Bir söz, bir insan, bir hatıra, bir deneyim üzerinde ne kadar düşünebilirsiniz?
Kaç defa aynı sahneyi zihninizde oynatabilirsiniz?
Ne kadar düşünmek fazla düşünmeye girer?
Fazla düşünmek diye bir şey var mıdır?
Her sabah uyandığımda karşımdaki duvarda daktilosunun başında gülümseyen Aziz Nesin’in o sözleri aklımdan çıkmak bilmiyor. Kendi kendime hatırlatmama gerek kalmadan, hâlihazırda kafamın içine yerleşmiş ve düşüncelerimi etrafında yoğunlaştırmaktan kaçamadığım birkaç kelime topluluğunun yarattığı etkiyle başlıyorum güne.
“Dünyanın en zor işidir yazmak. Bunu en iyi sen bilirsin.”
İlginç ve biraz da ironiktir ki “yazmak” eyleminden ne anladığımız insandan insana çeşitlilik gösteriyor. Her karalanan kelime yazmak ile bağdaştırılıyor. Bu da yeni bir soruyu doğuruyor. Herkes yazabilir mi? Benim yazmaktan anladığıma gelecek olursak…
Sadece kendinizin işittiği sesleri ve o fısıltıların altında yatan anlamları bir araya getirmeye çalışmak, parçaları toparlayarak belli bir kalıba sığdırmaya çalışmak ve harf harf görünebillir, erişilebilir bir hâle getirmek değil mi yazmak? Düşüncelerin kanaması, en özel hislerin elle tutulabilir bir kâğıt parçasında siyah mürekkebe dönüşmesi… Sevginin, öfkenin, hüznün, kederin içimizden taşarak beyaz sayfalarla birleşmesi…
O kadar da kolay mı yazmak? Hele kafanızda kasırgalar kopuyor, sesler birbiriyle yarışıyor, hatta savaşıyorsa… Kaç defa başıma gelmiştir kalemi elime alıp söyleyeceklerimin fazlalığından tek bir kelime dahi yazamama talihsizliği. Birini yazmak ya da birine yazmak; hiç fark etmez, yoğun ve bilinmezliklerle dolu ara ürünleri olan bir süreç bu. Yazılan her bir kelime ve bir araya gelen her cümle yaşanılanların (ya da yaşanılamayanların) gerçekliğini doğruluyor. Bu da bazen insanda tokat yemiş etkisi bırakıyor ve ayaklarımız yere basmaktan da öte, yere çakılıyor. Günün sonunda, tüm bunlar ulaşılan noktaya değiyor bence. Bir bakmışsınız, kelimeler en içten dostunuz olmuş, düşüncelerinizin ağırlığından bir nebze de olsa kurtulmuşsunuz. Başladığınız noktadakine kıyasla kendinizi daha fazla karmaşa içinde bulma ihtimaliniz de var gerçi… Ama dediğim gibi, yazmak bir insanın en masum ve en muazzam sığınağı, birinden veya bir şeyden kaçış olanağı ve aynı zamanda da kaçtığınız her neyse onunla yüzleşme fırsatı.
Değerlendirin bu fırsatı.
Fotoğraf için tıklayınız.