Her Şey Güzel Olacak!

Birkaç haftadır arkadaşlarımla sürekli konuşuyoruz: Hâlimizi, bizi, istediklerimizi, 5 yıldır burada yaptıklarımızı, anla(ya)madıklarımızı… Konuşmalarımız genelde Ekrem İmamoğlu ile başlayıp buralara kadar geliyor; bütün siyasi sığlıklar içerisinde, karmaşa, kaos ve oyunların içerisinde aylardır bizlere umut veriyor, her şey güzel olacak diye.

 

Başlık ve giriş Türkiye’nin gündemi ile ilgili yazacakmışım gibi gelse de Kıbrıs’la ilgili yazmak istiyorum bugün. Yine “allem gallem” ortalık, yıllardır değişmediği gibi. Bir hükûmetin daha suçlamalarla, hayıflanarak tarihe karıştığını gördük geçen hafta. Gazetelerde, kapalı kapılar ardında yapılan suçlamalar, hükûmet planları vesaire hakkında yazmak istemiyorum ama, çoklukla konuştuklarımız bunlar. Meyhanelerde, pazar gecesi evde, işte, okulda… Bunun sonu yok ve sonu da gelmeyecek. Ersin Tatar daha bugün söyledi, “41. Hükûmet‘i kuracağım 41 kere maşallah” diye. Hükûmetlerin hepsini görmedik ama en az 10 tanesini bizler de yaşadık gördük. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4 adayın nasıl yakın yakın oylar aldığını, güvensizliğimizi de gördük.

 

Adanın durumunun -o durumda her neyse- yeni hükûmet veya hükûmetlerle de çözülmeyeceğini az çok biliyoruz zaten. Çünkü sağ veya sol her türlü hükûmet iktidar hırsından ötesine geçemiyor ya da bize hissettiremiyor; her hükûmet kendi bildiği doğruyu bize yansıtıyor. Birkaç senede bir 50 kişi gönderiyoruz meclise ve onlar da yıllardır aralarında döne döne bizi yönetiyorlar. Bu adada bir şey değişmez edebiyatı yapmak için söylemiyorum bunları, sadece kendime hatırlatıyorum galiba.

 

Yıllardır Türkiye’de konuştuğum her insanla, içine girdiğim her sosyal ortam ve toplulukta da genel olarak bana sorulan bir şey var: “Adalı siz niye böylesiniz ya, böyle hayalperest, toz pembe ama tembel? Konuştuğunuz her şeyin aksini yapmaya niye devam ediyorsunuz?” Bilenimiz var mı ki bunun cevabını? Ve bence o kadar da doğru ki…

 

“Hayat engellerle doludur ve engelleri acılarımızla aşarız, çünkü acılarımız bizi birleştirirler.”

 

Bence çektiğimiz acılar, sancılar, sorunlar hayallerimizle ilgili. Yüzyıllardır kendi üzerinde çok da söz hakkı olmayan, dünyanın gözünde Doğu Akdeniz’deki stratejik konumundan öte geçmeyen bir adanın vatandaşları olarak sürekli kısır tartışmalar içerisindeyiz. İnanılmaz sabırsızız, kimliğimizi bilmiyoruz, bir aidiyet hissedemiyoruz tam olarak. Acılarımız bizi birleştirir sözünü bu noktada söylüyorum tam olarak. Bir şey beklemeye, topyekûn bir değişime ihtiyacımız yok bizim bence: Ortak olarak hareket etmeye, sesimizi gür çıkarmaya, sabırlı olmaya, umutlarımızı hayatlarımıza dökmeye ihtiyacımız var; en başta kendimiz için. Aksi takdirde suçlamaya, “yapılması gerekenleri” söylemeye ve hayıflanmaya devam ederiz.

 

“Her şey güzel olacak” diyerek başlamıştım yazıya, Gandhi’nin “Hayatta görmek istediğin değişim olmalısın.” sözüyle de bitiriyorum. Umutlarımızı, hayallerimizi yarınlara bırakmamak dileğiyle…

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir