“Zamana değer veren, gününün değerini bilen, her günüm biraz daha ölmekte olduğunu anlayan bir kimse gösterebilir misin bana? Yanıldığımız bir nokta var: sanıyoruz ki ölüm önümüzdedir; oysa ölümün büyük bir kısmı şimdiden geçip gitmiştir. Hayatımızın geride kalan kısmını ölüm eline geçirmiş. O hâlde, bana yazdığın gibi davran Lucilius’um, sarıl bütün saatlerine: Bugününe el koyarsan daha az bağlı kalacaksın yarına.”
-Seneca’dan Ahlaki Mektuplar – Mektup 1
Demiş Seneca dostu Lucilius’a mektubunda.
Mektubun her cümlesi ayrı düşündürüyor insanı da, bu cümle tüm bakış açımı değiştiriyor hayata karşı.
Biz insanlar yıllarca içten içe korktuk ölümden. Bilimsel olarak soyumuzun devam etmesi adına korkmalıydık zaten. Bu dürtü bizim genetiğimize işlenmiş, soyumuzun yok olmaması adına var olan bir dürtü. Korku dürtüsü.
Fakat sahi ya, ölmüyor muyuz zaten her saniye? Ölmek nedir ki? Bir daha yaşayamamak değil mi? Peki bir daha yaşayabilir miyiz tam 5 dakika önceki anı? Her şey aynı olur mu o andaki gibi? Sanmıyorum.
Mesela ben 18 yıl öldüm. 18 yılımı doldurdum, yaşadım, bitti. 18 yıl gitti bir kere ömrümden, arkamda bıraktığım hiçbir saniyeye istesem geri dönebilir miyim? Nasıl yaşanmışsa yaşandı. Geçen yılların bana faydası dokundu yahut dokunmadı, artık geri dönüş yok. Ne ben geri gidip zamanımı daha hesaplı, daha faydalı kullanabilirim ne de siz kendiniz adına bunu yapabilirsiniz.
Size tavsiyem, ölüm çok uzaklarda sanmayın, ölüm her saniye gerçekleşiyor. Hedefleriniz, hayalleriniz, kendiniz uğruna çalışarak harcayın zamanınızı; çünkü o değersiz şeyler uğruna kaybedilmeyecek kadar çok önemli.
Basit bir sorum var size. Öyle ya da böyle, demiyorum ki geçmişiniz tam olarak istediğiniz gibi geçti mi? Ama hiç düşündünüz mü en iyi şekilde geçmesi için elinizden geleni yaptınız mı diye? Sizce daha iyi olabilir miydi? Daha fazla şeyi başarabilir miydiniz? Daha fazla mutlu olmanız mümkün müydü? Neyi değiştirirdiniz? Keşkeleriniz neler?
Bir saat, en fazla bir gün düşünün bunu ve bu son olsun. Başka açmayın eski defterleri ve o değerli zamanınızı geçmişe harcamayın bir daha. Not alın. Aklınıza veya bir sayfaya. O not aldığınız her şeyi bugünden itibaren değiştirmeye çabalayın. Fakat aldığınız notlar, pişmanlıklarınız ne olursa olsun ilk amaçlardan biri öğrenmek olsun. Okumak, gezmek, izlemek, konuşmak, öğrenmeye giden yolda her ne olursa olsun ama amaçlarınız arasında olsun. Bu gün, bu saat, bu dakika, bu saniye, bir daha yaşanmayacak.
Tam da bu noktada buna bağlı bir gerçekten daha bahsediyor mektubunda Seneca.
“Doğa, yalnız bunlar bir tek bu kaçıcı ve kaygan şeyi vermiş bize; ama onu da her isteyen alıyor bizden. İnsanlar öylesine akılsız ki bir kimseden küçük, değersiz, yerine konabilir bir şey aldılar mı, kendilerini borçlu sırasına konulmasına göz yumuyorlar da, minnettar olunsa bile karşılığı verilmeyecek tek şeyi, yani zamanı alan insan, hiçbir şekilde borçlu saymıyor kendini.”
Okuduğunuz şu yazı aklınızın bir köşesinde küçük bir yer edinsin isterim. Dilediğiniz gibi yaşayın hayatınızı. Kimsenin hayatınızdaki en önemli şeyi, zamanınızı istemediğiniz bir şekilde almasına izin vermeyin. Yarın hep varmışçasına yaşamayın. Yarın var belki ama dününüz yok, geçmişinizi dününüzü değiştiremezsiniz. Geriye bakıp pişman olacaksanız, pişman olmak yerine bugününüz için uğraşın. Unutmayın, yarın da geçip dününüz olacak. Dününüz sonra keşkelerle dolanıp boynunuza sarılmasın.
Fotoğraf için tıklayınız.