Geçen ay katıldığım Sürdürülebilir Gelişim Konferansında, felsefe üzerine uzmanlık yapmış ve “Chair of Green House” olan Rupert Read sözlerine “Sizleri hayal kırıklığına uğrattığımız için, ebeveynleriniz, öğretmenleriniz ve ülkeleriniz adına çok özür dilerim.” diye başladı ve günlerdir aklımdan çıkmayan o kelimelerle devam etti: “Kurtarmak için canınızı dişinize takmanız gerekecek olan bu mahvolmuş dünya ve geleceğiniz için sizden çok özür dilerim.”
Üniversite hayatıma başladığımdan bu yana aklımın bir köşesinde bulunan bu acımasız gerçeklerin yüzüme vuruluşundan olsa gerek, kendimi geleceği sorguladığım bir labirentin içinde buldum. Bu kadar çaresiz bırakmış olamayız Dünya’yı, Dünya’mızı…
Durup düşünün, dünyada her gün daha da çok hızlanan iklim değişikliklerinden dolayı artan sıcak hava dalgaları azalan verimlilik ve su kullanılabilirliği sadece Orta Doğu ülkelerinde 2007 ve 2010 yılları arasında 1,5 milyon kişiyi evlerinden ve yaşamlarından ayırarak göç etmeye zorladı. Bunun yanı sıra Afrika nüfusunun 3’te 1’i kuraklığa 2015 yılından bu yana büyük bir savaş veriyor.
Etrafımızda yaşanan olaylara hayatın karmaşasına dalıp ya da bizi doğrudan etkilemediklerini düşünüp yeterli vakti ve gücü ayıramasak da veya haberler, yazılan makaleler hep kötü olaylarla ilgili olsalar da yakında uğruna savaşılacak bir Dünya olmayacağını anlamalıyız.
12-13 Şubat’ta gerçekleşen ve 140 ülkeden 4.000 kişinin katıldığı Dünya Hükûmet Zirvesi’nin ilgi çeken konularından olan iklim değişikliğiyle ilgili Fransa Başbakanı konunun aciliyetinin ve öneminin ortada olduğunun altını çizdi. ABD Başkanı Donald Trump’ın iklim değişikliğine karşı tutumunun ülkesi ve Dünya adına tehlikeli olduğunu ve uluslararası topluma yanlış bir mesaj verdiğini belirten Fransız Başbakanı, Laurent Fabius Amerikan halkının bu konuya duyarlılık göstereceğine inandığının da altını çizdi. Fransa iklim değişikliklerine ve küresel ısınmaya duyarlı bir ülke olarak 2040 yılına kadar petrol ve petrolle çalışan araç satışını durdurmayı hedefliyor. Bunu sizlerle paylaşmamın nedeni, henüz hiç bir şey için çok geç olmaması.
“Ben tek başıma ne yapabilirim?” dememeliyiz, geri dönüştürdüğümüz her plastik şişe, kapattığımız her ışık bu yolda atılacak adımların yapı taşları olabilir. Biliyorum, ülke olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunlarımız var ve elimizden gelenler maddi olarak sınırlı belki ama daha bilinçli olabiliriz. Araştırır, öğrenirsek yapabileceklerimizin sınırsız olduğunu da biliyorum.
Geleceğimiz için çok geç olmadan değişime “Evet!” demeye ne dersiniz?