Bizim Fazla Demokratların Maduro İmtihanı

Dolu dolu geçen tatilimin nefes alacak vakit bulmakta zorlandığım son haftasını da tamamlarken, sizlerin karşısına bir albüm değerlendirmesi ile çıkmaya hazırlanıyordum.

 

Ama beni kızdırdılar.

 

Keyifli keyifli müzik konuşacakken siyaset yazdırdılar.

 

Chávez’in halefi olarak gösterdiği Maduro, onun ölümünden sonra (tartışmalı şekilde) vekâlet ettiği başkanlığa yüzde 1,5 oy farkla (çok tartışmalı şekilde) seçildiği Nisan 2013’ten beridir çok eleştirilen bir siyasetçi. Süreci yakından takip edemeyenler için özetlemem gerekirse, Venezuela’nın yasal yollardan seçilmiş Ulusal Meclisi, anayasanın 233’üncü maddesine dayanarak (bu da tartışmalı) Başkan Nicolás Maduro Moros’u görevden aldı. 2017 yılından beri süregelen anayasal krize Ulusal Meclisin bulduğu çözüm buydu. Batı ülkeleri bu kararı desteklerken, Rusya, Çin, Türkiye ve Küba’nın başı çektiği bir grup ülke ise hâlâ Maduro’yu başkan görmekte.

 

2015 yılında düzenlenen genel seçimlerde Ulusal Meclisteki çoğunluğu kaybeden Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) üyeleri görevden ayrılmadan önce (lame duck) en üst mahkeme olan Yüksek Adalet Mahkemesi üyelerini görevden aldı ve yerlerine Maduro yandaşlarını atadı.

 

Daha sonra Maduro bu mahkeme ile beraber istediği gibi ülkede at koşturdu, meclisin çoğunluğu kendisine karşı olsa da mahkeme kararı ile onları susturdu, daha sonra 2017 yılında bu meclisin üstüne “yeni anayasa hazırlamak” bahanesi ile diğer meclisten üstün “Temsilciler Meclisi” kurdurdu. 545 üyeli bu “meclise” ise meşru olup olmadığı tartışmalı bir seçim sonucunda PSUV’nin başını çektiği Büyük Yurtsever Kutup (GPP) ittifakından Maduro yandaşı 503 isim seçildi.

 

Daha sonra bu meclis, muhalefet partilerini başkanlık seçimine katılmaktan men etti ve Maduro “gösteri seçimi” olarak adlandırılan seçim sonrasında tekrardan başkanlığa seçildi. Bunun üzerine Ulusal Meclis anayasadaki 233’üncü maddeye dayanarak Maduro’yu görevden aldı ve yerine Juan Gerardo Guaidó Márquez’i atadı.

 

Tüm bunlar yaşanırken gerek sosyal medyada, gerekse basında Maduro’yu destekleyen fazla “demokrat” arkadaşları görünce çok şaşırdım. Bu talihsiz görüşlerin sebebi cahillik mi yoksa ideolojilerin getirdiği at gözlüğü mü bilemedim.

 

Evet, Amerika Birleşik Devletleri’nin diğer ülkelerin iç siyasetine karışmasından bıktık. Evet, Donald Trump bir “öcü”. Ancak gerçekten bunlar bizim gerçekleri görmemize engel mi? Yoksa Maduro kendisini sosyalist olarak tanımladığı için mi bu iltimas? Yoksa Recep Tayyip Erdoğan “kardeşim” dediği Maduro’yu desteklediği için mi tüm bunlar?

 

Lütfen bilmediğiniz meselelere yorum yapmayın. Biraz okuyun, araştırın. Marjinal olmak demek Batı’nın her söylediğini reddetmek demek değil. Sosyalist olmak ise kendisini sosyalist addeden her bireyi savunmak zorundasınız demek değil. Her şeyi geçtim her meseleye taraf olmak zorunda değilsiniz.

 

Evet, darbelere karşıyız ama Maduro’nun kafasına göre meclis kurması demokrasiye bir darbe değil midir? Maduro destekçilerinin Yüksek Adalet Mahkemesi üyelerini görevden alması demokrasiye bir darbe değil midir?

 

Demokratik düzenin Venezuela’da bir an önce yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bunu tabii ki dış güçlere kalmadan kendi içlerinde halletmeliler ancak Venezuela halkı için zaman daralıyor. En büyük temennim sokaklardaki şiddetin bir an önce durması ve taraflar arasında diyaloğun kurulması.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir