Son bir aydır aklımdan çıkmayan, kendimi devamlı onu mırıldanırken yakaladığım bir şarkı var. Bugünün öyle dım-tıs dım-tıs müziklerinden değil, öyle müzik pek dinlemem zaten. Bu bir klasik. Queen’in “Love of My Life” şarkısı. Noel tatiline gittim, geldim ve “hade bakalım be bay bunu gitarda çalma vakti geldi artık” dedim kendime. Aldım gitarı elime, başladım tıngırdatmaya ve gerisi çorap söküğü gibi geldi, dermişim.
Birinci Gün
Uçuşa gitmeden önce tüm pilotlar o uçuşun planını yapar. Hiçbir pilot plan ve performans değerleri elinde olmadan uçağın içine adım bile atmaz. Ben de uçuş planımı yaptım, performans değerlerimi hesapladım ve öyle yola çıktım. Bugün kalkış ve iniş çalışacaktım. Uçağa bindim, sistemleri çalıştırdım ve onların da kontrollerini yaptım. Uçuşa elverişliydik. Kalkış için pist başına geldim ve… “La, sol diyez, la, mi; la, sol diyez, fa diyez”. Uçuyordum! Tamam, bu tehlike teşkil edecek bir kalkış değildi, ama çok daha iyisi gerekliydi. Döndüm, dolaştım ve iniş için pisti karşıma aldım. Bayağı yavaş bir şekilde piste yaklaşırken, “BAMMM!”, “re, do diyez, re, fa diyez; do diyez, sol diyez, mi, mi, re”. Sert bir iniş oldu. Kalk, in, kalk, in, kalk, in; tekrarlayıp durdum. 4 buçuk dakika sürmesi gereken uçuş 4 saat sürmüştü ve ancak yarısına gelebilmiştim, fakat sorun değildi, yeterli miktarda yakıt almıştım. Bugün uçuşu 2 dakikada kesmiştim ve kalkış ve inişlerim hiç de kötü değildi.
İkinci Gün
Kalkış-iniş çalışmama bıraktığım yerden devam ediyordum. Bugün yan rüzgârlar düne göre daha güçlüydü. 2 buçuk dakika sürmesi gereken uçuş bakalım kaç saatimizi alacaktı. Yine bolca yakıt aldım, ne olur ne olmaz. Kalkış için hızlanırken rüzgârın beni yana doğru itmeye çalıştığını fark ettim. Havalanınca o kadar geniş bir rüzgâr düzeltme açım vardı ki, baktığım yön ve seyir yönüm bayağı anlamsız geliyordu. İnişimin çok eğlenceli olacağına dair hiçbir kuşkum yoktu. Aldım yine pisti karşıma; ben geliyorum! “BAMM!” sol teker vurdu… “Fa diyez, fa diyez, mi, fa diyez, mi, fa diyez, sol, fa diyez, mi”… Ops! Uçak zıplayıp biraz uçtuktan sonra “BAMM!” sağ teker vurdu… “Re, mi, do diyez, mi, la, do diyez, la”. Aman Allah’ım çok sert indik be. Daha iyi yapmalıyım, daha iyi yapmalıyım. Kalk, in, kalk, in, kalk, in. Etti mi yine 4 saat? Etti abiciğim. Buna rağmen öğrendik mi yan rüzgârlarla kalkış ve inişleri de? Öğrendik.
Üçüncü Gün
Üçüncü gün geldi çattı. Bugün ilk iki günde öğrendiklerimi aklımda tutarak uçuşa çıkacaktım. Bakalım uçuşu kaç saat sonra 4 buçuk dakikaya indirecektim. Üçüncü gün de havalandım, hiç de fena gitmiyordu. 2 saat falan geçmişti, kalkış ve inişlerim iyi gözüküyordu. Son bir kere daha havalanayım dedim. Bu sefer tam 4 buçuk dakika sonra tekerleri yere kondurdum ve ardındaki uçuşları aşağı yukarı tutarlı bir şekilde 4 buçuk dakika civarında tutmayı başardım.
4 buçuk dakikalık “Love of My Life” şarkısını çalmayı öğrenirken, başarmak istediğimiz herhangi bir hedefin aslında uçuş için yapmam gereken prosedürlere benzediğini fark ettim. Ya da uçuş prosedürlerinin bir hedefe ulaşmak için yapılması gereken adımlara benzediğini fark ettim. İş, gerek uçak uçurma, gerekse dans figürleri öğrenmek olsun, başlamadan planlanması gerekiyor. Size bir başka örnek vereyim. Eminim “Bu ders benim ne işime yarayacak? Ben bu bilgileri kullanmayacağım ki!” dediğiniz bir ders olmuştur. Bilgileri kullanırsınız veya kullanmazsınız bilmem ama o dersi geçmeniz lazım. İşte asıl ilgi alanınıza uzak olan bir ders için plan yapmanız lazım. Gitar çalmak benim ilgi alanıma girse de o gün planlarımın arasına “şarkının en az yarısını öğreneceğim”i de eklemiştim.
Bu şarkıya en az 8 saat harcamak, aynı zamanda bana daha fazla kendim hakkında düşünme fırsatı verdi. Uçak uçururken her yaptığınız manevranın, tırmanmanın/alçalmanın veya güç değişikliğinin bir nedeni olmalı. Nedeni olmasıyla beraber, uçağın durumunu değiştirirken, uçağın istediğiniz ya da beklediğiniz gibi davranıp davranmadığına bakarsınız. Yani yapılanların farkında olursunuz. Ben de bunun aksine, zaman zaman gitarı sadece notalarına basmak için veya gitardan sadece güzel ses çıkması için çalarken buldum. Yani yapılanların pek de farkında olmadığımı anladım. Üstüne üstlük, bunun sadece gitar çalarken olmadığını ve ara sıra günlük yaşantılarımda da yaptığım şeylerin daha fazla farkında olmam gerektiğini anladım. Davranış bozukluğum (umarım) yok, merak etmeyin! Basit şeylerden bahsediyorum. Yoldan geçen bir arkadaşı görünce içtenlikle sohbet etmek, istatistik dersine gidip iyi notlar alıp yeni şeyler öğrenmek ya da gitarı daha anlamlı, hissederek çalmak gibi!
Anahtar kelime “anlam” bence. Bu kelime sadece “Neden?” sorusunu yanıtlamıyor. Bu kelime hem nedeni hem de farkındalığı barındırıyor. Neden ve farkındalık olmadan da iyi bir plan yapılamıyor.
Ben bugünü daha anlamlı yaşıyorum. Çünkü yaşamamın bir nedeni var ve yaptığım şeylerin daha çok farkındayım. Kendimin, çevremdekilerin ve bütünlüğümüzün. Uçak uçurmayı öğrenmem hayata daha farklı bir açıdan bakmamı sağladı. Bu açıyı 8 saatlik “Love of My Life” serüveniyle birleştirince de ortaya aslında çok basit ama bana göre bir o kadar da önemli bir ders çıkmış oldu.