Mutluluk Veren Bir Haber

Küçücük adamızda olan kocaman savaşın etkilerini, o kadar yıl geçmesine rağmen hâlâ daha hissediyoruz. Adamızın yarıdan bölünmesinin üzerinden 45 yıl geçti. 45 yıl, dile kolay. Dünyanın dilinden hâlâ daha düşüremediği, Almanya gibi büyük bir ülkeyi ikiye bölen Berlin Duvarı bile 30 yıl ayakta kaldı. Bizim kıytırık varillerden oluşan sınırımız, bir türlü inemiyor. Çünkü çok yaşanmışlık var. İnsanlar yaşadıkları, yaşattırdıkları ve özellikle sevdiklerinin yaşadıklarını unutmakta güçlük çekiyor. 11 senelik karşılıklı saldırılar bitmiş, üzerinden de 45 sene geçmiş olsa da, hâlâ yüzlerce kayıp var. Hikâyeleri bilinmiyor, cesetleri gömülemiyor, aileleri rahata eremiyor. Peki nasıl oldu da bu sayı bu kadar indi? Birçok insanın ayrı ayrı katkısı var. Herkesin ortak emekleri sayesinde bu kadar gelişme yaşadık ülkecek, Kıbrısça.

 

Ama aramızda bir kadın var ki, yaptıklarıyla sadece bizim sevgi ve saygımızı kazanmadı. Sadece bizim tebriğimizle yetinmedi. Senelerce her türlü karşı çıkan insana direndi ve çok büyük işler yaptı, çok büyük yazılar yazdı. Sevgül Uludağ. Acının dili, dini yoktur dedi, Kıbrıs’ımızda kim kayıp aile bireyi veya arkadaşı üzerinden acı çektiyse, ne yaşadıysa, onları yazdı. Kendi özel telefon hatlarını, insanlardan bilgi alabilmek uğruna herkese açtı. Bir kuruş gelir beklemeden Kayıp Şahıslar Komitesiyle birlikte çalıştı, uğraştı ve birçok kayıp cesedi bulmalarında katkı sağladı. Ülkesine katkı olsun diye yaptı, kendi için değil.

 

39 senelik gazetecilik hayatında, 18 sene durmaksızın araştırdı. Birçok hikâye paylaştı bizimle, gerçek hikâyeler. Kıbrıs’ın en büyük gazetelerinden ikisinde çalıştı: Yenidüzen ve Politis. Amaçları doğrultusunda topladığı bilgileri, şeffaf bir şekilde, herkesle paylaştı.

 

Barış mesajları vermekten hiç vazgeçmedi. Birlikten kuvvet doğacağını bildi ve “Birlikte Başarabiliriz”i kurdu. Etkinlikler yaptı, nefreti saygıyla insanların kafasından sildi. Verdiği mesaj çok netti: “Acılarımız aynı”. Tabii ki aynı. Sevdiğimiz bir insanın ölmesi, kaybolması, inandığımız, verilmesi gereken değeri onlara verememek, farklı dilleri konuşan insanlarda farklı etkiler mi yaratır?

 

9251 km2 içinde 2000’den fazla kayıp. 1974 yılında, savaşın en hissedilebilir olduğu, adanın bölündüğü yılda, adamızın nüfusu 637.800 kişiyken, 2.000’den fazla kaybın olması akıl almaz bir şey. Sevgül Uludağ gibi insanların emeği bu yüzden çok değerli. Tabii ki mutluyuz, tabii ki gururluyuz ve tabii ki Kıbrıslılar olarak bir yurttaşımızın Nobel Ödülü almasını istiyoruz. Ama başarıyı bu göstermez. Bu emeği veren kadının, başarılı sayılması için ödüle ihtiyacı yoktur. Sevgül Uludağ, nefretleri bitirerek, duvarları ve sınırları yıkarak, adamızın birleşmesi yolunda attığı adımlarla, bizi kazanmıştır. Ödülü kazanması, Kıbrıs’ımızın kazancıdır. Sorunumuza karşı uluslararası bir farkındalık yaratmak bir yana, Kıbrıs’ımızın birleşmesi yolunda önemli adımlar atılması için daha büyük platformlar sağlayacak, daha çok insanı motive edecektir. Bu yüzden Sevgül Hanım’ı tebrik etmek istiyorum, ki sanırım Tabella ailesi adına konuşuyorum desem yanlış olmaz. Sadece Nobel Ödüllerinin adamızın en çok ihtiyacı olan şey olan Barış dalında adaylığı için değil, emekleri için, ülkemiz adına yaptığı her şey için.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir