Günler geçtikçe internet ile bağlarımız güçleniyor. Düşünsenize, dünyanın diğer ucundaki insanlarla anında görüntülü konuşabiliyoruz, bilgi paylaşıyoruz, bilgi alıyoruz, artık bireylerden çok internetteki kaynaklara güveniyoruz. Dünyada gideceğin çoğu yerde, sokağı sokağına, binası binasına haritalar bulabilirsin, bir tuşla taksi çağırabilir, herhangi bir şeye bilet kesebilir, hatta market alışverişini bile internetten yapabilirsin. Müthiş bir şey… Mi acaba?
İnternet hayatımızı çok şekillendirmeye başladı. İnternete bağımlı çocuklar yetişiyor, gençler telefon, tablet ve bilgisayarlardan çok seyrek ayrılıyor ve hatta yaşını almış, internet hakkında bilgi almaya yeni başlamış insanlar bile bağımlı olma yolunda ilerliyor. Her şeyimizi oradan yapıyor, her bilgimizi oradan alıyoruz. En son ne zaman bir kitap okuma kitabı açtınız? En son ne zaman bir bilgi aramak için kitaplara başvurdunuz? Ne zaman kütüphaneye gittiniz? Finlandiya’da tamam ile sanal ortamdan eğitim veren okullar başladı. Bu da demektir ki el yazısı yazmayı bile öğrenmeden mezun verebilecekler. El yazısı insanın karakterini ve seçimlerini etkiler. Bu çocuklar nasıl etkilenecek?
Facebook sitesini genelde gündelik olarak kullanırım. Aynı şekilde Google, YouTube, belirli haber siteleri ve bunun gibi birçok site milyonlarca insan tarafından gündelik kullanılır. Bu sitelere bu bilgileri insanlar yükler. Yalan söyleyebilen, bazı detayları atlayan, göstermemeyi tercih eden ve kendi amacı doğrultusunda yön veren birçok birey vardır. Peki bu sitelerdeki bilgiler nasıl olur da sorgulanması gerektiği kadar sorgulanmaz? Biz niçin okuduğumuz birçok şeye inanmayı tercih ederiz? Çünkü işimize öyle gelir! Araştırmaya kalksak çok fazla önemli vaktimizi bu doğrultuda harcamış oluruz. Bunun yerine yeğenim Ayşe’nin nişan fotoğrafları ya da iş yerindeki Mehmet’in meyhanede eğlenirken çektiği fotoğraflara bakmayı tercih ederiz. Peki okuduğumuz ya da duyduğumuz bir şeyin doğru olduğunu nasıl anlarız?
Herhangi bir sitenin veya bilginin doğru olduğunu bulmak çok zordur ama herhangi bir yerde bu birkaç maddeyle daha güvenilir bilgilerin olduğuna inanabilirsiniz:
- Bir sitede “.com”, “.org” gibi alan adları varsa, bu sitelerin herhangi bir kuruluşa bağlı olmadan da paylaşım yapılabilen ve satın alınabilir siteler olduğunu görebilirsiniz. Örnek olarak: tabella.org. Fakat “.gov”, “.edu” ve benzeri alan adları bir devlete veya bir üniversiteye bağlı olduğunu anlayıp, o kaynakların daha güvenilir olduğunu varsayabilirsiniz. Örnek olarak: basbakanlik.gov.ct.tr.
- Yazar veya video sahibi hakkında küçük bir araştırma yapmanızı; önceki projelerine, geçmişine ve bilgiyi aktarma yöntemine bir bakmanızı tavsiye ederim.
- Bunun üzerine, kaynak olup olmadığını kontrol etmeniz, kaynaklara göz atmanız. Örnek olarak KKTC’de çikolata seven kesimin %51 olarak bulunduğu bir araştırmada 100 kişi teste sokulurken, 10.000 kişinin ele alındığı başka bir araştırmada bu oran %70 olabilir. İkinci araştırma kesinlikle daha güvenilirdir.
Bir kaynağın iyi ve güvenilir bir kaynak olduğunu bulabilmek, bu faktörlere bakarak daha kolaylaştırılabilir. Daha da detaya inmek istersek paylaşım tarihi, sitenin kaynak olarak kullanılma sayısı, kanıt ve benzeri birçok faktöre de bakılabilir.
İnternetin hayatımıza olan katkıları inkâr edilemeyecek kadar çok ama bize sunulan bu imkânları ve kaynakları gerektiği ve doğru şekilde kullanmazsak kendimizi geliştirmek yerine geriletiriz. Sormak, soruşturmak, araştırmak, öğrenmek için en iyi yollardır. Her okuduğumuzu doğru kabul edip, araştırmadan hayatımıza uygularsak, kendimizi çok kötü sonuçlarla karşı karşıya bulabiliriz. Sadece internette değil, her yerde. Soralım, soruşturalım, araştıralım, öğrenelim. Her okuduğumuza inanmayalım.
Fotoğraf için tıklayınız.