Realizm uluslararası ilişkiler dalının ana teorilerden biridir. Kendi içinde birçok bölüme ayrılsa da temelde her egemen devletin esas amacı gücüne güç katmak ve ülkesini ayakta tutmaktır.
Realizme göre egemen devletler her zaman rakiplerinin veya komşularının kaynakları ve gücünü belirli aralıklarla kontrol eder ve böylece kendi çıkarlarını korumak için başta askerî güç olarak kendi gücünü artırmaya çalışıp güçler dengesini (balance of power) korumaya çalışır. Bunun nedeni ise uluslararası düzende anarşinin varlığıdır. Anarşi dünyada en yüksek birimin devlet olduğu ve devletlerden üstün bir yapı bulunmadığını belirtir ve realistlere göre, egemen devletler arasındaki savaşı engelleyecek bir yapı anarşiden dolayı olmadığından, devletler her zaman temkinli davranmak zorundadırlar.
Egemen devletler bunu yaparken pragmatik olarak düşünürler ve etiklik sorusuna fazla takılmazlar. Etiklik konusu göz önünde bulundurulursa, başka bir ülkenin içişlerine karışmak veya o ülkeyi işgal etmek etik değerlere uymadığından dolayı realizmle çelişir. Realizm egemen devletlerin kendi güvenliğini ne pahasına olursa olsun koruması fikrini savunurken, kişisel özgürlüklerin bu amaçta askıya alınması gibi etik konuların gözardı edilidiğini belirtir. Örneğin, 9 Eylül saldırılarından sonra, güvenliğini tehlike altında gören ABD’nin Irak ve Afganistan’a saldırı düzenlemesi ve 20 yıla yakın süredir Orta Doğu’yu hegemonyası altına alıp, bölgede güce sahip olması realist düşüncenin dış politikada önemini vurgular.