Çevrekırım

İklim değişikliği adına yapılan küresel protestolar üzerine, hukuk alanında neler sunulduğunun önemini bu hafta sizlerle paylaşacağım. Hayal edin Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun birkaç sene içinde Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan, Uluslararası Ceza Mahkemesinde, “çevrekırım” (ecocide) suçundan yargılandığını.

 

Roma Statüsü’nde suç olarak kabul edilmesi istenen çevrekırım, en iyi şekilde; belirli bir bölgeye geniş çapta hasar verme veya ekosistem(ler)in, insan faaliyetleri ya da diğer nedenlerle, sakinlerinin (insanlar, hayvanlar vb.) sağlıklı ve barışçıl yasam şartlarının azaltılması, ciddi ölçüde azaltılabilir olması, tahrip edilmesi, yok edilmesi ve çevre adaleti ilkelerinin ihlal edilmesi anlamına gelir.[1][2]

 

Çevrekırım ile ilgili ilk çağrı 1972 yılında Birleşmiş Milletler’in ilk çevre zirvesinde İsveç Başbakanı Olof Palme tarafından gelmişti. Palme, dünyanın birleşik bir yaklaşımla çevreyi korumasının gerektiğini dile getirmişti. Fakat 1986’da Palme’nin ölümünden sonra tüm bu fikirler askıda kaldı. Bir sonraki adım 1990’larda, diplomatların çevrekırımı uluslararası ağır bir suç olarak beyan edilmesi çağrısıydı. Bir çok kez çağrıda bulunulmasına rağmen 2002’de yürürlüğe giren Roma Statüsü büyük çaplı çevresel tahribatı suç kılacak olan kuralları petrol üreten ülkelerin ısrarıyla ortadan kaldırdı.

 

O zamandan bu yana çevre eylemcileri çevrekırımın Uluslararası Ceza Mahkemesinde suç olarak kabul edilmesi için çalışmaktalar. Eylemcilerin tasarısı, Roma Statüsü’nü imzalayan herhangi bir ülkenin tüzük değişikliği -çevrekırımın insanlığa ya da barışa karşı bir suç olması- önerisinde bulunması. Çevrekırımın yasa dışı ilan edilebilmesi için üyelerin üçte ikisinin destek vermesi gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi gerçeğe çok uzak olsa da, ülkelerin çevresel tahribata karşı duyarlılıklarını arttırabileceği ve diğerlerine örnek olabileceği düşünülüyor.

 

Çevre zararından cezai olarak sorumlu tutulabilecek birçok ülke ve işletme olmasına rağmen, büyük ve sistematik şekilde çevrekırım yapan kişi veya kişilerin öncelikle yargılanması daha uygun olacaktır. Bolsonaro’yu potansiyel sanık yapan nedenler ise çevre yasalarının uyguladığı para cezalarına son verme sözünde bulunması, çevrenin korunmasının sadece vejetaryenler için önemli olduğunu söylemesi, yerli halkın toprak haklarını geri almasına karşı çıkması ve Amazon’un koruma altında olan alanlarını madencilik, çiftçilik ve tomrukçuluk için açma sözünü vermesidir.

 

Bolsonaro’yu çevrekırım için mahkemeye çıkarmak belki de hiç bir zaman gerçekleşmeyecek bir fikir olsa da, bazı hukuk profesörleri, örneğin Eloísa Machado, Bolsonaro’nun kaldırdığı çevre koruma önlemlerinin, Amazon’un yerli topluluklarını soykırıma maruz bıraktığını ve mevcut uluslararası yasalar içinde insanlık suçu ölçütlerini karşılayabileceğini söyledi.

 

Uluslararası Ceza Mahkemesinin sayısız eleştirinin altında kaldığı hâlde, 21. yüzyıla uygun bir mahkeme olduğunu göstermesi gerektiğini düşünenler var. Bu düşünceler umut verici olsa da Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargısını beklemek için zamanımız olmayabilir. Ülkelerin kendi hukuk sistemlerinde ağır cezalar vermeye başlaması belki de daha hızlı bir gelişme kaydedecektir. Çevrekırım uzun suredir dünyamızda yer alsa da daha önce hiç bu kadar gerçekçi ve korkutucu olmamıştı.

 


 

Referanslar:

[1] South, N. (2014). “Green Criminology Environmental Crime Prevention and the Gaps between Law, Legitimacy and Justice.” Revija za kriminalistiko in kriminologijo, 65(4): 373 – 381.

[2] Ecocide Law. (2018). What is Ecocide?

 

Fotoğraf için tıklayınız. Görselin sahibi: Eva Bee.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir