Kıbrıs’ın kuzeyi için 2020 yılı yine seçim yılı olacak. KKTC için fikirler yerine şahsiyetlerin çarpıştığı seçimler tadından yenmez, ekşimiş ve bayatlamış tadı yerken sizi rahatsız eder…
Son dönemlerde Kıbrıs Türk siyasetinde siyaset yapılış şekline baktığımızda oldukça silikleşmiş veya eskimiş demeçler üzerinden siyaset yapıldığına tanık oluyoruz. Bu şekilde yapılan siyasetlerin getirilerinden biri şu ki, siyasi partilerin kendi seçmenleri bile bulanan ortam sonucunda apolitik bir çizgiye doğru evriliyor ve seçmen siyasetçilere ve siyasi partilere olan güvenini yitiyor.
Uzunca bir süredir kimse bu duruma feveran etmiyor ve gündelik yaşantısına devam ediyor ama ne zaman ki “iş ciddiye” biniyor, seçim yaklaşıyor birdenbire siyasetçilerin, adayların demeçlerindeki dinginlik boyut değiştiriyor ve yıllardır verilen vaatler hatırlanıyor, parti tüzüklerindeki maddeler hatırlanıyor veya yeni siyasetçiler eklemlendikleri eski geleneklerin pis olduğunu hatırlanıp celalleniyor.
Bu noktada seçmende kritik dönemde kendine düşen sorumluluğu hatırlıyor ve âdeta apolitik çizgisini meşrulaştırmak gayesiyle topu taca atıyor, kendince bahaneler üretiyor. Örneklendirecek olursak, yarın bir ilkokulun önüne gitseniz ve torununu almaya gelen biriyle sohbet etseniz, seçim için fikrini sorsanız, şu cevabı alırsınız: “Bizden geçdi değiştireceksa gençler değiştirecek bu düzeni.”
Düzeni değiştirmek ne kadar okkalı bir söz, hem de yıllardır federasyoncusundan “antifederasyoncusuna” kadar tüm tarafların sündürdüğü bir slogan. Peki hangi gençler değiştirecek bu düzeni? Dünyadan kopuk, izole yaşayan gençler mi?
Hayal kurmasına izin vermediğiniz gençler mi bu gençler?
Aynı adada akranlarıyla bölünen gençler mi?
Siyasetçilerin her dediğine biat edecek, devlet işi için sırada bekleyecek gençler mi?
Yoksa yaşadığı ülke için mücadele etmeye çalışan gençler mi?
Gençler dediğinizde bir şeyler eksik kalıyor, altını doldurmak gerek. Nasıl ki her biyolojik cinsiyeti kadın olanın toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı yoksa her gencin de ülkesini düzlüğe çıkarma çabası yoktur. Gelelim esas konuya: Adanın kuzeyinin hastası da doktoru da gençlerdir doğru, tıpkı adanın kuzeyinde yaşayan kadınlar, özel gereksinimli bireyler gibi, iş insanları gibi, işçiler gibi, yaşlılar gibi, LGBT+ bireyler gibi… Hangi “statü”, hangi yaş grubunda olursa olsun adanın bu toplumunun parçası olan herkes hem hasta hem de aynı zamanda doktordur. Bu hasta doktorlar nisanda önümüzdeki 5 yıllık sürede bu hasta topluma kimin refakatçi olacağını seçecekler. Yani sandık başına sadece gençler gitmeyecek veya topu taca atarken ürettiğiniz bahaneler bu seçimi de seçimden sonraki süreci de kotaramayacak. Dilerim ki seçim süreci demokratik toplum düzenine zarar vermeyen propagandalarla, sahici politikalarla yürütülür. Çünkü bu ülkede dingin demeçlere, düşman edebiyatına, arkasında durulmayan vaatlere doyuldu. Zahiri olmayan adımlarla sorunu tespit edip çözüm için kolektif mücadeleye girişmediğimiz sürece önümüzdeki günler bugünden de karanlıktır.