Dünya’mızın tek uydusu ve bize en yakın gök cismidir Ay. Aynı dünya gibi, Ayın şekli de küredir. Bu arada Ay, Güneş sistemimizin en büyük 5. doğal uydusu unvanına sahiptir. Hatta çoğumuzun da bildiği gibi Güneş’ten gelen ışınları bize yansıttığı için gecemizi aydınlatmaktadır.
Peki uydumuz sadece bundan mı ibaret? Ay, hem Dünya hem de bizim normal hayat düzenimizde çok büyük bir rol almaktadır. 4,5 milyar yıllık bir yaşama sahibi olan Ay şu anda bile günlük yaşamımızı etkilemektedir. Bunun en büyük ve en yaygın örneklerinden biri ise, kökü milattan önceye kadar dayanan “lunar calendar” diye adlandırdığımız Ay takvimidir. Bu takvim Ay’ın evrelerini -yeni aydan dolunaya kadar olacak surette- baz almaktadır ve her ay, Ay’ın bir evresine bu da yaklaşık 29-30 güne tekabül etmektedir. Bu takvim 16. yüzyıla kadar dünya çapında kabul görülmesine rağmen artık farklı bir takvim çeşidi olan Güneş (miladi) takvime geçilmiştir. Ancak hâlâ dünya çapında büyük bir kitleye hitap eden İslam ve Yahudi dinleri Ay takvimini kullanmaya devam etmektedirler.
Yani anlayacağımız gibi uydumuz bize, şu an günlük yaşamımızda plan yaptığımız aylarımızın oluşturulmasında çok büyük bir rol oynamıştır. Ancak Ay’ımızın en büyük etkisi dünyamıza uyguladığı çekim kuvvetidir. Bunlardan en meşhuru metcezir diye adlandırdığımız gelgit olayıdır. Ay’ın çekim kuvveti Dünya üzerinde gelgit kuvvetine yol açmaktadır. Bu kuvvet, Dünya’mızı ve denizimizi Ay’a doğru çekmekte ve böylece deniz seviyesini yükseltmektedir. Bu kuvvetin azaldığı noktalarda ise deniz seviyesi de düşmektedir. Bu gelgit olayı biz insanoğlu için direkt bir etkisi olmasa da deniz canlıları için hayati bir önlem taşımaktadır.
Peki ya bizim için? Ay’ın çekim kuvveti dünyamızın dönmesini yavaşlattığı için günleri çok daha uzun yaşamaktayız. Aynı çekim kuvveti dünyamızın 23,5 derece eğri bir şekilde durmasını sağlamaktadır. Bu eğrilik bize şuan büyük bir keyif ile yaşadığımız hava ve mevsimleri sunmaktadır. Ay olmasaydı bu eğrilik çok daha geniş dereceler arasında yalpalanacaktı. Bu yalpalanma dünya üzerinde bildiğimiz tüm hava raporlarını değiştirecekti. Önceden hava durumu tahmin etmek imkânsız olacaktı. Dünya’daki soğuk ve sıcaklık farkı hayatı tehdit eden seviyelere ulaşacaktı. Kim bilir belki de Buz Çağı’ndan bile daha şiddetli olacaktı. Dünya’mız daha hızlı döneceği için, karada yaşayan çoğu varlıkların sonunu getirtebilecek hayati boyutta rüzgarlara boğulacaktı. Kısacası Ay bizim için sadece bir kara parçası değil bizim yaşama, evrilme sebeplerimizin en büyük parçalarından biri olabilir. 1958 yılında Amerika, Ay’ın dünya üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla Soğuk Savaş döneminde Ay’a nükleer bomba fırlatmayı planlamıştı. Kim bilir belki de gerçekleşseydi ne ben bu yazıyı yazıyor ne de siz bunu okuyor olabilecektiniz.