İklim değişikliğinin konuşulduğu bu dönemlerde, geri dönüşü olmayan bir çevre felaketinden bahsedeceğiz: Taş ocakları!
Yüz ölçümü 9251 km² olan bir adada yaşıyoruz fakat hem Kuzey’de hem de Güney’de herkesin gözü önünde dağlarımız kazılmaya ve yok edilmeye tam hız devam ediliyor.[1] 2017 yılı verileri incelendiğinde Kuzey’de 36, Güney’de ise 112 taş ocağının faaliyette olduğu görülmektedir.
Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla Girne dağ yolunu kullanırken o acı manzara ile bir kez daha yüz yüze geldik. Âdeta yok olmaya başlayan bir Beşparmak Dağları vardı önümüzde.
Görmüş olduğumuz o kadar çok üzülecek ve tepki gösterilmesi gerekecek konu vardı ki:
- Atık kirliliği!
- Hava kirliliği!
- Görsel kirlilik!
- Dinamit patlamaları! (Her patlamada ortaya çıkan sarsıntı, ses ve o toz kirliliği!)
- Patlama sonrası zarar gören yer altı su kaynakları!
- Topografik yapının zarar görmesi!
- Habitatların yok edilmesi!
Say say bitmiyor maalesef. Peki çözüm nedir? Bu konuda acil şekilde tüm paydaşların bir araya gelip konuyu enine boyuna inceleyecekleri bir çalıştay yapması gerekmektedir. Bilimsel veriler ışığında yapılabilecek önleyici ve bu felaketi minimum seviyeye indirecek çözüm yolları elbette mevcuttur. Burada profesyonel ve alanında uzman kişilerin devreye girmesi gerekmektedir. Bazı konular vardır ki siyasi bir taraf olunmadan hem muhalefeti hem iktidarı hem de sivil toplum kuruluşları ile samimi bir şekilde ele alınmalıdır. İşte bu ortak paydanın temelinde ‘’doğayı korumak’’ yer almalıdır. Çünkü bu küçük adamızda başka Beşparmak ya da başka bir Trodos yoktur.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaştığı bu dönemlerde her yerde siyasi paylaşımlar görüyoruz ve yapıyoruz. Seçimler sürekli yapılır ya da tekrarlanır gider. Makama gelen isimler belki aynı kalır, belki de değişir ve yeni isimler gelir. Fakat doğamız değiştiğinde maalesef yerine gelecek şey felaket ve yok oluştur.
Kaynakça
[1] https://www.diyaloggazetesi.com/guney/onlar-da-tas-ocaklarindan-sikayetci-h54616.html
Kapak görseli için tıklayınız.