Seyirci tribüne oturmuş seyrediyor akıp giden maçı. Çarpışıyor taraflar ve taraftarlar, koskoca bir dağ var önlerinde zirveye varmaya çalışıyorlar. Her türlü kalleşlik serbest, takım içi rekabet serbest, tırmanıyor oyuncular büyük bir hırsla. Tırmanırken birbirlerini çekerek tırmanıyorlar, duvarlara tutunarak çıkıyorlar. Bir adım yukarısı da aşağısıda eşit mesafede, zemin de en az zirve kadar yakın. Derken uçuyor biri dağdan aşağı, günün ilk düşeni oluyor, asla sonuncusu değil. Taraftarlar da kendilerine ayrılan bölümlerinde bir yer kavgası içindeler, tam bir kaos. Düşeni izlemek için durdular bir an, sonra yere çakıldı oyuncu. Durumu iyi.
Durumu iyi, berisi yukarıda kırmış ayağını bağırıyor. Uyanık taraftarın biri merdiven uzatmaya kalktı aşağıya, kaos dindi bir anda konsey başladı: Oyuncu yukarıya mı çıkmalı, taraftar aşağıya mı atılmalı? Kural ihlali mi yoksa oyunun bir parçası mı tüm bu olanlar, merdiven? Kim karar verecek?
Seyirci sigarasını yakmış keyifle izliyor, oyuncu tırmanmaya başladı bile merdivenlerden. Oyuncular arası kavga büyüdü, bıçaklar çıktı bazılarının ceplerinden. Ölüler gitgide artmaya başladı dağın yamaçlarında, konsey dağıldı, uyanık taraftar merdiveni düşürdü, koca dağ sallandı titredi ve herkesi aşağıya attı! Seyirci kalktı oturduğu yerden ve en iyi yaptığı işi yapmaya koyuldu, dağa tırmandı.
Peki kim kazandı?
Fotoğraf için tıklayınız.