Çin’i Mahkemeye Vermek Mümkün mü?

Koronavirüsün durdurulamaz hâle gelişi ve birçok ülkeyi perişan hâlde bırakması tüm gözleri Çin’e çeviriyor. Bu belki de her zaman birini suçlamanın bizler için daha uygun olmasındandır. Ancak Çin’in kendi içinde yaşadığı birçok konuyu ve gelişmeyi masaya dökmediği aşikârdır. Teknoloji ve bilim alanında çığır açtığı düşünülse de şeffaflıkta daha çok çalışması gereken Çin, inanılmaz derecede eleştiri yağmuruna tutuluyor. En büyük merak uyandıran konu ise: Çin nasıl cezalandırılabilir?

 

Şu anda Avrupa’ya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ait özel şirketler tarafından Pekin adına açılmış yaklaşık 10 dava bulunmakta ve bu sayının yükselmesi bekleniyor. Kamuoyuna sorulduğunda çoğu kişi Çin hükûmetini suçlamakla birlikte Pekin ile olan ilişkilerin gözden geçirilmesinden yana. Çinli yetkililer tüm bunları birer iftira olarak görüyor ve çoğu bilgi sansürleniyor.

 

Sağcı fikirlere sahip olan Henry Jackson Derneğine göre sadece Birleşik Krallık yaklaşık 351 milyar sterlin değerinde dava açabilme potansiyeline sahip. Aynı metodoloji kullanılırsa eğer ABD 933,3 milyar sterlin, Kanada 47,9 milyar sterlin ve Avustralya 29,9 milyar sterlin değerinde dava açabilir. Henry Jackson Derneğinin raporuna göre Çin aşağıdaki hatalardan sorumludur:

  • İnsandan insana bulaşabilmesine dair kanıtları ortaya çıkaracak verilerin paylaşımını 3 haftaya kadar geciktirmesi.
  • Dünya Sağlık Örgütüne 2 Ocak 2020 ve 11 Ocak 2020 arasındaki vaka sayısı hakkında yanlış bilgi vermesi.
  • Virüsü barındırabilecek yabani hayvan satışlarını durdurmaması.
  • İnsandan insana bulaşma bilgisine sahip olmasına rağmen, 5 milyon kişinin 23 Ocak 2020’den önce Vuhan’dan ayrılmasına izin vermesi.

 

Peki bu kadar analiz Çin’in yargılanabileceği anlamına geliyor mu? Çin hükûmeti “egemen dokunulmazlık doktrini” tarafından korunmakta. Bu yüzden rejimin kuşkusuz suistimali bir feragat için yeterli zemin oluşturmuyor.

 

Egemen Dokunulmazlık

Egemen dokunulmazlık, hükûmetin veya siyasi alt bölümlerinin rızası olmadan dava edilmesini engelleyen adli bir ilkedir. Bu doktrin eski bir İngiliz ilkesi olan “hükümdarların (özellikle kralların) yanlış yapamayacağı” düşüncesine bağlıdır.

 

Bu doktrini birçok ülke kendi hukuk sistemine geçirmiştir. Egemen dokunulmazlığı mahkemelerin dış rejimler için yaptığı bir iyilik olarak görmek yanlış olabilir. Bunu bir tarz eyleme benzetmemiz daha doğru olabilir. Örneğin “Halkınıza bize dava açmasına izin vermezseniz biz de halkımızın size dava açmasına izin vermeyiz.” tarzında ortak anlayışa dayanan bir barış anlaşması gibi görülebilir bu doktrin.

 

Dikkat çeken iki dava ise ABD’de bulunan Florida ve Nevada eyaletlerinden geliyor. İki eyalet de 1976 tarihli Yabancı Egemen Dokunulmazlık Yasası’na dayanarak eyalet içerisinde yaşanan parasal zararları dile getiriyor. Uluslararası hukuk profesörü olan Chimène Keitner, bu iki eyaletin ve avukatlarının 1976 tarihli yasayı temelden yanlış anladığını söylüyor. 1976 tarihli yasayı anlatmak biraz zaman alabilir. Kısaca bahsetmek gerekirse, Florida ve Nevada yasanın içerisinde hariç tutulan noktaları kullanabileceklerini düşünürken, önemli bir noktayı atladılar: Söz konusu olan davalı bahsedilen tüm suçlamaları ABD’de gerçekleştirmemiş olmalıdır.

 

Daha önceki kararlara bakacak olursak ABD Yüksek Mahkemesi yabancı bir ülkenin dokunulmazlığının uygulanabilmesi için şikâyete yanıt vermesine bile gerek olmadığına karar vermişti. Örneğin, arızalı bir av tüfeği tarafından öldürüldüğü iddia edilen bir çocuğun ailesi, Çin hükûmetine ait bir üretici şirkete dava açtığında, sanık mahkemeye cevap verme zahmetine bile girmedi. Bunun yerine şirket dava belgelerini davacıya geri gönderdi ve şirket egemen dokunulmazlığının arkasına geçti.

 

Bir diğer örnek ise yakın geçmişten. 2016 yılında ABD Kongresi, mahkemelerinin 11 Eylül mağdurları tarafından Suudi Arabistan aleyhine açılan davalarını dinleyebilmesi için Terörizm Sponsorlarına Karşı Adalet Yasası’nı kabul etti. 2017’nin mart ayında 11 Eylül saldırılarından sağ kurtulan 1.500 kişi ve kurbanlarının 850 kişiden oluşan aile üyeleri, Suudi Arabistan Krallığı’na saldırılar hakkında önceden bilgi sahibi olduğu, bazı yetkililerinin teröristlere maddi destek ve kaynak sağladığı gerekçesiyle bir dava açtı. Sonuç beklenildiği gibi oldu, Suudi Arabistan davayı reddetti ve olay ile herhangi bir bağlantısı olmadığını açıkladı.

 

Uluslararası hukuk kapsamında ise Çin’in Dünya Sağlık Örgütünün 2005’te yayınladığı Uluslararası Sağlık Mevzuatı’nın birkaç maddesini çiğnediği öne sürülmektedir. Bilgi ve Halk Sağlığı Tepkisi* başlığı altındaki birçok maddenin özellikle 7. maddenin, veri paylaşımını geciktirdiğinden ötürü Çin hükûmetinin ihlal ettiği görülmektedir. 7. madde ülkelerin ricasının beklenmediği durumlar veya olağandışı halk sağlığı olayları ile ilgili bilgi paylaşımı ile ilgilenir. Dünya Sağlık Örgütü bu ihlali bir uluslararası mahkemeye götürmek istese de Pekin’in uluslararası bir mahkeme tarafından verilen bir kararı kabul edip etmeyeceği şüphe uyandırmaktadır. Çin, Haziran 2016’da Uluslararası Hukukun Teşviki hakkında bir deklarasyonu kabul etti. Fakat 1 ay sonra Filipinler ile karşı karşıya geldiği Güney Çin Denizi’ndeki bölgesel anlaşmazlığı içeren önemli bir davayı kaybettiğinde hem davayı hem de deklarasyonu görmezden geldi. Çinli bir eski diplomat deklarasyonun basit bir kâğıt parçasından başka bir şey olmadığını ve davayı reddettiklerini açıkladı. Gerçekten de dava sonucundaki kararı uygulayabilmek için Filipinler’in Çin’e karşı askerî bir harekât gerçekleştirmekten başka bir şansı bulunmamaktadır.

 

Yukarıdaki örneklerden ve hukuk profesörlerinin yorumlarından sonra ülkelerin Çin’e dava açması boş bir çabaya benzetilebilir. Çin hükûmeti esasen cezalandırılmayacağına, siyasi dengenin onu koruyacağına inanmaktadır. Bunun doğru olup olmadığı en büyük sorulardan biri. Çin rejiminin umursamazlığından dolayı dünya çapında trilyonlarca dolar zarar görüldü ve ekonomik zarar da etkisini uzun süre hissettirmeye devam edecektir. Bazı araştırmacıların düşüncelerine göre bu zararlardan dolayı dünya liderleri gerekli adımları atacak ve sert bir tepki ortaya koyacaklardır. Ancak, bu sürecin modern dünya için neler getireceğini hepimiz merakla izleyip göreceğiz.

 


Kaynakça

Sengupta, K. (2020). “Could China face global legal consequences over its handling of the coronavirus crisis?”. The Independent.

Carter, S. L. (2020). “No, China Can’t Be Sued Over Coronavirus”. Bloomberg.

The Week Staff. (2020). “Will China be sued over coronavirus?”. The Week.

Keitner, C. (2020). “Don’t Bother Suing China for Coronavirus”. Just Security.

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir