya
gene güzel yüzü, Annabel Lee,
ah ki yıldız bakar da yıldızda gördüğüm
gene güzel gözü, Annabel Lee,
ah ki böyle olur ben da gıvrılırım gece yanına
biriciğimin canımın cananımın
o uzanır ben uzanırım denizin dibinde mezarında
o uzanır ben uzanırım deniz kükreyip coştuğunda.
***
Edgar Allan Poe’nun “Annabel Lee” şiirinin Kıbrıs ağzıyla bir çevirisini okudunuz.
Komik mi buldunuz? Kahkahalar mı attınız?
Şiir çevirisi zor iştir ve uzmanlık asla iddia etmiyorum. Ancak komik bulmamız da beni düşündürüyor doğrusu.
Aksan komiğine o kadar aşina olduk ki, Kıbrıs ağzıyla yazılmış bir metin gördüğümüzde bunu otomatik olarak komik mi algılıyoruz?
Kıbrıs Rum edebiyatının iki dev şairi, Vasilis Mihailidis ve Dimitris Lipertis, çok sayıda şiirlerini Kıbrıs ağzıyla kaleme almışlardır. “Millî şair” addedilen Mihailidis’in “9 Temmuz” isimli milliyetçi epik şiiri bunun en mühim örneklerindendir. Farklı dönemlerde yazıya aktarılan şiirler Kıbrıs Rumcasının zaman içindeki evrimi için de iz oluşturmaktadır (Moleskis 2012).
Bizim böyle bir geleneğimiz hiç gelişmedi. Evet, Kıbrıs ağzının esintilerini şiirlerine yansıtan şairlerimiz oldu; ancak tamamen dil yapısını Kıbrıs ağzıyla kullanan, konuştuğu gibi şiirini kuran şairlerimiz olmadı.
Hâlbuki edebiyatın diğer alanlarında da böyle değil bu.
Kıbrıs ağzını pekâlâ yansıtan, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir mani geleneğimiz vardır mesela. Çocukluğumda okuduğum eski Kıbrıs masalları, hep Kıbrıs ağzıyla yazıya dökülmüştü. Sıla 4’ün şarkılarının sözleri Kıbrıs ağzıyla yazılmıştır. Özellikle mizah alanında örnekler çoğaltılabilir.
Şiire sirayet etse, bir Orhan Veli nasıl yaptıysa, konuştuğumuz gibi özgürce içimizi dökebilsek şiirde satırlara, fena mı olurdu?
Umuyorum ki, yeni neslimizin yeni şiiri, eski ağzımıza da sahip çıkacaktır.
Referanslar
Moleskis Y (2012). “Eros in the Dialectal Poetry of Cyprus”, In Focus, 9(4). https://cyprusinfocus.org/essay/eros-in-the-dialectal-poetry-of-cyprus/
Kapak resmi: https://weheartit.com/articles/295777545-annabel-lee
Konuyla ilgili entelektüel tartışmalar ve başlık fikri (özellikle de “şiirbaz” kelimesi) için Fuat Çakıcı’ya teşekkürler.
Dürüst olmak gerekirse çoğu kişi gibi maalesef ben de bu aksanı biraz komik bulanlardanım. Güzel bir haber ise, bir yıl önce aynı konuyu düşündüğümden beri bu duygumun azalmış olması (en azından sadece sanat dalları için). Fakat belki de bu duygunun tamamen gidebilmesi için biraz daha cesur olup haber programları gibi (veya Tabella!) sanata oranla dil açısından daha az özgürlük sunan ortamlarda Kıbrıs aksanını kullanmamız lazım. Sen ne düşünüyorsun? Tabii ki bu yorumu yazarken Kıbrıs aksanı kullanmamamın ironisinin de farkındayım.