Kıbrıs’ta Karantina ve Salgın Hastalıklar

Bilindiği üzere ülkemizde “koronavirüs” karşısında alınan tedbirler çerçevesinde, Bakanlar Kurulunun kararları üzerine, ülkeye giriş yapan herkesin karantinaya alınması süreci başlamıştır. Bu noktada yazımızda da Kıbrıs’ın tarihinde yaşanılan büyük salgın hastalıkları ve bununla birlikte adayı kendi yönetiminde bulunduran Osmanlı ve İngiliz dönemlerinde yapılan uygulamalarını ele alacağız. Kıbrıs’ın geçmiş tarihinde adayı idaresinde bulunduran yönetimler karantina uygulaması yapmışlar mıdır? Bulaşıcı hastalıkların geçmişte Kıbrıs adası üzerindeki etkileri nasıldı? Şimdi hep birlikte kısa bir tarihî yolculuğa çıkıyoruz.

 

Öncelikle Türk Dil Kurumuna göre “karantina”, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalmış veya hastalığın kuluçka süreci içinde hastalığa yakalanmış olma potansiyeli olan insan veya hayvanların bu hastalığı yaymalarının önüne geçmek için hareketlerinin kısıtlanması, hastalığın görüldüğü bölgeden dışarı çıkmalarının engellenmesi anlamındadır.

 

Ada halklarının salgın hastalıklarla olan mücadelesi bağlamında bulunan en eski kaynak, Fenikeliler döneminden (yaklaşık M.Ö. 1. binyıl) kalmış Larnaka bölgesinde yer alan Hirokitya’daki bir mezarda bulunan dört yaşlarındaki bir bebek cesedindeki cüzzam denilen kronik ve bulaşıcı olan bir hastalığın izleridir.[1]

 

Ünlü Kıbrıslı Tarihçi Maharias, adadaki Lüzinyan döneminde (M.S. 1192-1489), üç büyük salgının yaşandığını bizlere ifade etmektedir. 1349 salgınını Maharias şöyle yorumlamıştır: “Tanrı bize günahlarımızdan dolayı büyük ölümü gönderdi. Adanın yarısı öldü.”

 

1409 yılında, tekrardan çok büyük bir salgının yaşandığını aktarmıştır. Daha sonra da 1470’te başlayıp, üç yıl süren veba salgınında Kıbrıs’ta ada nüfusunun neredeyse yarıdan fazlasının öldüğünü de ifade etmektedir.[2]

 

Osmanlı dönemine (M.S. 1571-1878) gelindiğinde ise, 1571’de Kıbrıs’ın fethinden sonra, Kıbrıs’ın “şenlendirilmesi” adı altında adaya gönderilmeye çalışılan çoğu kişinin, adada hüküm süren salgın hastalıkları gerekçe göstererek, gelmemek için türlü yollara başvurmuşlar ve 16. yüzyıl sonuna kadar gönderilmesi planlananların en az %30’u, bir yolunu bulup Anadolu’da kalmışlardır.[3]

 

Yine Mağusa’ya sürgüne gönderilen Vatan Şairi Namık Kemal, sıtma hastalığına da şu şekilde değinmektedir:

“Çünki havasından dört tarafa eslâha-i cedîde sadâsı kadar mütenevvi’ ilel-i mühlike dağılıyor ve hattâ içlerinden en hafifi olan sıtma bile insanı, şişhâne kurşunu kadar sür’atle öldürüyor.”[4]

 

1588’de Kıbrıs’a da uğramış olan Villamont, seyahati esnasında uzun zamandan beri bir veba salgınının devam ettiği Mağusa çevresindeki kırsal alandaki neredeyse bütün halkın öldüğünü yazıyor.[5]

 

3 Şubat 1760 günü Kıbrıs’a gelen antikacı Giovanni Mariti, daha gemiden adaya çıkmadan adada büyük bir veba salgını olduğunu işittiklerini aktarıyor. Ertesi gün, Larnaka’da kıyıya çıktığında, kasabada o ana kadar hastalanmış olan üç kişiden ikisinin öldüğünü öğrenmiş. Yazar, otuz yıldan beri adada veba görülmediğini, ama Baf açıklarında batan bir gemiden kurtulanların, Lefkoşa’ya yeniden veba getirdiklerini ve salgının 22 bin cana mal olduğunu kaydeder.[6] Nüfusun %10’undan fazlasının öldüğü bir salgından bahsediliyor. Mariti, 1760 salgınının, bir ders olarak algılanmış olabileceği düşüncesini yaratarak, 1765’te İstanbul’dan adaya gelen bir gemide veba bulunduğunun anlaşılması üzerine, önce adaya çıkılmasına izin verilmediğini, hasta olanların gemide ölümünden sonra sağlıklı olduğu görülen bir kişiye Kıbrıs’a çıkma izni verildiğini anlatır. Kıbrıs ile karantina kelimelerinin yan yana bulunduğu ilk kaynak, Mariti’nin anılarıdır. 1765’te Mariti’ye göre Kıbrıs’ta karantina önlemleri alınmıştır. Oysa henüz Osmanlı İmparatorluğu’nda kurumsal olarak karantina idaresi (19. yüzyıl) bulunmamaktadır.[6]

 

Kıbrıs adasında karantina uygulaması Osmanlı idaresinde 1830 ila 1840 yılları arasındadır. Bu dönemde Larnaka halkı, hastalıkların gemilerle limanlardan taşındığı anlaşıldıktan sonra hastalıklardan korunmak için iki toplumlu bir karantina servisi kurmak amacıyla, kasabadaki yabancı konsolosluklar nezdinde girişimlerde bulunmaktaydılar. 1835 yılında, sultan imparatorluğun bütün limanlarında karantina servisleri kurulmasını emreden bir ferman yayınladı. Buna uygun olarak Larnaka Kalesi karantina binası olarak düzenlenip, hizmete sokuldu ve 1845’e kadar kullanıldı (Resim 1). 1830’larda kurulan Kıbrıs Karantina İdaresinin, görevini ciddi şekilde yaptığı yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ne İngiliz subaylar, hatta ne de Osmanlı paşaları, adanın valisi dâhil, kuralları ihlal edememekteydirler.[7]

 

Osmanlı döneminde adanın ticaret merkezi Larnaka idi. Yalnız karantina binası değil, yabancı konsolosluklar ve ticaret mahkemesi de bu şehirde bulunuyorlardı. Bu noktada en dikkat çekici durum ise Larnaka karantinasının “iki toplumlu” oluşudur. Kıbrıs’ta bunun anlamı, Evkaf ile Kilise’nin ortak katkıları ile kurulmuş olduğunun ifade edilmesidir. İki toplumlu örnek olacak bir diğer kurum, miskinhanedir (Cüzzam Hastanesi).[8]

 

1879 yılında Akdeniz ülkeleri, Mısır, Bağdat ve Türkiye’de veba salgınlarının ortaya çıkması ve yayılmaya başlaması üzerine Kıbrıs’taki İngiliz yönetimi (M.S. 1878-1960), yeni ve katı uygulamaları olan bir karantina yasası yapmıştır.[7]

 

3 Aralık 1886 tarihli 6125 numaralı The London Gazette’de yayınlanmış bir emirname 8 Ekim 1886 tarihinden itibaren, Malaga’dan yola çıkmış olan bütün gemilerin, Larnaka’ya uğramaları hâlinde yolcuları, mürettebatları ve bagajları ile 10 gün karantinada tutulmadan, Kıbrıs’a giremeyeceğini ilan etmektedir.[8]

 

1896’da resmî görevli olarak adayı ziyaret eden Albay A. O. Green, 1914’te yayınladığı Cyprus: A Short Account of Its History and Present State isimli kitabında 14 Kasım akşamüzeri saat 5’te karantina memurunun izin vermesinden sonra Limasol’a çıkabildiğini anlatmaktadır. Buna rağmen 1897’de adada bir çiçek hastalığı salgını baş göstermesi üzerine, Lefkoşa hastanesi tümüyle boşaltılıp çiçek hastalığı hastalarının hizmetine verilir ama ihtiyacı karşılayamaz. Bunun üzerine Mağusa Kapısı’nda bulunan eski Osmanlı kışlası tamir edilerek, doğrudan karantina idaresine bağlı bir bulaşıcı hastalıklar hastanesi kurulur ve Karantina Hastanesi diye anılmaya başlanır.[1] 1926 yılında, Larnaka, Mağusa, Limasol ve Baf limanlarında düzenli bir biçimde çalışan karantina idarelerine ek olarak, birer kıyı kasabası olan Lefke ve Poli’de de kırsal karantina kurumları kurulmuştur ve oralara görevli memurlar atandığı görülmektedir.[9]

 

Adamızın geçmişine yapmış olduğumuz bu tarihî yolculukta genel olarak salgın hastalıklar ve karantina uygulamalarını dikkate getirmeye çalıştım. Bu yazıda bulunan içerikler ve araştırmaları yazmış olduğu makalelerle ve araştırmalarla bizlere ulaştıran ve aydınlatan Nazım Beratlı Hoca’mıza da teşekkürü bir borç bilerek yazıyı tamamlamak istiyorum.

Resim 1.
Resim 2.

 


 

Referanslar

[1] Dedeçay, S. S. (2003). Kıbrıs’ta Hastaneler. Lefkoşa Özel Türk Üniversitesi Yayınları.

[2] Wikipedia editörleri. (2020). History of the Medicine in Cyprus. Wikipedia.

[3] Beratlı, N. (2008). Kıbrıslı Türkler’in Kökenleri ve Bektaşilik. Kalkedon Yayınları.

[4] Aydoğan, B. (2003). Namık Kemal’in Magosa Sürgünlüğü. “Hapishaneler” Sempozyumu. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi

[5] Cobham, C. D. (2014). Exceptra Cypria. Terc. Ali Çakıroğlu, Galeri Kültür Yayınları.

[6] Mariti, G. (2015). 1760 Kıbrıs Adası’na Yolculuk. Çev. Ali Çakıroğlu, Galeri Kültür Yayınları.

[7] Beratlı, N. (2017). Osmanlı’dan Günümüze Kıbrıs’ta Karantina Kurumu. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 10, s. 52, sf. 1-7.

[8] London Gazette, s. 25652, t. 3 Aralık 1886.

[9] Kıbrıs Türk Milli Arşivi. Annual Medical and Senitary Report 1926.

3 yorum

  1. RABBİM bizleri demek ki belli dönemlerde ikaz ediyor Mevlam bizleri anlayanlardan eylesin insaallah
    Genc dostum tebrikler böyle bir yazıyı herkesin okumasını saglamak lazım… Tebrikler

  2. Sevgili Muhammet,
    Bu yararlı çalışmanı bizlere sunduğun bizleri bilgilendirdiğin için teşekkürler.
    Sami Özuslu’ya bu bilginin paylaşılmasına neden olmasından dolayı da Teşekkürler.
    Avusturalyadan sizlere Sevgiler.
    Güzel günler sizlerin olsun.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir