Kriz Tuzağı (1)

Kriz tuzağı yani orijinal anlamıyla “conflict trap” birçok Afrika ve birkaç Asya ülkesinin başına bela olan ve onları iç savaş, askerî darbe, ekonomik kriz ve yoksulluk döngüsünden bir türlü çıkaramayan bir tuzaktır. Günümüzde neden Afrika ülkelerinin açlık ve sefaletten bir türlü kurtulamadıklarının sorusunun cevabı da kriz tuzağıdır.

 

Kriz tuzağı yazımın ilk serisinde kriz tuzağına yol açan nedenlerden bahsedeceğim. İkinci serisinde ise gelişmemiş ülkeler için kriz tuzağından kurtulma yollarına yer vereceğim.

 

Kriz tuzaklarının başlıca ekonomik sebepleri: Düşük gelirler, vasat ekonomik büyüme ve hatta ekonomik krizler ile doğal kaynaklar tuzağı dediğimiz “natural resource trap”tır.

 

Düşük gelirler toplum arasındaki umutsuzluğu ve çaresizliği artırır, bu nedenle işsiz olan veya geliri yüksek olmayan insanların yemek ve barınma gibi birçok ihtiyaçlarının karşılandığı isyancı gruplara ve terör örgütlerine katılma eğilimi yüksektir.

 

Yavaş ekonomik büyüme ve ekonomik krizler ülkeye yapılan yatırımları düşürür, bu nedenden dolayı ise ülkede var olan muhalif güçler eylemlerini şiddetli bir şekilde sürdürmeye karar verir ve iktidarı ele geçirmek için isyancı gruplar kurar ve iç savaşa yol açar. Örneğin, Uganda‘da 1981-86 yıllarında gerçekleşen iç savaş ülkedeki yatırımların azalmasına ve sermayeye sahip olan insanların varlıklarını ülkeden çekmesine sebep olmuştur. Ülkedeki kayıt dışı sektörün millî gelirdeki oranı %20’den %36’ya yükseldi. Ülkedeki bu krizler ise istikrarsızlığı artırmış ve iç savaşı daha da uzatmıştır.

 

Kriz tuzağına yol açan bir diğer sebep ise doğal kaynaklar tuzağıdır ki birçok ülkenin zararını tahmin edemediği ve hafife aldığı bir tuzaktır. İlk başta ülke ekonomisi için iyi gözükse de uzun vadede ekonomiyi iflasa sürükler. Başta Afrika ülkeleri olmak üzere, gelişmemiş ülkeler bakır, kakao veya petrol gibi doğal kaynakların ihracatına yoğunlaşır ancak bu kaynaklar ham madde olduğu için ülkeye çok yüksek gelir getirmezler. İyi bir şey gibi gözükse bile para biriminin değerini artırırlar, ancak ülkenin para biriminin değerinin artmasıyla ham maddeler dışında ihraç ettiği ve ülke ekonomisine daha çok gelir getirme potansiyeli olan ürünler pahalılaştığı için satılmaz. Bu nedenle, bu ülkeler kendisine çok az ihracat geliri getiren ham maddeleri ihraç etmeye mahkûm kalır.

 

Ayrıca, ihracatta ham madelere bağımlı olmak, gelişmemiş ülkeleri ham madde piyasasındaki değişimlere savunmasız bırakır. Bunun bir örneğini, petrol fiyatlarının yükselmesiyle petrolün satışından geliri artan Nijerya’dır. Elde ettiği gelirle ülkeye geliştirecek yatırımlar yapmaktan ziyade bu gelir, devlet bakanları tarafından israf edilmiş ve gereksiz projeler için harcanmıştır. Ancak 1986 yılında petrol fiyatlarının düşmesiyle, petrolden elde edilen gelir azalmış olmasına rağmen harcamalar bir türlü azaltılmadı ve bütçe açığı meydana geldi. Bu ekonomik kriz askerî darbeyi tetikleyerek krizi derinleştirdi.

 

Kriz tuzağına etki eden diğer sebeplerden biri ise ülkede bulunan etnik üstünlüktür. Eğer bir etnik grubun diğerine göre sayısal üstünlüğü varsa krizin kaçınılmaz olma ihtimali bir hayli yüksektir. Eğer etnik azınlık, haklarının etnik çoğunluk tarafından gasp edileceğine inanıyorsa, kendini savunma içgüdüsüyle silahlı bir örgüt kurup devletle çatışma ihtimali çok yüksektir. Örneğin, Sri Lanka’nın doğusunda bulunan ve nüfusun %11’ini oluşturan Tamil soyu Sri Lanka hükûmetinin kendilerine yönelik ayrımcılık yaptıkları iddiasıyla Tamil Kaplanları adında bir örgüt kurarak birçok şehirde canlı bomba olmak üzere birçok eylem düzenledi. Siyasi istikrarsızlık, ülkedeki yatırımların çekilmesi ve ekonominin kötü gitmesi iç savaşı 22 yıl boyunca uzattı.

 

Bahsedeceğim son etken, ekonomik faktörlerden ziyade, ülkedeki siyasi bakımdan yıpranmış ve reform gerektiren kurumlarının reform yapılmamasıdır. “Checks and balances” yani kontrol ve denge yasaları herhangi bir devlet kurumunun bir diğerinden daha fazla güç kazanmasını engeller. Örneğin askerî cunta ile yönetilen birçok yoksul Afrika ülkelerinde darbe ile başa gelmiş liderler, parlamento ve anayasa mahkemesi gibi kurumların verdiği kararları veto etme veya bu kurumların onayını almadan hukuka aykırı yasalar yapma veya var olan yasaları kendi lehine değiştirme ve hatta anayasadan çıkarma hakkında sahiptir. Bundan dolayı ise ülke başkanları kendi etnik kökenlerinden olmayanlara ayrımcılık yapıp, onların yaşadığı bölgelere daha az yatırım yapar. Mesela Suriye’deki Essad rejimi Suriye’de yaşayan etnik azınlık olan Kürtleri vatandaşlıktan çıkarmış ve yaptığı ekonomik reformlar halkın sadece küçük bir bölümüne yaramış ve Arap Baharı’yla meydana gelen protestolarında muhaliflere ve göstericilere savaş açarak Suriye iç savaşını körüklemiştir.

 

Sonuç olarak, düşük gelir, ekonomik krizler, doğal kaynaklar tuzağı, etnik üstünlük ve reform edilmemiş devlet kurumları birçok ülkede iç savaşların ve darbelerin birbirini tetiklemesine yol açıyor ve bu ülkelerde yoksulluk, ölüm, kaos, sefalet ve umutsuzluk birçok yıldır devam ediyor.

 


 

Kaynakça:

Collier, Paul, 2007. Bottom Billion. UK: Oxford University Press.

Collier, Hoeffler & Pattillo, 2002. Africa’s Exodus:Capital Flight and the Brain Drain as Portfolio Decisions, Washington DC: World Bank.

Collier, Paul & Hoeffler, Anka, 2004. Greed and Grievance in Civil War.

Collier, Paul, Hoeffler, Anka & Rohner, Dominic, 2008. Beyond Greed and Grievance: Feasibility and Civil War, UK: Oxford University Press.

Ross, Michael, 2014. What Have We Learned about the Resource Curse?. California: Annual Review of Political Science.

Stewart, Frances, 2005. Wider Perspectives on global development: Basingstoke: Palgrave Macmillan.

Walter, Barbara, 1997. The Critical Barrier to Civil War Settlement. pp. 335-365.

^ “Stateless Kurds in Syria granted citizenship”. CNN. 7 Nisan 2011

 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir