“Türk milleti, Mustafa Akıncı‘ya haddini bildirecek; bu hadsizliğin cezasını en ağır biçimde sandıkta verecektir.”
Bu sözler Türkiye Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a ait.
Bu sözler Sayın Akıncı’nın Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye tarafından ilhak edilmesi fikrini hem Türkiye hem de bizim için “korkunç” olarak nitelendirmesi sonucundaki tepkilerden bir kısmını oluşturuyor. Türkiye’de iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi ile en büyük destekçileri Milliyetçi Hareket Partisi yetkililerinin başını çektiği bu linç kampanyasına karşı tepkiler olsa dahi birçok siyasimizin sessizliği devam etmekte.
“Sin da gülle geçsin” anlayışı ile susup oturmak aslında durumu sessizce onaylamak demek değil midir? Sayın Akıncı neyi yanlış söylemiştir? Hataylaşmak ya da Kırımlaşmak mı istiyoruz? İlhak ya da iltihakı savunan bir parti var mıdır?
Örneğin Cumhurbaşkanı adayı ve Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Sayın Arıklı Tabella’ya verdiği mülakatta “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni herhangi bir yere ilhak etme gibi bir düşüncemiz olamaz. Kurulan bir devleti yıkmak, bize göre yapılabilecek en büyük hatalardan bir tanesidir.” demiştir.
Sayın Arıklı bu sözlerden vazgeçmiş midir? Sayın Akıncı’nın açıklamasında buna ters ne bulmaktadır? Ters bir şey yoksa neden bu çok inandığı devletin en yüksek makamına yapılan saygısızlığa ses etmemektedir?
Aynı şekilde uluslararası ilişkiler profesörü olan Cumhurbaşkanı adayı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Özersay’ın Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ı ilhak etmesinin bizi geçin Türkiye için ne kadar “korkunç” sonuçlar doğuracağını bilmediğini ben düşünmüyorum. Daha geçtiğimiz eylül ayında Euronews’e verdiği mülakatta “Biz Türkiye’ye entegre olmayı seçenek olarak görmüyoruz. Ben şehit çocuğuyum, babam bir başka ülkenin yönetimine girelim diye hayatını kaybetmedi.” şeklinde açık konuşan, defalarca bu konudaki görüşlerini tekrarlayan Sayın Özersay’ın bu konudaki görüşlerinin değiştiğini ise hiç zannetmiyorum.
Peki Sayın Özersay neden Dışişleri Bakanı (veya Cumhurbaşkanı adayı) olarak bunun tartışmaya açık bir konu olmadığını söylemiyor? Başka bir devlet yetkililerinin bu devletin başına hakaret etmesine ses çıkarılmayacaksa “Dışişleri” diye bir bakanlığımızın bulunmasına ne gerek vardır? Aynı hakaretleri bir Yunanistan yetkilisi yapsa ilgili bakanlığın tavrı aynı mı olacaktır? Hele de toplum liderliğine aday olan birinin çıkıp bu konuda aklıselim bir açıklama yapması gerekmez midir?
Peki ya “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatacağız!” nidaları ile mitingler yapan Ulusal Birlik Partisinin Genel Başkanı, Başbakan ve bir diğer Cumhurbaşkanı adayı Sayın Tatar’ın ve partisinin “ilhak” konusunda görüşleri nelerdir? Yoksa Türkiye’ye alt yönetim ya da vilayet olma fikri ile bir sorun görülmemekte midir? Bu konuda 2017’de Sayın Özgürgün’ün genel başkan olduğu dönemdeki gibi sessiz kalıp olayların dinmesi mi beklenmektedir?
15 Temmuz 2016’daki darbe girişimini hatırlayalım. Demokrasi mitinglerinde iktidar, muhalefet ile bir araya gelmiş ve toplumsal meselede darbeye karşı ortak bir görüş sergileyebilmişlerdi. Peki ülkemizde Cumhurbaşkanı’na muhalefet edenler bu toplumsal meselede neden ortak paydada buluşmuyor? 2017’de ilhak hayallerini saklamaktan geri durmayan T.C. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut gibi bugün de saldırılarına devam eden nicelerine gereken cevabı verme konusunda sınıfta kalanlar kendilerini bu devletin başına geçmeye yeterli mi görmektedir?
Toplumumuzun liderine karşı yapılan hakaretlere seyirci kalanlar bu toplumun lideri olma vasfını kendilerinde nasıl görmektedirler? Yoksa ilhakı meşru, karşı duranı haksız mı görmektedirler? Sayın Akıncı’nın sözlerinde yanlış buldukları ne vardır? Yanlış buldukları bir şey yoksa bu sessizliğin sebebi nedir?
Açıklayacaksınız. Ya “bizim ilhak ile sorunumuz yok” diyeceksiniz ya da “siz böyle konuşamazsınız” diyeceksiniz.
Yoksa Türkiye ile olan bu gerginliğin Sayın Akıncı’yı “cezalandırmasını” mı bekleyeceksiniz?
Üzgünüm ama biz halk olarak kimseyi doğru söyledi diye cezalandırmayız.
Sayın Akıncı’nın görüşlerini kabul ederiz ya da etmeyiz, oy veririz ya da oy vermeyiz; ancak ne olursa olsun biz sırf başkası istedi diye doğru söyleyeni cezalandırmayız.
Kıbrıslı Türkler Türkiye’nin müttefiki, ortağı, dostu, kardeşidir ancak Kuzey Kıbrıs, Türkiye değildir ve asla olmayacaktır.
Fotoğraf için tıklayınız.