Hayatını Kıbrıs’ta Barışa Adamış Kıbrıslı: Özker Özgür

Kıbrıs’ta siyaset anlayışı farklı bir olgudur. Belki de bu farklılığı yaratan en büyük unsur ada insanının geçmişte yaşadığı karanlık günler ve günümüze kadar uzanan bir bölünmüşlüktür. Sanırım bu farklılığın altını sadece biz Kıbrıslılar çizmedik. 2017 yılının mayıs ayında ara bölgede bulunan Home for Cooperation’da (Dayanışma Evi), Kıbrıs’ta barış aktivistleri ile Almanya’nın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth bir panel düzenlemişti ve ben de üyesi olduğum bir iki toplumlu organizasyonu temsilen iki Kıbrıslı Rum arkadaşım ile birlikte oradaydım. İlk cümlesi ise şu olmuştu:

“Ben buraya sizin ile sadece ama sadece barış hakkında ve temsil ettiğiniz kuruluşlar hakkında konuşmak için geldim. Kıbrıs’ta siyaset konuşmak biraz zor, çünkü buradaki siyaset dünyadaki çoğu ülkenin izlediği siyasetten çok daha bağımsız ve farklı.”

 

***

 

Geçen günlerde CTP’li arkadaşlarla konuşuyordum, toplanmıştık bir araya. Ülkeyi konuşuyorduk, gidişatı… Aniden laf dönüp dolaştı ve Özker Hoca’ya, yani Özker Özgür’e geldi. Bir-iki dakika sonra aralarından biri “O kim?” diye bana sorunca beynimden vurulmuşa döndüm. Bu soru ile şunu aslında anlamış oldum ki bazılarımızın sırf parti tutmak için parti tutuyor. Bilmiyorum, fakat acı bu durum. Daha sonra Özker Özgür’ü durup anlattım kendilerine, fakat içimde hep bir soru işareti kaldı; acaba kaç tane genç Kıbrıslı Özker Hoca’yı biliyor? Bundan dolayı bu yazımda ise Kıbrıs siyasetinin bir mihenk taşı olan ve öğretmenlikten politikaya atılan kişinin yaşam hikâyesinin özetinin de özetini anlatacağım… Bu hikâye onun hikâyesi, bu hikâye Özker Özgür’ün hikâyesi…

 

***

 

Yakın tarihimiz boyunca biz Türkçe konuşan Kıbrıslıların başından birçok siyasetçi gelip geçti. Kimileri unutuldu, kimileri ise Kıbrıslıların hafızalarına unutulmamak üzere kazındı. Özker Hoca ise bunlardan biri. Hoca dedim, çünkü öğretmenliği ile siyaset ortamında da Özker Hoca olarak anılır Özker Özgür. Hayatının neredeyse tümünü Kıbrıs’ta olası bir barışa adamıştı. Onun için barış, insan hakları, eşitlik ve adalet en önemli olgulardı. Silah ve kan akıtma ile değil düşünmek, sorgulamak ve okumak ile Kıbrıs’ta bir barışın olacağını düşünürdü. Silaha bir kez sarılmıştı; 1964 yılında Koççina’da (Erenköy) mücahitlik yaparken. Sakın yanlış anlamayın, o silaha sarılışı Kıbrıslı Rumlara ateş açmak için değildi. Mesele bir battaniye meselesi idi. Bir mücahit bir diğer mücahitin battaniyesini almıştı o eski Kıbrıs kışlarının soğuğunda nöbet tutarlarken. Haksızlığa ve adaletsizliğe hiçbir zaman tahammülü yoktu ve bu olay haksızlığa karşı elini silaha uzattığı ilk ve son andı. O an ise şunu söyledi: “Ya o battaniyeyi verin ya da seni vururum!”

 

Bu hikâye birçok kişinin hafızalarına unutulmamak üzere kazındı.

 

***

 

Özker Hoca ve arkadaşları Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikasının kurucularındandı. Bu sendika ise onu 1975 yılında kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti kurucu meclis üyeliğine seçmişti. Bu adım onu Kıbrıs siyasetinin içine sürüklemeye yetti. İlerleyen yıllarda ise Ahmet Mithat Berberoğlu’ndan hemen sonra CTP’nin 2. genel başkanı o oldu. Emekçi halkın haklarının korunulmasına ise çok büyük önem veriyordu. Aynı zamanda Kıbrıs’ta federal bir yapı için bir çok mücadele vermişti, belki de bu tutumu Özker Özgür’ü hem adanın Türkçe konuşan, hem de Rumca konuşan Kıbrıslıları arasında sevilen ve saygı duyulan biri hâline getirmişti. 1970 ve 80’li yıllarda solcu olmak, aydın kişilere liderlik etmek, Kıbrıs’ta barışı savunmak, CTP’li olmak ve aynı zamanda elinde Yenidüzen gazetesi ile dolaşmak tehlikeliydi, bir nevi vatan hainliği idi sağcıların gözünde. 1980 Türkiye İhtilali ile bu durum daha da ciddi bir boyuta taşınmıştı, fakat yurtseverliği, içinde yanan barış ateşi onu tüm tehditlere karşı yıldırmadı. Hakkında ölüm kararı çıktı, birçok kez ise suikastlerden kurtuldu ama hiçbir zaman inandığı ve yürüdüğü yoldan ödün vermedi, çünkü sürdürdüğü mücadelesinde haklıydı. Çünkü o ülkesini geri kazanmak isteyen bir Kıbrıslı yurtseverdi.

 

***

 

1983’ün 14 Kasım akşamı Özker Hoca başta olmak üzere CTP ve diğer sol görüşlü partiler için çok zorlu ve uzun geçti, çünkü KKTC’nin kurulmasına karşıydılar. Onlara göre bu Taksim’in son evresiydi ve Kıbrıs için belli ki çıkmaz bir yoldan farkı yoktu bu ilanın. Dönemin Federe Meclisinde evet diyecekler çoğunluktaydı, fakat dönem devlet başkanı Denktaş tüm parti başkanlarını 14 Kasım günü saraya çağırmıştı ve cumhuriyet ilanına hayır diyecek olan partilerin cumhuriyet kurulduktan sonra faaliyet gösteremeyeceklerini beyan etmişti. Özker Hoca’ya göre bu CTP’nin kapanması yolunda bir tehditti. CTP ise onun gözünde Kıbrıslı Türk halkı için tek umut olduğundan dolayı, partinin kapatılmaması için CTP’li Federe Meclisi üyeleri de evet olarak oylarını kullanmıştı.

 

***

 

1994 erken seçimleri sonucu ile ilk kez CTP hükûmete girer ve Demokrat Parti (DP) ile koalisyon kurar. Özker Hoca bu koalisyona karşıydı, fakat hükûmet kurulmuştu ve bu durum 20 yıl kendini CTP için adamış Özker Hoca’nın partiden ayrılmasına kadar sebep olmuştu. Görevinden ayrılırkenki sözleri şunlar oldu: “Davul bizim boynumuzda, tokmak ise başkasının elinde. Biz halka verdiğimiz sözleri tutamadık, tutamıyoruz. Bu şekilde de tutamayacağız. O zaman bu koltuklarda oturmanın bir anlamı yok!”

 

Bu sözleri ve yaptığı istifa ise kendinin onurlu bir siyaset adamı olduğunu bir kere daha tüm Kıbrıs halkına ispat etti. Daha sonra ise CTP’den ihraç edilir. Parti ihracı onu üzmüştü, fakat hiçbir zaman CTP’ye karşı intikamcı bir tutum sergilememişti. Her zaman Kıbrıs’ta bir barışın sol güçlerin ittifakları ile gerçekleşeceğini belirtmişti. Daha sonraki yıllarda Yurtsever Birlik Hareketini ve Birleşik Kıbrıs Partisini kurmuştu.

 

***

 

2005 yılının başında amansız bir hastalığa yakalanır. Tüm ömrünü Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin barış içinde yaşamasına adayan Özker Özgür, Ağustos 2005’te AKEL tarafından 80. yıl onur madalyası ile 100’lerce Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk’ün katıldığı törende iki dilde atılan “Kıbrıs’ta barış engellenemez” sloganları eşliğinde ödüllendirilir. Kimse farkında değildi belki ama bu aynı zamanda Hoca’nın yurtsever, barışsever Kıbrıslılar ile bir vedalaşma töreniydi. 22 Kasım 2005’te Kıbrıs Hoca’yı kaybetti. Tek bir vasiyeti vardı, o da Kıbrıs’ta barış ve demokrasi mücadelesinin sürmesi oldu. Sanırım bir kere daha Kıbrıs böyle bir siyasetçiyi ve bana göre böyle bir lideri asla göremeyecek.

 

“Kurtulmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz…”

 


 

Kaynakça 

https://www.youtube.com/watch?v=QKKviNFLnAI

https://www.kibrisgazetesi.com/vreccali-hoca-ozker-ozgur-makale,3032.html

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir