Çevre Kavramı Nasıl Oluştu?

Çevre kavramı ilk olarak, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından hazırlanan “İnsanlığın İkilemi” raporundan sonra 1972 yılında yüzden fazla ülkenin katıldığı, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından düzenlenen Stockholm Konferansı’nda ele alınmıştı. O dönemlerde çevre kavramı dünyada çok yeni bir kavramdı. 1980’li yıllara geldiğimizde ise en önemli adım, Norveç’in ilk kadın başbakanı Gro Harlem Brundtland’ın hazırlayıp BM’ye sunduğu ve kabul edilen, çevrenin öneminin açıkça vurgulandığı 1987 Brundtland Raporu olmuştur.

 

Rapordan beş yıl sonra, 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde BM Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlenmişti. Rio Zirvesi olarak bilinen bu konferans 108’i devlet başkanlığı düzeyinde 172 ülkenin katılımıyla gerçekleşmişti. İki hafta süren bu konferanstan hedef çevre sorunları ile mücadele ve sürdürülebilirlik olgusu arasındaki bağları güçlendirmekti. Sürdürülebilirlik olgusunun ön plana çıktığı konferansta; biyolojik çeşitlilik, iklim değişikliği ve çölleşme ile mücadele konularında 21. yüzyıl için gidilecek yolu belirlemek amacıyla üç sözleşme imzalandı.

 

Rio Sözleşmeleri olarak bilinen sözleşmeler nelerdir ve içerikleri nelerdir?

 

1 – BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi:

  • Ulusal stratejilerin belirlenmesi, bir eylem planı ve programının oluşturulması.
  • Biyolojik çeşitliliğin acil olarak korunma gereksinimi olan türlere veya mekânlara öncelik verilerek izlenmesi.
  • Koruma alanlarının belirlenmesi ve kurulması.
  • Koruma altına alınmayan bölgelerde de doğa ve kaynakların kullanımında sürdürülebilirlik ilkesinin geçerli olması.
  • Sözleşmenin uygulanması için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması.
  • Halkın biyolojik çeşitliliğin değeri ve önemi konusunda eğitilmesi.
  • Bu konuda yapılan araştırmaların ve bulguların ülkeler arasında serbestçe paylaşılması.
  • Kalkınmış ülkelerin, biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi için kalkınmakta olan ülkelere gerekli parasal ve teknik yardımları sağlamaları.

 

2 – BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi:

Dünyada her sene 6 milyon hektar alan çölleşmekte. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre; dünyadaki orman varlığı, yılda yaklaşık 7,3 milyon hektar azalmaktadır. Küresel ısınma, çölleşme ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha da arttığı bir süreçte, ormanların değeri ve orman kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, insanlığın geleceği için büyük önem taşımaktadır.

 

3 – BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi:

Birleşmiş Milletler öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik hükûmetlerarası ilk çevre sözleşmesidir. Sözleşme, insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda genel ilkeler, eylem stratejileri ve ülkelerin yükümlülüklerini düzenlemektedir. Sözleşme, hükûmetlerarası düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk çevre mutabakatı olmasıyla önemli olsa da yaptırım gücü zayıftır, taraf ülkeler iyi niyet düzeyinde sözleşmeyi desteklemişlerdir. Bu sözleşme kapsamında 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü daha somut hedefler içermektedir.

 

Rio Zirvesi’nin sonuçları nelerdir?

Rio Zirvesi’nin;  Gündem 21, Rio Deklarasyonu, Orman Prensipleri Raporu gibi çok önemli sonuçları olmuştur:

  • Gündem 21: Sürdürülebilir kalkınmanın aşamalarını kapsayan plan.
  • Rio Deklarasyonu: Devletlerin hak ve yükümlülüklerini belirleyen prensipler.
  • Orman Prensipleri Raporu: Tüm dünyada ormanın sürdürülebilir yönetimini amaçlayan prensipler.

 

Beş yıl sonra 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü iklim değişikliği konusunda önemli açılımlar içermekteydi.

 

Kyoto Protokolü nedir?

Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların salımlarını kısmak üzere sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşmadır.

 

Sera etkisi yaratan gazlar, kısmi de olsa, küresel ısınmanın, yani küresel ısının yeryüzündeki hayatı tehdit edecek derecede artmasının, nedenleri arasında gösteriliyor.

 

1997 yılında oluşturulan protokol, 1992’de imzalanan bir çerçeve anlaşmasında (Rio Zirvesi’ndeki) belirlenen ilkelere dayanıyor.

 

Kyoto Protokolü’ndeki hedefler nelerdir?

Sanayileşmiş ülkeler, 1990’daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş durumdalar.

 

Protokole imza atan her ülke, kendi özgün hedefini tutturmaya söz veriyor. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden mevcut salım oranlarını yüzde 8, Japonya’dan da yüzde 5 oranında azaltması bekleniyor.

 

Günümüzde, dünyada ve ülkemizde, çevre bilinci geçmiş yıllara göre artmış ve artık çevre bilinci oluşturma amacının yanına çevreyi koruma amacı da eklenmiştir. Dünyada ve ülkemizde bu önemli görevin öncülüğünü yapan çevre örgütleri mevcuttur ama bu hatırlatma olayı sadece 5 Haziran’da ve haziran ayında olmamalıdır. 5 Haziran semboliktir. 5 Haziran’da hiçbir çevre sorununu çözemeyiz. Karamsar bir bakış açısı olacak ama içinde bulunduğumuz dönemden sonra çok çalışsak da bu sorunları çözmemiz çok zor olacaktır.

 


 

Kaynakça

BM Gıda ve Tarım Örgütü

Tübitak

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

T.C. Dışişleri Bakanlığı

 

Fotoğraf: David Iliff. Görüntülemek için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir