I. Yüksek Öğrenim Bursu
Eylül ayının 20’si itibariyle London School of Economics (LSE) üniversitesinde hukuk alanında yükseköğretime başlamak için okula kayıt yaptırmıştım. Bu bağlamda okulumda seçeceğim modüllere dayalı olarak hukukun belirli alt dallarından biri üzerine uzmanlık alabilme fırsatı doğacaktı. Benim üzerine uzmanlaşmak istediğim alan olarak ise uluslararası kamu hukukunda (public international law) karar kılmıştım. KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Dairesinin bu sene ilk kez uyguladığı yeni tüzük bağlamında yayımladığı “Yüksek Lisans/Doktora Kontenjan Alan Listesi” içerisinde her ne kadar kendi bölümüm olan hukuku bulabildiysem de üzerine uzmanlaşmak istediğim hukukun en önemli alt dallarından biri olan uluslararası kamu hukuku alt dalını yayımlanan listede bulamamam beni burs için yaptığım başvuruda “İstek ve Temenni Belgesi” ismi altında bir dilekçe yazmaya itmişti. Hatta bu dilekçeyi yazmam bizzat Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Dairesinde çalışan müfettişlerce bana önerilmişti.
Bana burs başvurusunu yapmam ve yazacağım dilekçenin göz önünde bulundurulacağı söylenirken, bu sene uygulamaya geçen yeni tüzük kapsamındaki “Yüksek Lisans/Doktora Kontenjan Alan Listesi”nin hangi araştırma ve ne tür empirik bulgular dâhilinde yapıldığına dair sorduğum sorular üzerine ise kaçamak cevaplar verilmiş ve bunun dâhilinde ben de beklemeye geçmiştim.
Bu bağlamda gerekli dokümanları tamamladıktan sonra başvurumu bitirmiş ve belki de benim jenerasyonumun hep yakındığı konulardan biri olan önceki kuşaklar tarafından destek bulamamak ve yalnız bırakılmak konusunda ilk kez haksız çıkacağıma dair umutlar beslemeye başlamıştım. Yazdığım 3 sayfalık gerekçeli dilekçeye cevap olarak sadece resmî bir kurumdan imla hatası içeren ve branşımın alt dallar arasında bulunmadığı için burs alamayacağım cevabını almış ve dilekçemin incelendiğine dair hiçbir bilgi veya açıklama tarafıma ulaşmamıştır. Bu da Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Dairesinin işleyişini, en azından benim için, en çıplak hâliyle gözler önüne sermiştir.
Neye göre belirlendiği bilinmeyen; dünya ve KKTC realitesinden uzak bir şekilde hazırlanmış ve uygulanmaya devam eden yeni burs tüzüğü benim gibi yüzlerce eğitim gören Kıbrıslı Türk genci mağdur etmiş ve bizim geleceğimize ne maddi ne de manevi olarak katkı sunmuştur. Destek kisvesi altında yaratılan burs tüzüğü aslında tahminden çok daha kısıtlayıcı olmakla beraber öğrencilerin eğitimine ekonomik bir destek sağlamaktansa bu desteği ihtiyacı olan herkese vermemektedir. Bu bağlamda da en çok acı çeken ise 3. ülkelerde eğitimini sürdüren yüzlerce öğrenci olmuştur.
Lisans düzeyi için belirlenen ihtiyaç fazlası bölümlerin bile ne kadar anlamlarını kaybettikleri teorik bir bakış açısından bile gözlemlenebilir. Harvard üniversitesinde hukuk, Caltech üniversitesinde elektrik elektronik mühendisliği ve Cambridge üniversitesinde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuyan gençler her ne kadar branşlarında dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim görseler de, KKTC Devleti nezdinde “ihtiyaç fazlası” olarak görülmektedirler. Bunlar her ne kadar farazi örnekler olsalar da gerçeklikten uzakta değil, dünyanın önde gelen üniversitelerinde eğitim gören onlarca Kıbrıslı Türk gencin ortak derdi ve ortak kaderidir. Aynı sorun maalesef dünyanın önde gelen eğitim kurumlarında yüksek lisans ve doktora eğitimlerini sürdüren ve bölümleri Yüksek Öğrenim Bursu için yayımlanan “ihtiyaç alanı listesi”nde bulunmayan onlarca genç için de geçerli.
II. Değişmesi Gereken Bir Zihniyet
Devlet kendi gençlerine sahip çıktığını iddia ettiği; toplumun ve gençlerin beyin göçünden dert yandığı ve eğitime erişimin günümüz ekonomik şartlarınca bu kadar zorlaştığı bir dönemde yurt dışında eğitim gören ve/veya görmek isteyen öğrencilere sahip çıkılması gerekmektedir. Âdeta “parası varsa yurt dışında okusun” düşüncesinin benimsendiği ve yüksek öğretimde öncü ülke ve üniversitelerde okuyan nitelikli ve bu ülkeyi ileri taşıyabilecek insanların yarı yolda bırakıldığı bu sistemin baştan sona revize edilmesi gerekmektedir.
Bu ülkede doğup büyümüş, Kıbrıs’ı ev bellemiş ve günün sonunda ülkesine dönerek bu toprakların bekası ve iyiliği için her ne kapasitede olursa olsun ter dökecek gençlerin ellerinden tutulup yardım edilmesi gereken yerde bu denli engelleyici uygulamalarla önlerinin kesilmesi hem bu öğrencilerin birer birer geleceğini tehlikeye atmak hem de KKTC’nin zaten kısıtlı olan insan sermayesi kalitesini açıkça artırabilecek bu potansiyeli elinin tersiyle itmek demektir. Eğer ki Kıbrıs Türk halkı ve KKTC Devleti “muasır medeniyet” seviyesini Batı ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri olarak belirlemiş ve kendine bir çıta olarak koymuşsa bu konuda eğitim bazında yapılacak şey açıktır: 3. ülkelerde okuyan ve kökü bu topraklarda olan bu vatanın çocuklarına ve bu toplumunun fertlerine sahip çıkmak ve eğitimlerini desteklemek.
Eğer ki bu topluma ve KKTC’ye biçilen potansiyeli değeri bu batı ülkelerine göre değilse o zaman bırakın gençleri, zaten Kuzey Kıbrıs bitmiş demektir. Ama eğer ki başa gelen X parti/partiler gerçekten de bu ülkenin menfaatini düşünüyorlarsa, geleceğe yapılması gereken bu denli mukaddes ve ehemmiyetli bir konuda hamle yapmaktan çekiniyorsa Kıbrıslı Türk gençlerin, yerli insan sermayesinin kalitesi ve potansiyelinin ve uzun vadede KKTC’nin ilerlemesi gereken telakki ve gelişim yolunda elinden geleni yapmamakla kalmayıp tam tersine hepsinin yoluna aşılamayacak engeller koymaktadır.
Her ülke sürekli ilerlemeye ya da ayak uyduramadığı için başarısız olup geride kalmaya mahkûmdur ve KKTC de bu ülkelerden farklı olmamakla birlikte tam aksine ülkenin içinde bulunduğu konjonktür yüzünden elindeki kısıtlı insan sermayesinin kalitesinin mümkün mertebe arttırılmasını şart koşmaktadır. Uluslararası mecrada tanınmamanın en büyük götürülerinden olan dış ülkelerden nitelikli ve katma değer sağlayacak insanları ülkemize çekememek elimizdeki kısıtlı kaynakların en verimli şekilde kullanılmasına bizi âdeta mecbur bırakmaktadır. Verimi maksimize edebilecek en önemli yol ile kendi insanımızı olabilecek en iyi eğitim kurumlarında eğitmek ve deneyim kazandırtmaktır, bu bağlamda da en iyi eğitim kurumlarının 3. ülkelerde olduğunu söylemek maalesef bir iddia değil günümüzün bir gerçeğidir. Times Higher Education’ın yayınladığı Dünya Üniversite Sıralaması göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’de eğitim veren yüzlerce üniversitelerden sadece 2 tanesi ilk 500 içine girmiştir, sadece bu bile 3. ülkelerde eğitim alan öğrencilerin aldıkları eğitim kalitesinin pozitif farkını ortaya koymaktadır.[1] Bunun için ülkemiz ilk aşamada bu yoğun yükü omuzlarına almış Kıbrıs Türk gençliğini bir kenara itmektense onlara sahip çıkmalı, burs sağlamalı ve karşılaştıkları gerek ekonomik gerek sosyal bütün problemlerde onlara en büyük desteği vermelidir.
Günün sonunda eğer bir ülke kendi gençliğine destek çıkmıyorsa o gençlik neden bu adaya geri dönsün ve geri dönse bile neden kendini bir değişim yaratma ihtiyacında hissetsin?
Siz eğer gençliğe bu kadar bel bağlayıp desteğinizi esirgerseniz, o gelecek de zamanı geldiğinde size vermediğiniz desteği ve bunu yapabileceğiniz sınırsız fırsatı hatırlatır ve elini taşın altına koymaz.
III. Yapılması Gerekenler
Yapılması gereken ilk şey şu anda yürürlükte olan burs tüzüğünün kaldırılması ve yerine yeni ve dünya realitesinden uzak olmayan bir tüzük getirilmesidir. Belki de en önemlisi ise yurt dışında okuyan öğrencileri de kapsayan kontenjan listelerinin ortadan kaldırılması, ve tam tersine devlet bünyesince desteklenmesidir. Bu bağlamda yaratılacak “ihtiyaç alanı” ve “ihtiyaç fazlası alanları”nın belirlenmesinde yapılan araştırmanın detaylarının, kıstaslarının ve bulgularının şeffaflık ilkesi doğrultusunda halkla paylaşılması gereklidir. Bir öğrencinin bölümünün veya okuduğu bölümün alt dallarının hangi sebeplerden ötürü kendine listede yer bulduğunu veya bulamadığını öğrenememesi bir öğrenciye yapılabilecek en büyük adaletsizliklerden biridir. Bu bağlamda yürütülecek çalışmalarda uzman eğitim bilimcilerin ve öğrencileri temsil eden organizasyonlardan fikir alınması ve istişare içinde bu çalışmaların birlikte yürütülmesi elzemdir. Günün sonunda öğrencilerin mağdur olmaya devam ettiği sürece kâğıt üstünde öğrencilerin menfaati için yürürlükte olan bir sistemin aslında ne kadar gerçeklikten uzak olduğunu gözler önüne sermektedir.
İhtiyaç veya ihtiyaç fazlası listelerini hazırlarken göz önünde bulundurulan temel faktörün öğrenim görülen üniversitenin kalitesi ve dünyadaki sıralaması yerine kısıtlı bir bakış açısıyla sadece öğrenim görülen bölüm olması değişmesi gereken öncelikli unsurlardan biridir. Bu bağlamda reformların acilen yapılması ve mevcut tüzüğün en kısa sürede değişmesi gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki bu ülkeyi aydınlık geleceğe taşıyabilecek tek zümre gençliktir ve bu gençlikten esirgenecek her destek KKTC’nin gerek siyasi gerek ekonomik geleceğine vurulmuş bir darbedir. Şu anki politikanın devamı İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, İtalya, Fransa ve Almanya gibi yüksek öğretimin en yüksek seviyede verildiği ülkelerde birçok zorlukla mücadele ederek okumaya çalışan öğrencilerin eğitimlerini desteklemekten ziyade insanları yüksek bir seviyede eğitim almaktan soğutma görevi görmektedir.
Bir ülke yurt dışında okuyan ve bu ülkeye döndüklerinde yanlışları düzeltebilecek bir kapasiteye sahip olma gailesiyle bütün imkân ve olanaklarını zorlayarak mücadele veren fertlerine destek vermediği sürece kendi yerinde saymaya ve hatta dünyadaki gelişmelerden muaf kalıp gerilemeye mahkûmdur.
Bu yazı ülkemizde gençlere verilen desteğin yetersizliğiyle ilgili yazılmış ne ilk ne de son yazıdır. Suna Cenk bu yazının yayımlandığı tarihten tam 7 ay önce Tabella’da benzer bir şikâyette bulunmuştu.[2] Umut ediyorum ki bu işin sorumluları en kısa zamanda yanlışlarından dönerler ve binbir zorluk içinde eğitim görmeye çalışan biz gençlere yardım eli uzatabilirler.
Referanslar
[1]: Times Higher Education, “The World University Rankings” < https://www.timeshighereducation.com/world-university-rankings/2020/world-ranking >
[2]: Cenk S. (2018). Sesimizi Duyun! Tabella
Fotoğraf için tıklayınız.