İskoçya’nın Orta Çağ ve Georgian dönemine ait mimarisi, dünyaca ünlü viskileri, festivalleri ve Hogwarts diye bağıran sokaklarıyla bilinen başkenti Edinburg’da geçirmekte olduğum günlerim bir bir artarken, bu şehrin beni kendine hayran bırakan diğer yanlarından birinin şüphesiz bizzat deneyimleyebildiğim İskoç müziği ve kültürü olduğunu söyleyebilirim.
İskoç ya da İrlanda halk dansı olarak bilinen ceilidh (telafuzu “kay-lee”), Kelt dillerinden biri olan İskoçça’da (Scottish Gaelic) sosyalleşme toplantısı anlamına geliyor. Günümüzde geleneksel folk müziği eşliğinde yapılan danslar ön plana çıksa da, folklorik hikâyelerin anlatımı da bu etkinliğin bir parçası. Çoğu zaman gökyüzünü kaplayan griliğin aksine, bu şehrin insanlarının hayatları gökkuşağı renkleriyle boyanmış desem abartmış mı olurum? Hiç sanmıyorum! Düğünler, Noel, Hogmanay (İskoçya’ya özgü yeni yıl), Aziz Patrick günü ve hatta cadılar bayramı bile ilk fırsatta bir ceilidh gecesine dönüştürülebiliyor. Anlayacağınız, eğlence dört mevsim devam ediyor. Gayda ve keman (fiddle) gibi kültürel müzik enstrümanlarının yanı sıra, akordiyon ve perküsyon eşliği de içeren bu dansta partnerler sürekli değişiyor. Ayrıca evet, erkekler renk renk ekose desenli kiltler ile dans ediyor.
İngilizce’de “jig” olarak tanımlanan yüksek tempolu grup dansları ile başlayan gecede vals gibi “slow” danslara da yer veriliyor ve bulunduğunuz odadaki birçok insanla dans etme fırsatını yakalamış oluyorsunuz. Bence tüm olayın en keyif verici yanı da bu zaten… Kendinizi müziğin ritminde kaybederken, aynı zamanda “anı yaşayan” ve âdeta sosyal medya bağımlılığına meydan okuyan bir toplumun içinde buluyorsunuz. Zaten güzel olan İskoçya’yı İskoçların daha da güzelleştirdiğini fark ediyorsunuz.
Endişelenmeyin! Böylesine kendine özgü bu kültüre hâkim olmaktan çok uzak olsanız bile kendinizi yabancılarla kol kola dönerken, bir oraya bir buraya zıplarken bulmanız oldukça mümkün. Çünkü müzik grubu dans talimatlarını her dansın öncesinde detaylı olarak açıklıyor. En çok bilinen danslar arasında The Flying Scotsman, St Bernard’s Waltz, Strip the Willow, Dashing White Sergeant ve Edinburgh Reel yer alıyor. Kahkahanın, vals dönüşlerinin ve “polka” gibi dans hareketlerinin eksik olmadığı bu etkinlik, ünlü İskoç şair Robert Burns tarafından yazılan “Auld Lang Syne” (for the sake of old times) şarkısıyla noktalanıyor. Sonları ve yeni başlangıçları sembolize eden bu şarkı, herkesin yanındakiyle el ele tutuşmasıyla oluşan dairede söyleniyor.
We’ll take a cup o’ kindness yet
For auld lang syne.
Bu son sözlerden sonra ise herkes ortaya koşuyor, geri çekilerek tekrar daireyi oluşturuyor, tekrar ortada birleşiyor ve gündelik hayata renk katan bir gece daha böylece son bulmuş oluyor. İnsanın şehirde yaşadığı kadar şehrin de insanda yaşadığı algısı daha anlamlı hâle geliyor. Yüzünüzde ise en az İskoçların güneşli bir günde yaşadıkları sevinci yansıtacak kadar büyük bir gülümseme kalıyor…
Fotoğraf için tıklayınız.