İki hafta önce yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum bu yazımda, şimdi fırsat bulabiliyorum ancak yazmak için. Hafta sonu tatili için Güney Kıbrıs’ta bulunan Trodos eteklerinde bir otele gittim. Bu gezide yaşadığım güzel anıları sizlere aktarmak istiyorum.
Otele yerleşmiş ve gece katılacağım akşam yemeği için hazırdım. Salona indiğimde masada Rumlar ve Türkler karışık bir şekilde oturuyorlardı. Bu manzara içimi ısıtmıştı. Tabii ki, bu yazıya ön yargı ile yaklaşanlar olabilir -şimdiden sezer gibiyim-, fakat ön yargılı olmadan önce okumaya devam etmenizi çok isterim. Sonra görüşleriniz değişmezse saygım sonsuz. Ben burada kimsenin düşüncesini değiştirmeye çalışmıyorum, kendi düşüncelerimi aktarıp insanların farklı bakış açılarını da görmelerini istiyorum.
Geceye dönecek olursam, katıldığım grupta Rumlar ve Türkler bulunmaktaydı ve gece boyunca bir çeyrek İngilizce, bir çeyrek Türkçe, bir çeyrek Rumca ve bir çeyrek beden dili şeklinde sohbetler ettik. Çok keyifliydi. Gecenin ilerleyen saatlerinde Rum arkadaşlarımız, onların yörelerine özgü sirtaki dansı için sahneye çıktılar ve biz de Türkler olarak karşılarına geçip onların danslarına uyum sağlamaya çalıştık ve bizim halk danslarımıza çok benziyordu. Akabinde, Rum sanatçılar geldi ve Rumca yöresel şarkılar söylemeye başladılar. Önemli nokta her söyledikleri şarkının bir de Türkçesi bulunmasıydı ve biz de mikrofonu arada alıp Türkçelerini söylüyorduk, diğer nakaratı ise Rum sanatçılar Rumca dillendiriyordu. İki dil âdeta bir şarkıda birleşmişti. Böyle böyle birçok şarkı söyledik.
Daha sonra sahneye çıktım, Türkçe bir şarkı okudum ve Rumları izledim. Bana güzel gözlerle bakıyorlardı, sonrasında alkışlar ve teker teker 10 kişi beni tebrik etmeye geldi. Sesimi çok beğendiklerini ve bu yolda devam etmem gerektiğini söylediler büyük bir içtenlikle. Sonrasında birlikte büyük bir masa oluşturup bir Rumca, bir Türkçe şarkılar söyledik. Birlikte halay bile çektik o gece. Diyeceğim şu ki, o gece din, dil, ırk, yaşanmışlıklar, kin, öfke, nefret, savaş; bunların hepsinin anlamsızlaştığı bir geceydi. O kadar çok ortak yönümüz var ki onlarla. Biz “be” diyoruz mesela onlar “bre” diyor. Her şarkımızın melodisi aynı, danslarımız çok benziyor, yeme içme kültürlerimiz aynı. Bunların hiçbiri şaşırtıcı değil, çünkü aynı ada insanıyız, aynı ülkenin insanlarıyız. Huyumuzda bir, suyumuzda. Burada şimdi belki de Rum yanlısı veya “e git Rum ol madem” diyecek insanlar olabilir. O zaman benim anlattıklarımı hiç anlamadığınızı şimdiden söyleyebilirim. Olay, Rum veya Türk olayı değil. Benim anlattığım olay insan ve insan. Aynı ada insanı fakat birbirinden o kadar uzak iki toplum… Aslında o kadar çok yakınız ki, o kadar çok benziyoruz ki, bunu görmek istemiyoruz bence. Geçmişin esirliğinden kurtulamayışlarımızın, bazı dış güçlerin etkisi altında kalışlarımızın bir perdesi belki de gözümüze, zihnimize ve benliğimize çektiğimiz.
Şunu unutmamamız gerek: Ne yaşanmışsa yaşandı ve bitti. Bu lafı kendi hayatımızda çok kullanırken, önümüze bakmaya çalışırken neden Rum veya Türk meselesinde yapamıyoruz peki? Neden geçmişe saplanıp bir adım bile ileri gidemiyoruz? İki taraf da kaybediyor. Diğer yarımızı kaybediyoruz, hep bir eksiğiz, hep bir buruk içlerimiz. Yıllardır süren kin, nefret, öfke; bıkmadık mı peki? Umarım bir gün daha fazla kaybetmemek dileğiyle, daha fazla “bir” olmak dileğiyle, daha fazla insan olmak adına bir şeyler yapabiliriz. Benim hâlâ umudum var, hep de olacak. Örnek vermek gerekirse: Kapalı Maraş, ölüme terk edilen bir hazine. Neden peki? İki tarafın da “benim olacak”, “hayır, benim olacak” kavgası yüzünden ölüme terk edilen bir güzellik. Dünyayı mahvediyoruz işte böyle. Oradaki deniz, toprak, kum, canlılar ölüme terk edildi yıllarca. Sadece biz insan ırkı değil dünyamızda bu anlaşmazlıkların kurbanı. Daha iyi bir dünya için umarım bu iktidar savaşları biter ve herkes gerçekten koltuk sevdası, menfaat sevdası, çıkar sevdası olmayı bırakıp ülkesinin geleceğini, kalkınmasını, refahını düşünür ve daha iyi bir dünya için uğraşır.
Sizlerin bu güzel görüşleriyle dilerim hayal ettiğimiz bu dünyayı kurar ve yaşarsınız değerli gençler..sevgi herşeyin üstesinden gelir..!