İnsan Haklarını Anlamak (1)

İnsan haklarını anlamak adına üç adımdan oluşan bir seriye başlıyoruz. İlk yazımızda, insan haklarının temeli, ne olduğu ve tiplerini, ikinci yazımızda ise farklı insan hakları sistemlerini, son yazımızda ise insan haklarının değişen algısını ele alacağız. İlk olarak “İnsan hakları nedir?” sorusuna cevap arayan serinin birinci yazısı ile başlayalım.

 

Günümüz modern insan hakları kavramının temelleri tarihteki farklı sosyal ve politik gelişmelere dayanmaktadır. 1215 Magna Carta, 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisi bu gelişmelere örnek olarak gösterilebilir. Modern insan haklarının en temel taşı ise, 1948 yılında kabul edilen, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir. Bu bildirinin Başlangıç kısmında yer alan tanıma göre “insan hakları, tüm insanlara ait temel hak ve özgürlüklerdir”.[1]

 

Genel insan hakları ele alındığında, iki farklı alandan oluştuğu söylenebilir. Bunlardan ilki yaşam hakkı, eşitlik hakkı gibi hakları da barından kişisel ve siyasi haklardır. Kişisel ve siyasi haklar günümüz insan haklarının yapılanmasında ana rolü oynayan haklar olmakla birlikte, dünyada gelişmeye başlayan ilk haklar olarak da görülebilirler. Bu hakların detaylı olarak ele alındığı Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi bulunmaktadır.[2] Bunlardan ikincisi ise, içerisinde eğitim hakkı, adil çalışma koşulları hakkı barındıran ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Bu hakların ise kişisel ve siyasi haklara nispeten daha geç, yirminci yüzyılın ilk yarısında gelişmeye başladığı söylenebilir. Kişisel ve siyasi haklar konusunda olduğu üzere, bu hakların da detaylı ele alındığı Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Uluslararası Sözleşmesi bulunmaktadır.[3]

 

En temel haklar birinci jenerasyon (first generation) haklar olarak da anılan bireysel haklardır. Bu hakların içerisinde, yaşam hakkı, özgürlük hakkı, yasa önünde eşit olma hakkı gibi haklar vardır. Bu haklar genellikle uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ilk sıralarda bulunmaktadır. Birinci jenerasyon kişisel ve siyasi haklar tarihte insanları devletin limitsiz gücünden korumak ve otoritenin insanlar üzerindeki yetkisini azaltmak adına gelişim göstermiştir. Bu sosyal gelişim esnasında bireysellik ön planda rol oynamış ve insanların birer birey olarak kendine ait hakları olabileceği vurgulanmıştır. Bu tip haklar insanlara doğuştan gelmekte olup, hiçbir kişi veya otorite tarafından alınamaz oldukları belirtilir.

 

Tarihte yaşanan sosyal ve siyasi gelişmelerle birlikte dünyanın bir çok yerinde, özellikle Batı dünyasında birinci jenerasyon kişisel ve siyasi haklar oluşumunu tamamlarken, ikinci jenerasyon (second generation) haklar gelişmeye başladı. Bu haklara en temel örnekler, eğitim hakkı, sağlık hakkı, eşit fırsat hakkı gibi haklar gösterilebilir. İkinci jenerasyon haklar genel olarak insanların sosyal ve ekonomik hayatta ihtiyacı olan haklar olarak tanımlanabilir. Bu hakların birçoğu uluslararası sözleşmeler ve ülkelerin anayasaları tarafından korunmaktadır. Fakat, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların devlet tarafından tanınması ve korunması birinci jenerasyon haklarda olduğu gibi yeterli değildir. Bu tip hakların gerçekte de var olabilmesi adına devletler pozitif rol oynamalıdır.

 

Örneğin, birinci jenerasyon hakkı olan yaşam hakkının devlet tarafından tanınması uygulanmasına yeterli olurken, ikinci jenerasyon hakkı olan eğitim hakkının gerçekten uygulanabilmesi adına devletin gerekli adımları atması, yani sosyal ve ekonomik hayatta rol oynaması gerekmektedir.

 

Son olarak, diğer bir ayrım ise bireysel ve toplumsal haklar arasında yapılabilir. İnsan haklarının büyük bir kısmı bireysel olarak kullanılabilir olarak görülse de, toplumsal kullanımı olan insan hakları da vardır. Bu haklar, genelde topluluk hakları ve toplu insan hakları olarak da anılmaktadır. Bu tip haklara en büyük örnek self determinasyon hakkıdır. Toplu hâlde yaşayan insanlar kendi geleceklerini belirleme hakkına sahip olmakla birlikte, bu hakkı bireysel olarak değil de, topluluk olarak kullanabilmektedirler. Ancak, bu noktada unutulmaması gereken şey şudur ki toplulukları oluşturanlar yine bireyler olup, onların yokluğunda oluşmayacak olan bir topluluğun da haklarının varlığı söz konusu olamaz.

 

İnsan hakları ilke olarak evrensel olup dünya üzerinde var olan tüm insanlara tanınmaktadır. Ancak, insan haklarının da uygulanışı evrensel ve bölgesel olarak değişkenlik gösterebilir. İnsan hakları sistemleri, evrensel (Birleşmiş Milletler himayesinde) ve bölgesel (coğrafi ayrımlar temelinde) ele alınabilir. Serinin bir sonraki yazısında insan hakları sistemlerini ve etki güçlerini ele alacağız.

 


 

Referanslar

 

[1] United Nations General Assembly. (1948). Universal Declaration of Human Rights. UN.

[2] United Nations General Assembly. (1966). International Covenant on Civil and Political Rights. UN.

[3] United Nations General Assembly. (1966). International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights. UN.

 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir