Padmavat: Beş Yüz Yıllık Manzum Hikâye

Aramızda manzum hikâyeleri[1] çok beğenenler vardır. Kendi deneyimlerimden konuşacak olursam, daha önce bir iki kitapta tanıklık etmiş olduğum bir anlatım şeklidir manzum hikâye. Fakat tanıklık ettiğim kitapların arasında büyük farklar vardır. Örneğin, bir tanesi Puşkin’in en büyük eseri olan Yevgeni Onegin; bu kitap 1820’li yılları yansıtıyor. Diğeri ise 1540 yılında yazılan Malik Muhammad Jayasi’nin Padmavat adlı eseri.

 

Manzum hikâyeleri gündeme getirme nedenlerimden biri 2020 yılında daha çok okumak istediğim bir anlatım şekli olmasındandır. Sürekli roman okuyan biri olarak, manzum hikâyeleri okumak ve onların içeriğini anlamak için daha çok zaman harcamak gerektiği düşüncesindeyim. Ayrıca zihne egzersiz yaptıracak türden çok aktif bir anlatım içerdiğini de düşünüyorum. Belki de tüm bu düşünceler uzun süredir okuma şeklimde değişiklik yapmadığımdan kaynaklanıyor. Bu hafta, Farsça yazılmış Jayasi’nin büyük eseri Padmavat hakkında konuşmak istiyorum.

 

Padmavat inanılmaz özelliklere ve ilklere sahip bir eser. En eski Awandhi[2] eseri olarak sayılan Padmavat, içinde efsaneleri, tarihi, Hint ve İslam mitolojisini, yazarın bilgisini (felsefesini) ve hayat deneyimini barındırıyor. Söylentilere göre, Padmavat edebiyatla ilgilenen kişiler arasında çok hızlı şekilde üne sahip olmuş.

 

Hint edebiyatında bilinen isimlerden Ramchandra Shukla’nın, kendi versiyonunu 1924’de yayınlaması üzerine, onun özel baskısı Hint okullarında müfredata eklenmiştir. Shukla’ya göre bu büyük başarının ve etkinin altında yatan ana fikir ise, eserin Hintliler ve Müslümanlar arasındaki çatışmayı yumuşatma özelliğine sahip olması ve tarihte yerini alabilmesidir. Shukla’ya göre tarihî ve mitolojik açıdan iki toplumun birbirine açılması onların daha anlayışlı olmalarına yol açabilir; örnek olarak bu Müslümanların Rama[3] hakkındaki hikâyeleri dinlemeye istekli olmaları, Hintlilerin ise Hamza Destanı’nı[4] dinlemeye istekli olmaları ve bazen ise beraber tanrıyı bulma yoluna düşmeleri anlamına gelebilir.

 

Eserin bir diğer versiyonu ise 1963 yılında, Kuzey Hindistanlı büyük edebiyat eleştirmeni ve bilgini Mata Prasad Gupta tarafından yayınlandı. Gupta, kendi versiyonunda farklı dönemlerden yazı kıyaslaması yaparak çok inandırıcı bir sonuca geldiğini öne sürmüştü. Bu inandırıcı sonuç ise aslında Jayasi’nin eserinin dinden çok insan arzusu, sevgisi ve başka mesajları da taşıdığını gösteriyor.

 

Padmavat’ın Özeti

Padmavati, Singhal (şimdiki adı Sri Lanka) kralı Gandharvsen’in kızı idi. Padmavati’nin en iyi arkadaşı olan papağanının (Hiraman), aralarındaki bağ yüzünden öldürülmesi istenir. Hiraman yasadığı büyük korku üzerine ormana kaçar ve orada bir kuş avcısı tarafından yakalanıp bir Brahmin’e[5] satılır. Chittor kralı Ratansen, Hiraman’in yeteneklerinden etkilenerek onu Brahmin’den satın alır. Hiraman, Padmavati’nin güzelliğini yeni sahibine anlatmaya başlar. Bu güzellikten etkilenen Ratansen 16.000 müridi ile Singhal’a yola çıkar. Singhal’a varan Ratansen, başına gelen birkaç olaydan sonra, Gandharvsen tarafından tanınır ve Padmavati’yle evlenmesine izin verilir. Daha sonra Ratansen, ilk karısı Nagmati’nin çağrısı üzerine, Padmavati ile Chittor’a geri döner. Geri dönüş yolunda dünya üzerindeki en güzel kadına sahip olduğu için deniz fırtınaları tarafından cezalandırılır ve tüm müritlerini kaybeder. Bu yenilgi üzerine, okyanusun kızı Lakshmi, Ratansen ve Padmavati’nin aşkından etkilenir ve onları güvenilir şekilde Chittor’a gönderir.

 

Krallığa dönüşte çeşitli olaylar gelişir: Ratansen’in ilk karısı kıskançlık yaşar ve bir Brahmin olan Raghav Chetan’in hilesini öğrenen Ratansen onu cezalandırır. Chetan, Chittor’u terk etmeden önce Padmavati ona bileziğini hediye eder. İntikam almak isteyen Chetan, Padmavati’nin güzelliğine şahit olmuştur ve bunu Delhi sultanı Alauddin Khilji’ye anlatır. Alauddin, farklı entrikalar uygulayarak Padmavati’yi elde etmeye çalışır. Ratansen ve Devpal Kralı savaşta birbirlerini öldürürler. Padmavati ve Nagmati bunun üzerine Sati[6] olurlar. Alauddin, Chittor’a uygulayacağı son darbe öncesi de tüm Chittorlu kadınlar Jauhar[7] sonucu ölür. Hikayenin sonunda, Alauddin’in başarısı sadece tuğlalardan ve taşlardan oluşan bir krallığı fetih etmekten ibarettir. Padmavati, çağdaş Hindistan’ın en güçlü hükümdarı olan Alauddin Khilji için en büyük hayal olarak kalmıştır.

 

Jayasi Sufi[8] olmasına rağmen eserinde ne Hindu ne de İslam dinini yüceltti. Eserinde insan arzusunun ne kadar güçlü olduğunu gösterdi ve bunu her açıdan süsledi: Hasret, bağlanma, kıskançlık, ayrılık, acı çekme ve fedakârlık ile. Tartışmaya eğilimli konuları eserinin bir parçası yapmaktan çekinmedi; örneğin Ratansen’in eşleri arasındaki kıskançlık ve gerginlik.

 

Jayasi’nin eseri manzum hikâye şeklinde yazmasının esere ayrı bir büyü kattığı inkar edilemez. Padmavat çok kültüre sahip bir ülkenin doğurduğu bir sonuç ile ortaya çıkan efsanevi bir hikâyedir. Birçok edebiyatçı ve tarihçiye ışık olmuştur. Padmavat’in bize verdiği bir diğer mesaj, zamanın ve mekân fark etmeden, insanlık var oldukça var olacak olan duyguların ve insan içgüdüsünün sonsuz olduğudur.

 


 

Notlar

[1] Şiir biçiminde yazılan öyküler.

[2] Bir Hint dili.

[3] Hinduizm tanrılarından en önemlisi.

[4] Hz. Muhammed’in amcası

[5] Hinduizm dininin en yüksek sınıfına mensup kimse veya papaz.

[6] Hinduizm dininde kocasının ölümü üzerine kendisini feda eden dul kadın.

[7] Bir savaş sırasında yenilgiye karşı karşıya kalındığında kadınların topluca intihar etmesi.

[8] Tasavvuf geleneğine inanan kimse.

 

İlgili kitap: Sreenivasan, R. (2007). The Many Lives of a Rajput Queen. University of Washington Press: Seattle, USA.

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir