İnsanlık

Bu yazımda daha önce yazdığım yazılardan biraz daha farklı şeylerden bahsedeceğim. Daha önceki yazılarımda fizik ve bilim alakalı konulardan bahsettim. Fakat, bu sefer sadece bilim değil, benim için önemli olan ve hepimizin düşünmesi gerektiğini düşündüğüm bir konuya değinmek istiyorum: İnsanlık.

 

İşin bilimsel yönünden başlamak istiyorum. İlk kez 1859’da On the Origin of Species adlı kitabında Charles Darwin, evrim teorisinden bahsetmişti. Basit bir dille bu teori, her canlının birbirinden türediğini ve türemenin ana sebeplerinin de etrafındaki değişikliklere ayak uydurup hayatta kalmak ve daha fazla üreyebilmek olduğundan bahsetmişti. İlk teorinin eksik olması bir yana, bize temelinde doğru bir fikri veriyordu.

 

“Anatomik olarak modern” insan türü yaklaşık 315.000 yıl önce Afrika’da kendini göstermiş, “davranış olarak modern” insanlar ise yaklaşık 50.000 yıl önce var olmaya başlamış. İnsanları diğer hayvanlardan ayıran özellik ne? En önemlilerinden biri bilgi aktarımı. Dilimiz sayesinde öğrendiğimiz her şeyi nesilden nesle aktarmış ve bilgi kaybını bir nevi önlemiş olduk. İkinci özelliğimiz ellerimiz. Ellerimizin eşyaları kolayca kavrayabilmesinden dolayı birçok başka türün yapamadığı şeyleri yaptık. En önemlisi ise, beynimiz. Beynimiz çok mu büyük? Hayır. Peki beynimizin vücuda oranı diğer hayvan türlerinin hepsinden fazla mı? Hayır. Ancak beynimiz, diğer tüm hayvan türlerinden farklı çalışıyor. Geleceği hayal edebilmemizi, olaylara sebep bulmamızı ve birçok konuda daha derin düşünebilmemizi sağlıyor.

 

Bunları söylememin sebebi bugünlere gelmemizde beynimizin ne kadar önemli bir rol oynadığını anlatmak. Beyinlerimizi ne kadar gelişim için kullanmış olsak da, tarih boyunca beni rahatsız eden bir olay var: Savaş.

 

Geçtiğimiz 3400 yıl içerisinde, insanların tamamen barış içinde yaşadığı sadece 268 yıl var. Bu yaklaşık olarak %8’e denk geliyor. Eğer insanlık tehlike altında olsaydı ve insanlığı korumanın tek yolu bizi tehdit altında tutan bir ırkla savaşmak olsaydı, o zaman bu konsepte belki biraz anlam verebilirdim. Fakat insanların, kendi içerisinde kendi çıkarları için birbirine zarar vermesine anlam veremiyorum. Bu dünyada hangi ülkeye, hangi ırka doğacağını seçemeyen çocukların, insanların, ırkı ve yaşadığı ülke yüzünden ölmesine, savaşmasına anlam veremiyorum. Sırf bir dine inandığı için insanların ölmesini anlayamıyorum. Başka ırklara sanki insan değilmiş gibi bakılmasına anlam veremiyorum. Milliyetçiliğin insanlığın önüne konulmasına anlam veremiyorum. Her ülkenin parasının çok yüklü bir kısmının silahlara, savaşa harcanmasını anlayamıyorum. İnsanların başka insanlardan korunması için her ülkenin askeri olmasını anlayamıyorum. Ortalama 79 yıl yaşadığımız bu dünyada, bu kadar nefreti nasıl besleyebileceğimizi anlayamıyorum!

 

Bu konuda daha fazla yazmak yerine, sizi, bir silahla öldürülen, The Beatles efsanesi John Lennon’ın “Imagine” şarkısına yönlendirmek istiyorum. Ben de tıpkı Lennon gibi sadece hayal ediyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=VOgFZfRVaww

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir