Günümüz Tabularından Regl

Hindistan’da kızlar ilk âdetlerini gördüklerinde ne olduğunu bilmedikleri bir şeyle karşılaşıyor, kan kanseri olduklarını ve yakında öleceklerini düşünüyorlar.

 

Ne kadar da geri kalmış bir ülke değil mi?

 

Buna ek olarak, âdet dönemleri hijyenik olmayan yöntemlerle geçiyor. Ped satın almak ayıplandığı için temiz ve sağlıklı pedler yerine eskimiş kıyafetleri tercih ediyor, kıyafetler kan oldukça yıkayıp yeniden kullanıyorlar.

 

Modernliğe ne kadar da uzak öyle değil mi?

 

Bazı inanışlara göre, kadınlar âdet gördükleri için lanetli varsayılıyor ve cadı olarak görülüyor. Âdet gören kadının dokunduğu her şeyin kırılıp bozulduğuna inanılır. Ekilen çiçekler solar, değdiği yiyecekler bozulur, dokunduğu erkek ise kirlenir.

 

Ne kadar da saçma düşünceler değil mi?

 

Çok da uzağa gitmeden, kendimize baktığımızdaysa, belki bu kadar katı çizgiler görmüyoruz ama inkar edilmeyecek derecede tabu olarak varoluşunu sürdürüyor ülkemizde regl.

 

Birçoğunuz yazıyı okumayı çoktan bıraktı, kiminiz yazının daha başlığından vazgeçti. Ama artık bu konuların rahatça konuşulması gerektiğini düşünüyorum.

 

Regli hiçbir sözlüğe/kaynağa başvurmadan yaklaşık 10 yıllık regl deneyimimle tanımlayacak olursam, bir kadın olarak her ay 28 günde bir olmak üzere, rahim, yumurtalık ve hormonlarımın birbiriyle uyumlu çalışması neticesinde yaklaşık 5/6 gün boyunca yaşadığım bir kanama olduğunu söyleyebilirim. Aybaşı, yılbaşı, arkadaşım geldi, malum şey gibi takma isimlerle de söz edilebiliyor.

 

Oldukça yaratıcı isimler taktığımız regl saklama isteği uyandırırken, erkeklerin sünnet olması kutlanılacak bir durum. Neredeyse hayatımızın yarısını onunla geçirdiğimiz bu doğal döngü, var olmayan bir şeymiş gibi yok sayılıyor. Çünkü erkek olmak övünülecek, kadın olmaksa utanılacak bir şeydir (!). Erkek çocuklarının nasıl sünneti yapılıyor ve rahatça çocuğun “erkek” oluşu kutlanıyorsa âdet döngüsünün de rahatça konuşulması gerek. Reglden bahsederken fısıldamaya başlıyor ya da kaş göz işareti yaparak anlatmaya çalışıyoruz derdimizi. “Reglim var.” ya da “Âdetim geldi.” demek “şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi” demekten daha kolay. Zormuş gibi davranıyoruz.

 

Böylesine doğal bir hayat döngüsünü neden elimine ettiğimizi açıkçası anlayamıyorum. Amacım kesinlikle kadının doğurganlığı ve kutsallığı üzerinden savunma yapmak değil. Zaten bunu yapmak yanlış olur. Âdet görmeyen, doğurgan olmayan kadınlar, ya da biyolojik cinsiyeti kadın olmayan, ama kendini kadın hissedenlerin, trans bireylerin “kadın” olmadığını savunmak olur bu.

 

Regl neden gizleniyor? Regl kanını, küçük bir el kesiği kanından farklı kılan şey ne?

 

Bir düşünüp dürüstçe kendimize soralım, âdet döneminde elimizde ped rahatça tuvalete gidiyor muyuz? Ben lise hayatım boyunca kullanacağım pedi nereye saklayacağımı şaşırırdım.

 

Âdet döneminde karın ağrısından hareket edemeyecek hâldeyken utanmadan “Reglim var, dinlenmek istiyorum.” dedik mi? Ben henüz iki senedir söyleyebiliyorum.

 

Söylemeye çalıştığım şey şu aslında, sadece erkekler değil, kadınlar da âdet konusunda saklama, iğrenme ve varlığını yok sayma fikrini içselleştirir. Hâlbuki regl bir sorun, bir hastalık ya da geçici bir rahatsızlık değildir. Bir güçtür aslında.

 

Regl olduğunuzda veya regl hakkında konuştuğunuzda bile kendinizi rahatsız hissetmeniz isteniyor çünkü sadece “kirli” olduğu için değil, aynı zamanda kimlik, sistem ve düzen arasındaki ilişkiyi tehdit ediyor (Kristeva, 2010: 4). Toplumsal cinsiyetler arasındaki ilişkiyi içselleştirme yoluyla her iki cinsiyetin kimliğini cinsel farklılıklarıyla tehdit eder (ibid, 71).

 

Olması gereken aslında düşünce yapımızı biraz değiştirmek. Daha açık olmak. Kadın olmanın utanılacak bir şey olmadığı göstermek. Bu sorunu çözmenin tek yolunun onu daha fazla üretmemekten geçtiğini kabullenmek ve artık günlük yaşantımızda “malum gün” demekten vazgeçmek. Saklanılacak, utanılacak bir durum olmadığını kadınlar olarak hem hemcinslerimize hem de karşı cinse rahatça söyleyebilmek.

 

Yıllar boyu süregelen toplumsal cinsiyet normları hayatın her anında, her alanında üretilmeye devam ettikçe biz regl olmamışız, kadın olarak da yokmuşuz gibi davranmaya devam edeceğiz.

 

Yıkalım bu normları!

 


 

Referanslar:

[1] A taboo-free way to talk about periods | Aditi Gupta | TEDxGatewayWomen – https://www.youtube.com/watch?v=qm0isl11BfY

 

[2] Kristeva, J. (2010). Powers of horror. New York, NY: Columbia Univ. Press.

Bir yorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir