Hayatımıza Hayatiyetle Müdahale Eden Yapı

Hâlâ daha biz Kıbrıslı Türklerin günlük yaşamını etkileyen yasa ve kararlar, bu devletin organları tarafından üretilmektedir. Bir çözüm olana kadar da eğitim sistemimizden ulaşıma, tarım politikalarımızdan hastanelerimize bütün hayati meselelerimiz KKTC’nin ellerindedir. Yakın gelecekte bir çözümün olma olasılığını her bir bireyin kendi hesabına bıraktığım hâlde dahi çözüm bir sene sonra da on sene sonra da gelse, o bir senede de on senede de yapılacak, değişecek çok şey vardır.

 

Bu nedenle şartları adil olmasa da darbe sonucu oluşmuş olsa da ortada bir yapı vardır. Bu yapı da hepimizin hayatına bilfiil müdahale etmektedir. Hayatımıza hayatiyetle müdahale eden işbu yapı üzerinde hayatlarımızı hakkaniyetle idame ettirebilmek için mücadele etmek bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, yapının meşruiyetinden ve sonuçlarından bağımsız olup gerçekleşeceğine inansak da inanmasak da bir çözümün gerçekleştiği güne kadar bakidir.

 

***

 

Mont Pèlerin ve Crans-Montana süreçleri sonrası oluşan hayal kırıklığının getirdiği etkiyle adada çözüm görmek isteyenlerin bir çoğu gibi benim de gelecek adına kaygı duyduğum bir dönemden geçiyoruz. Bunun, özellikle içinde bulunduğum ve “post-Annan jenerasyonu” olarak adlandırdığım jenerasyon içerisinde etkisini sıklıkla gösteren bir kaygı olduğuna inanırım. Annan Planı dönemini (anlamlı olarak) hatırlamayacak kadar küçük ya da doğmamış olan nesil için çözüm adına yaşanmış en kritik süreçler Mont Pèlerin ve Crans-Montana’ydı. Önümüzdeki hafta Berlin’de düzenlenecek görüşmede nasıl bir yol izleneceği bilinmese de bu görüşmenin bırakın gündem olmayı, çevremdeki birçok insanın farkında olmadığı bir nokta hâline gelmesi ciddi bir hadisedir.

 

Gençlerin bir çözüm inancının dışında olması ve umutsuzluğa itilmesi ciddi bir sıkıntı olmakla beraber özellikle adanın kuzeyindeki siyasi sürer durumun sürmekte olan malum durumu göz önüne alındığında hâlen yaygın olan apolitik akımların devamı kaçınılmazdır.

 

Ülkenin gençleri -haklı olarak- bireysel gelecek kaygılarından kafalarını kaldırıp toplumsal gelecek kaygılarını, hatta etraflarında olan bir toplumun varlığını dahi düşünemeyecek duruma gelmiştir. Gençlerin bu tutumunun toplumsal geleceğe doğrudan etkisi vardır.

 

Kapasiteli gençlerin toplumsal hadiselere mesafe koyması bir mücadele hissiyatını topyekûn bırakması anlamına gelmektedir. Gençlerin -ideolojik yönelimlerinden bağımsız olarak- gelecek kaygısı ile tetiklenen bu mücadeleyi bırakması, toplumsal karar alma mekanizmasının gelecek kaygısı yerine başka kaygılar ile alınacak olduğuna işaret eder. Bu başka kaygılara sahip bireylerde gücünü halktan değil başka aktörlerden alma eğilimi gözükmesi normaldir. Bu da toplumsal çıkarlarımızı tehlike altına sokmaktadır.

 

Hayatımıza hayatiyetle müdahale eden yapının adı KKTC’dir. Çözüme yönelik çalışmadan ödün vermek gerekmeksizin de bu yapının gelişmesi için mücadele etmek bir zorunluluktur. Aksi hâlde toplumsal kararların gelecek kaygısı ile değil başka kaygılar ile başka aktörlerin uhdesinde alınması kaçınılmaz olur.

 


 

Kapak görseli için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir