Homo economicus veya Nasıl Tedirgin Olmamayı Öğrenip Tasviri Sevdim

Sosyal bilimlerin hem varlığını meşrulaştıran, hem de başının belası olan yegâne merak unsuru: “İnsan davranışı.”

 

Standart mıdır? Bireysel midir? Kültüre mi dayalıdır, kültürlerarası da aynı mıdır, yoksa herkesin bir diğerinden ayrı olarak, nevi şahsına münhasır bir davranış kodu mu vardır?

 

Belki de yukarıdakilerin hepsi?

 

Bu kadar geniş bir konsepti olduğu genişlikte kabul edip üzerine yorum yapmak doğal olarak insan zihnine, konusu kendisi olduğu için hem de, zordur. Varsayımlar kaçınılmazdır.

 

***

 

Homo sapiens; bilimin insan soyuna adadığı terim. Sapiens, Latince “akıllı” demek; bilimsel olarak insan, aklının kabiliyeti ile tanımlanmış bir tür. Diğer hayvanlardan, hatta diğer Homo türlerinden, insanı ayıran özellik, tam da bu düşünebilme kapasitesi.

 

Bu kabiliyet, ne olduğuna veya ne işe yaradığına dair hâlen soru işaretleri giderilememiş olunmasına rağmen, iktisat bilimine baktığımızda çoktan tartışma noktası olarak yitirilmiştir. Hayır, mamafih, iktisat bilimi bunun da ötesine gitmiş ve kendince yeni bir insan tasviri üretmiştir: Homo economicus, yani “Ekonomik Adam”.

 

“Ekonomik Adam”, “Akıllı Adam”ın bütün irrasyonellikten arınmasıdır. Yani, “Ekonomik Adam” yaptığı her seçimde, her düşüncede mantıklıdır; kriterlere göre hareket eder, kendi “çıkarını” azami tutacak stratejiler takip eder. İleriye dönük veya kısa vadeli, kendince belirlediği prensipler odaklı her kararında her türlü tutarlılık, mütekabiliyet, tutuculuk mevcuttur.

 

***

 

Ağır. Bu tasvirin bir başkasını değil, sizi tarif ettiğini düşünün. Ağır değil mi? Kendi hayatınızda aldığınız kararlar, yaptığınız harcamalar, yürüttüğünüz “stratejiler,” ne kadarı “ekonomik”? Ne kadar birey olarak kendinizi diğer bireylerden ayırıp, tamamen kendiniz adına hayatınızı yaşıyorsunuz? Hayatınızı ne kadar “ekonomik adam” modelinde tasarlıyorsunuz?

 

Bir adım geri atalım. Nefes alalım, sıradan bir memeli gibi. Sahi, neden bu tasvir sadece insana ait? Diğer memeliler “ekonomik” yaşayamaz mı? Bir geyik hayal edin, ren geyiği, kendi güvenliğini sağlamak için üstü kapalı bir şekilde güçlü diğer varlıklarla, örneğin insan, politik bir ilişkiye girdiğini. Eğer insan güvenliğini sağlayabiliyorsa, o zaman ren geyiği ilişkinin çıkarına uygun olduğuna güvenip sürdürmeye devam eder. Eğer güvenliği tehlike altına girerse, o zaman anlaşmanın koşullarını gözden geçirir veya basitçe çekilir. Absürt. Ne kadar saçma bir hayal ürünü, bu ren geyiğine insan özelliği yüklemekten öte ne işe yarar?

 

Yine de, sanki, “insan özelliği” dediğimiz konuda bir sıkıntı var. Tim Ingold, bir antropolog, tam da ren geyikleri ve insanlar arasındaki bu ilişkiyi tasvir ederken bir derste şöyle söyler:

 

“Ren geyikleri, tıpkı insanlar gibi, önsezili varlıklardır. Uzun dönemli hafızaya sahiptirler, arazide yollarını rahatlıkla bulabilirler ve ses ile mimikleri tanıyıp cevap verebilirler. Ancak, bu ren geyiklerini, her hareketi kâr ve zarar ilişkisine dayalı rasyonel inceleme ile belirlenmiş stratejik bir oyuncu olarak görmek, belki, biraz aşırıya kaçmaktır. Buna rağmen, ren geyiğine karşı aşırıya kaçmak olduğu kadar, bu insanlar için de aşırıya kaçmak olabilir.”[1]

 

***

 

Pekâlâ, ancak bu bizim “ekonomik” olamayacağımız anlamına gelmez. Aksi hâlde iktisat bilimi, nasıl “bilim” olacak? Madem insanı modern ekonomik âlemde alacağı kararları kestiremez veya rasyonel bir temele oturtamaz isek, nasıl olacak da ilerisi için öngörü üreteceğiz, politika üreteceğiz, pazarlama yapacağız?

 

İlginç olan aslında bunların nasıl yapılacağı değil, bilim dediğimizde yaptığımız varsayımlardır. İktisadı bilim yapan nedir? Hatta daha genel olarak, bilimi bilim yapan nedir?

 

Eğer günümüzde bilim olarak anlaşılan, yani “bilimsel temele dayalı” diyerek vurguladığımız, “deney veya gözlem sonucu doğrulanabilen olgular” ise, o zaman iktisat bir miktar bilimdir, tamamen değil. Ancak bu bile belli başlı bir süreçten geçmiş, kendince bir geleneği olan bir “bilim” tanımıdır. Joseph A. Schumpeter, bu yazı için bir iktisat tarihçisi diyelim, bilimi, bir, “donanımlı bilgi” olarak, iki, benim daha çok benimsediğim bir tabir ile, “gelişimine bilinçli gayret verilmiş her türlü bilgi bütünü” olarak tanımlar.[2]

 

O zaman iktisat bilimi, bu tanıma uyan bir bilim mi? Peki ya Homo economicus bir bilim olabilmesi için gerekli bir tasvir mi? Belki. Bunun cevabını verecek cüreti kendimde bulmuyorum. Ancak, hocamın kullanmayı sevdiği bir deyim vardır: “Ekonomik modellerin hepsi yanlıştır. Bazısı kullanışlıdır.”

 

***

 

Dünyada, iyi veya kötü de olsa, Homo economicus diye bir tür bulunmuyor. Zaten belki tam da bu sebepten kendine ait bir isme sahip olması müsait görülmüş. O zaman, sadece akıllarda ve modellerde yaşayan bu tür, bizim için kullanışlı mıdır? Homo economicus onu aklında doğuran Homo sapiens’i iyi anlatabiliyor mu?

 

Maalesef bu yazıyı bu soruyu cevaplamak için yazmadım. Bu sorunun cevabı çok, çoğu da birbiri ile farklı. Bu çeşitliliğe bir yenisi eklemek yerinde olmayacaktır. Onun yerine sizlere, daha naçizane, sözlüklerin insan tanımını göstermek isterim. Böylece ne denli Homo economicus değil, ne denli Homo sapiens olduğumuzu sorgulamak belki daha yerinde olacaktır. Zira bu ikinci olan muhakkak hepimizin daha çok bildiği bir konudur.

 

İnsan, kelime olarak Arapça kökenli bir isim.

 

Türk Dil Kurumunca şu şekilde tanımlandı: “Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.”[3]

 

Dil Derneğince şu şekilde tanımlandı: “Memelilerden, iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, usu ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı.”[4]

 

İktisat özelinde, sosyal bilim genelinde, insan çeşitli tasvirler çerçevesinde incelenmeye devam edecek. Gerçeğe yakın veya fantezi ürünü diye düşünebileceğimiz pek çok tanım ile karşılaşabiliriz.

 

Peki siz “insan”ı nasıl tasvir ederdiniz?

 


 

Referanslar:

[1] Ingold T. (2013). Anthropology Beyond Humanity. Edward Westermarck Memorial Lecture

[2] Schumpeter A. J. (1967). History of Economic Analysis. Oxford University Press. s.7

[3] Türk Dil Kurumu. “İnsan” kelimesi 1. anlamı. Erişim: 10/10/19

[4] Dil Derneği. “İnsan” kelimesi 1. anlamı. Erişim: 10/10/19

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir