Artık Kedinin Ciğere Baktığı Gibi Bakmayalım Şu Topa

Çocukluğumdan hiç unutamadığım bir anımdır. Belki travmam. Belki de Kıbrıs sorunu ile, siyaset ile ilgilenmemi başlatan olan o maç. O hiç oynanmamış maç.

 

11 Temmuz 2007, Lefkoşa Atatürk Stadyumu…

 

Maçın hakemlerinden olan babam ve iki takım maça hazırlanıyor. Hayatımda hiç görmediğim bir kalabalık tribünlerde. Saha kenarında bir sürü telaşlı adam ve 9 yaşında ilk kez Kıbrıs dışından gelen bir takımı izlemek için heyecandan yerinde duramayan bir futbol delisi, ben.

 

Luton Town – Çetinkaya maçı.

 

İngiltere üçüncü ligine hazırlanan Luton Town, İngiltere Futbol Federasyonu tarafından “o hazırlık maçına çıkarsanız, bir alt lige düşersiniz” sözleri ile tehdit ediliyor. O maç hiç başlamıyor. Luton Town oyuncuları formalarını çıkarıp antrenman üstleri ile kendi aralarında minik bir maç yapıyorlar.

 

Ve biz kedinin ciğere baktığı gibi onları izliyoruz.

 

***

 

Üzerinden neredeyse 12 sene geçti. Ben artık büyüdüm. Kedinin ciğere baktığı gibi bakmak istemiyorum şu topa, şu sahaya, şu kupalara.

 

Bizim nesil hiç de “bizde böyle, napalım” diyecek nesil değildir. Oturup izleyecek nesil değildir. O ciğer için savaşacak nesildir, tabii önce bir savaş olduğuna inanmak gerek. Savaşabileceğimizin farkına varmak gerek. Küçük ya da büyük, bazı adımların atılabileceğine inanmak gerek.

 

Örneğin geçtiğimiz senenin nisan ayında, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu ile yaptığımız yoğun çabalar sonucu gelen Dünya Futsal Federasyonu (AMF) üyeliği ve Avrupa ülkelerinin şampiyonlarının mücadele edeceği FEF Şampiyonlar Ligi’nin önümüzdeki mayıs ayında Gazimağusa’da düzenlenecek olması gibi.

 

Ancak bu şekilde tek spor, tek spor şeklinde ilerlemektense daha büyük adımlar atmak mümkün.

 

***

 

The Nagoya Resolution (Nagoya Çözümü), “Çin Cumhuriyeti” (Tayvan) Millî Olimpiyat Komitesi ile Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) arasında hazırlanmış ve 1981 yılında yürürlüğe girmiş bir anlaşmadır. Bu anlaşma ile yıllardır Çin Halk Cumhuriyeti ile “Çin Cumhuriyeti” arasında özellikle “Çin” adının kullanılmasından süregelen siyasi gerginliğin spora yansıması son bulmuştur.

 

Tayvan sorunu hakkında yüzeysel bilgi almak için bu linke tıklayabilirsiniz.

 

“Çin Cumhuriyeti” ya da daha çok bilinen adı ile Tayvan, Birleşmiş Milletler üyesi bir devlet olmamasına karşı bir IOC üyesidir. Bunun yolunu açan ise Nagoya Çözümü olmuştur. “Çin Cumhuriyeti” isminin, bayrağının ve marşının kullanılmasına Çin Halk Cumhuriyeti karşı çıkmış, Tayvan isminin kullanılmasına da “Çin Cumhuriyeti” yetkilileri sıcak bakmamıştır.

 

Sonuç olarak “Çin Cumhuriyeti” ismi yerine kasıtlı olarak çift anlamlı (ambiguous) olacak şekilde seçilen Chinese Taipei (Çin Taipeisi) ismi, bayrak olarak olimpiyat halkalarını içeren (nispeten apolitik) bir bayrak ve marş olarak ulusal marş yerine sözleri “olimpik ruha uygun olarak” değiştirilmiş bayrak marşı kullanılmaya başlanmıştır.

 

Böylelikle IOC üyeliği önündeki engel kalkmış, Tayvanlı gençler gerek olimpiyatlarda gerekse FIFA, FIBA gibi kurumlara üye olarak uluslararası futbol, basketbol etkinliklerine katılabilmiştir.

 

Sonuç olarak siyasetin sporlar karışması engellenmiş, Tayvanlı gençlerin spor yapmasının önü açılmıştır.

 

***

 

Nagoya Çözümü ışığında ambargolara karşı hareket etmemiz mümkündür. Özellikle Turkish Cypriot State ismiyle gözlemci üyesi olduğumuz İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) bağlı İslami Dayanışma Oyunları Federasyonuna (ISSF) farklı isim, bayrak ve marş adı altında katılmamız söz konusudur.

 

Turkish Cypriot State Communal Olympic Committee yani Kıbrıs Türk Devleti Toplumsal Olimpiyat Komitesi isminde oluşturacağımız ve siyasi gayeler yerine tamamen gençlerin spor yapması için çaba sarf edecek bir kurumumuzun olması bize birçok kapıyı açacak, hatta derdimizin siyaset olmadığını IOC’ye gösterecektir.

 

Gerek IOC gerek ISSF nezdinde büyük, gerekse tekli spor federasyonları nezdinde küçük adımlarla kendimizi devam etmeye zorlamalıyız.

 

Çünkü ben izleyemediysem de çocuğumun kendi şehrinde uluslararası maçlar izleyebilmesini istiyorum. Uluslararası arenada yarışabilmesini istiyorum.

 

Ne o ne de ben bu siyasi problemin sorumluları değiliz.

 

Ben 1963’ten 35, 1974’ten 24, 1983’ten 15 sene sonra doğdum. Doğduğum için suçlu olmadığıma göre sorumlusu olmadığım bir şeyin cezasını çekmek istemiyorum. Çocuklarımın bu cezayı çekmesini istemiyorum.

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir