İçim Yana Yana

“Şu sıcak ortamda iç veya dış kaynaklı hiçbir habere, resmî veya gayrı-resmî hiçbir açıklamaya inanmamak gerektiği. Savaşlarda kimse temiz kalmaz, gerçekler hep birlikte katledilir…”[1]

 

Ne güzel söylemiş Oya Baydar…

 

Bakın bir de bazılarının akıl karışıklığını nasıl yüzlerine vuruyor ve onları eleştiriyor:

“Anayasaya aykırı olduğunu biliyoruz ama evet oyu vereceğiz.”

 

“İçimiz yana yana evet diyeceğiz.”

 

Benim de aklım karışık, içim yana yana, içim ağlaya ağlaya duruşum net değil, bu öyle basit bir karar da değil… İnsanın benliğini sorgulatan, değerlerini terazide tarttırtan bir yüzleşme…

 

Kimse insanların ölmesini istemiyor, kimse “savaş” kelimesini kullanmak istemiyor.

 

Bu yazıyı yazarken tam şuraya bir “ama” kelimesi yerleştirecektim. Sonra o “ama” kelimesinin boşluğunu ve içeriksizliğini hatırladım, “ama” demeden açıklamaya çalışacağım, muğlak olmadan.

 

Önemli olan insan onurunu savunurken aynı anda bunu gerçekleştirmektir.

 

Benim eleştirdiğim içeriksizlik ve “ama”lardır.

 

Sövme sayma, hakaret etme, linç etme, ve içeriksiz kelimeler…

 

Bakmıyorum bunlara…

 

İçeriğe bakıyorum…

 

Ben de ağzımı açmak istiyorum, savaşa karşı çıkmak istiyorum ama dudaklarım ince ipliklerle dikilmişken bunu yapamıyorum…

 

Bu dikişlerin düğümünü çözmek benim elimde değil bir tek, benim çabam değil Kıbrıs Türkü’nü özgür bırakıp refaha karıştıracak olan bu toplumsal özveriyi gerektirecek bir çabadır, aksini söylemek sadece içerikten yoksun “ama”lardır!

 

Domuza ruj sürebilir ve onun parlak dudaklarını öpebilirim ama bu yine de bir domuzla ilişkiye girdiğim gerçeğini değiştirmez; domuz öpmek istemiyorum artık, gerçeklerle yüzleşmek istiyorum!

 

Siyasilerin sözlerine değil yaptıklarına, ne yoğurduklarına bakıyorum.

 

Yoksa duygularım benim de yanıyor, içim yana yana sessiz kalıyorum.

 

Sesimi duyuracak temelim yok!

 

“Kapsamlı çözüm uğraşlarının yanı sıra, paralel bir süreçte, her iki toplumun günlük yaşamına katkı yapacak güven artırıcı önlemlerin uygulanmasına özel önem vereceğiz. Bu bağlamda, Kapalı Maraş bölgesinin BM gözetiminde yerleşime açılması ve bu açılışa eş zamanlı olarak Kıbrıslı Türklerin, ticaret ve turizm alanında yaşadıkları dar boğazların aşılması ve doğrudan ticaret ile direkt uçuşlar için Mağusa Limanı ve Ercan Havaalanı’nın kullanılabilmesinin yolları üzerinde uzlaşma aranacaktır. Bunun tüm paydaşlara sağlayacağı ortak yararın yanında kapsamlı çözüm çabalarına da katkı yapacağına inanmaktayız.”

 

“Ülkemizin geleceği için ortak paydada buluşmayı başarmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı’nın Dışişleri Bakanı ile birlikte çalışmasının yararı yine kendi devletimizin temsiliyetine saygınlık ve prestij kazandıracaktır. Toplumumuzun ortak menfaatleri için bu siyasi olgunluğu gösterip dış siyasette olduğu kadar iç siyasetteki aktörlerin de ortak paydada buluşması ve birlikte adımlar atması önem arzetmektedir.”

 

“Ülkenin en ciddi sorunu olan Kıbrıs sorununun çözümünde tüm kaynakların en etkili şekilde devrede olması gerekir. Devletin tüm organları ile eşgüdümünün sağlanmasının yanında, sivil toplum örgütlerinin de etkili biçimde paydaş haline getirilmesi çözüm vizyonuna sahip Cumhurbaşkanı’nın görevidir.

 

“Uluslararası siyasetin sert ve çetin şartlarında Kıbrıs sorununun çözümü için çaba sarfederken, kendi evimizi de en iyi şekilde düzenleme sorumluğumuz bulunmaktadır. Kendi ayakları üzerinde duran, aynayı kendisine tutup, yanlışlarını gören, yanlışlarından ders çıkarmasını bilen, ekonomisi ve demokrasisi ile gelişen bir yapıyı oluşturmak için sorumluluk üstlenmek ve bu yolda yönlendirici olmak görevimiz olacaktır.”[2]

 

Samimiyet… Ben buna bakıyorum!

 

Paralel bir süreç… Barışı filizlendirmek için paralel bir süreç… Bu paralel süreç nerede Sayın Akıncı?

 

Bu güzel tespitinizi yaptınız, barış adı altında beni 2. turda size oy verirken umutlandırdınız!

 

Şimdi geçen haftadan beri söylediklerinizden sonra kendimi katil gibi hissediyorum! “Çocuklar ölüyor… Katil, katil, katil… Sessiz kalıyorsun!”, beynim bir kargaşa!

 

Beni zamanında umutlandıran birisi bunları söylüyor ve ben sessiz kalıyorsam gerçekten kötü müyüm? Büyüklerimin söylediklerini dinlemeli, bu duyguları ve bu kargaşayı yaşamamalıyım!

 

Fakat sadece söz görüyorum Sayın Akıncı…

 

İçerik göremiyorum! İçerik görmek istiyorum! Umutlanmak istiyorum, gerçeklere tutunabilmek istiyorum!

 

Keşke bu seçim kitapçığınızdaki vaatlerin hepsi gerçek olsa Sayın Akıncı…

 

Kendi evimizi düzenlemek için ne yaptık Sayın Akıncı?

 

Sizin buna katkınız ne oldu Sayın Akıncı?

 

Yollarımızda barışı sağladık mı? Çocuklarımız yollarda ölmeye devam etmedi mi? İçimizdeki cephelerin kurşunlarını söndürdük mü Sayın Akıncı?

 

Siyasi kültürümüzdeki savaşı sonlandırdık mı Sayın Akıncı?

 

Solcusu, sağcısı, merkezcisi; insan olarak ortak paydada buluştuk mu Sayın Akıncı? Siz bunun sözünü verdiniz! Buluştuk mu Sayın Akıncı?

 

Ülkemizin hamurunu iş birliğiyle yoğurduk mu Sayın Akıncı?

 

Ben sizden söz değil içerik istiyorum Sayın Akıncı! Sizi çok seviyor ve sayıyorum, barışa olan inancınız benim inancımı da beslemiştir ve beslemektedir, söylediklerinizden ders çıkarmaya çalışıyorum…

 

Keşke olan inancınızı somutlaştırabilsek…

 

Samimiyet… Çaba!

 

Hem içimde, hem de dışımda bir cephe var…

 

Samimiyet aradığım için nankör gibi hissediyorum! Barışa ihanet mi ediyorum?

 

Barış, barış, BARIŞ!

 

Ben de bunları haykırıyorum ama ne olduğumun farkındayım Sayın Akıncı! Ve bu kelimeden ne anladığımın da!

 

Kendimi ne toplumumdan ayrıştırıyorum ne de onlardan kendimi üstün görüyorum. Toplumumun barış yolunda gidecek çok yolu varsa benim şu an bunu haykırmak ne haddime!

 

Çok bilmişlik mi bu Sayın Akıncı? İnsanın ne yaptığını, ne olduğunu ve sözlerini kıyaslaması?

 

Sizi her zaman sevdim ve saydım, katılmasam da, katılsam da her zaman “ama” demeden çabalayacağınızı düşündüm, size ikinci turda oy verirken gönlüm rahat oy verdim.

 

“Davul boynumda, tokmak başkasının elinde.”

 

Tokmağı elimize almanın sorumluluğu bizdedir! Birisi bunu söylerken ne düşündüğünü biliyorum ama şimdi ben bunu söylerken ne düşündüğümü de çok iyi biliyorum!

 

Tokmağı elimize almak sadece ve sadece bizim sorumluluğumuzdur.

 

Ben bunu yeniden tanımlandırırken birinin kemiklerinin de sızlamadığını biliyorum.

 

Samimiyet Sayın Akıncı…

 

Crans-Montana’da elinizden geleni yaptığınıza inandım, söylediklerinize içerik kazandırmak için çabaladığınıza inandım!

 

4 boyutlu siyaset demiştiniz Sayın Akıncı!

 

Mahrum adamda 4 boyutlu cephe var…

 

Barış mı bu Sayın Akıncı?

 


 

Referanslar:

[1] https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/bir-madagaskar-masali-pinari-zehirleyen-aye-aye,24141

[2] http://www.mustafaakinci.com/indir-kullan/ (Cumhurbaşkanlığı rehberi)

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir