Tanıştırayım, düşman sandığımız yakın dostumuz stres.
Son zamanlarda çoğumuz sürekli stres durumunda olsak da, stres hakkında genel olarak çok bir bilgimiz bulunmamakta. Hızlı hayatlar yaşıyoruz. Sürekli yapılması gereken bir işimiz, hazırlanmamız gereken bir sınav, ödememiz gereken faturalar ve bunun üstüne belki de baş etmekte olduğumuz sağlık sorunlarımız varken stres nasıl olmayalım? Haklıyız, fakat strese karşı bakış açımız yanlış.
İlk olarak stresin adını bir temize çekelim. Stres zararlı değildir, stresi zararlı yapan dozudur. Bunu biraz daha açmak gerekirse Hans Selye’nin deyişiyle yapıcı stres (eustress) ve yıkıcı stres (distress) olarak stresi iki ayrı başlık altında inceleyebiliriz. Yapıcı stres bizim işlerimizi halletmemizi, konsantrasyonumuzun artmasını ve akışta olmamızı sağlar. Aşağıdaki fotoğrafta “Optimum Stres Düzeyi” diye adlandırılan kısım yapıcı strestir. Ne çok az ne çok fazla, tam kararında yaşanan stres durumu bizim için yararlıdır. Çok az yaşanan stres usanmaya, akıl karışıklığına, amaçsızlığa, sorumluluk alamamaya sebep olurken çok fazla yaşanan stres depresyona, baş ağrılarına, vücut direnç sisteminin çökmesine neden olur.
Bir tehlike ile karşılaştığımızda beynimizin duygusal işlemden sorumlu amigdala diye adlandırılan bölüm hipotalamusa sinyaller göndermeye başlar. Hipotalamus vücudumuzda solunum, kan basıncı, kalp atışı ve damarların, hava borusunun ve akciğerimizde bulunan bronşçukların gevşeyip sıkılaşmasını sempatik ve parasempatik sinir sistemi üzerinden kontrol eden kısmıdır. Hipotalamus bu sayede sempatik sinir sistemi üzerinden adrenalin ve kortizol hormonlarının salınımını sağlar. Adrenalin solunum hızımızı ve nabzımızı yükseltir ve kaslarımızı harekete geçip tepki vermek üzere hazırlar. Diğer yandan kortizol ise dopamin ve kan şekeri salınımını yükseltip bizi bir nevi “şarj eder”. Tehlike atıldıktan hemen sonra sempatik sinir sistemi aktif hale gelerek bu hormonların salınımını düşürür. Aslında bizim yararımıza salgılanan kortizol yıkıcı stres durumunda olan bir insanın vücudunda devamlı olarak salgılanmasıyla daha önce de bahsettiğim vücut direncimizin çökmesine sebep olup ve bu nedenle bizi patojenlere karşı daha savunmasız bırakır. Sonuç olarak stres düzeyi optimumda olduğu sürece stresli olmakta herhangi sıkıntı bulunmamakta.
Stresi azaltmak çok zor gözüküyorsa bile denemeden ve bunun için çaba göstermeden bilemeyiz. Bunun için deneyebilecekleriniz:
- Uykunuza önem gösterin. Az veya zayıf uykunun ruh hâlinizin, gün içindeki enerji seviyenizin ve fiziksel sağlığınızın üzerinde etkileri vardır.
- Dans edin. Dans ederken salgılanan endorfin hormonu stresin azalmasında rol oynar.
- Sevdiklerinizle zaman geçirin. Bırakın onlara duyduğunuz pozitif duygular beyninizi ele geçirsin, stres yaptıklarınızı unutur olun. Sarılın, öpün, birlikte gülüp eğlenin.
- Doğada zaman geçirin. 2013 yılında Kanada’da yapılan ve 10.000 kişinin yer aldığı bir araştırmada 30 gün boyunca doğada 30 dakika zaman geçiren insanlarda, stresin de bir faktörü olduğu olumsuz duygulanım düzeyinin azaldığı ortaya çıkmıştır.[1]
- Meditasyon yapın. Meditasyonun da stres seviyesini düşürdüğü yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir.[2]
Kaynaklar:
Fotoğraf için tıklayınız.