Reşat Karagözlü ile Sohbet
Yaklaşık iki yıl kadar uçurtma sörfü denilen bir su sporu ile uğraşmaktayım. Her ne kadar da yurt dışındaki eğitimim yüzünden bu güzel spordan aylar boyunca mahrum kalsam da derslerde aklım deniz ve doğada değildi desem yalan olur. Hepimiz farkındayız ki şimdiki jenerasyon vaktinin büyük bir çoğunluğunu sanal âlemde geçirip dünyanın bize sunduğu gerçek güzellikleri kaçırmaktadır. Bu sebepten ötürüdür ki insanlar arasındaki sosyal iletişim, paylaşma ve yardımlaşma günden güne eksilmektedir. Uçurtma sörfü sadece suyun üzerinde kaymaktan ibaret olmayıp, mantığımızı kullanarak yeni teknikler üretmek ve en önemlisi diğer insanlar ile yardımlaşma kabiliyetimizi geliştirmek için karşımıza çıkan bir zihinsel ve bedensel terapidir. Bu yazımda daha değişik bir şey yaparak yıllar boyunca bu uçurtma sörfü ile uğraşmış ve ayrıca benim de sörf eğitmenim olan Reşat Karagözlü ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Bu söyleşiyi gerçekleştirmemin nedeni ise bu sporda fazlasıyla deneyimi olan birinin düşüncelerini ve fikirlerini size aktarmak istememdir. Umarım bu sohbetten keyif alırsınız.
Lüsen Işık: Uçurtma sörfüne başlamaya sizi iten sebepler nelerdir ve ilk zamanlarda ne gibi zorluklar ile karşılaştınız?
Reşat Karagözlü: Arkadaş ortamı. Ben sürekli balık avlamaya giderdim, öyle bir yaz geçirdik ki deniz çok dalgalı ve rüzgârlıydı. Bütün arkadaşlarım uçurtma sörfü yapardı ve beni de böyle bir şeye zorladılar. İlk ben inatla başlamak istemedim. Daha sonra Gökova’ya bir arkadaşımın yanına tatile gittim ve onun beni, benden habersiz bir şekilde, sörf kursuna kaydettirmesi ile ilk sinyali vermiş oldum.
L. I.: Hayatınıza ne gibi katkılarda bulundu?
R.K.: Hayatıma çok büyük katkıları oldu. Sürekli doğa ile iç içe olmamı sağladı; şehirleşmiş bir hayattan uzak durmamı sağladı. Daha basit ve daha çok manevi değeri olan bir hayat tercih etmemi sağladı.
L. I.: Birçok insan bu sporun ciddi kaza geçirme olasılıklarını ön planda tutarak sörfe başlamaktan çekinmektedirler. Onlara tavsiyeniz ne olurdu?
R.K.: Öncelikle bu spor, yani bunun içinde kullanılan teknoloji, öyle bir gelişti ki şu anda yirmi ya da otuz tane hava yastıklı araba sürmeye benzer ve şunu söyleyebilirim ki verilen talimatlara uyup, konsantre olursak birçok spordan çok daha emniyetli ve güvenilirdir.
L. I.: Yıllardır kesintisiz deniz ve doğanın içindesiniz. Bu süreçte hangi eski alışkanlıklarınızdan vazgeçmek zorunda kaldınız?
R.K.: İlk olarak, gece hayatını azalttım ve ikincisi vücudumu daha fazla korumam gerektiğini anladım çünkü bu spordan uzak kalmak istemiyorum.
L. I.: İnsanlar genel olarak iş hayatlarının yoğunluğundan taviz vererek bu spora yönelmeyi reddediyorlar. Onlara tavsiyeniz ne olurdu?
R.K.: Her zaman mola vermek iyidir, mola verdiğimiz sürece daha verimli çalışabileceğimizi düşünüyorum ki bunu bilimsel araştırmalarda gösterir. Çalışma saatlerini kısalttığımızda iş hayatımızda aslında bir o kadar daha verimli ve üretken olabiliyoruz.
L. I.: Sizce, Kıbrıs’ta su sporlarına karşı yaratılan bakış açısı futbol ya da basketbol gibi rekabet içeren ve ilgi odağı olan sporlar ile kıyasla nasıl değerlendirilebilir?
R.K.: Şimdi öncelikle insanlarda bir ön yargı vardır suya ve denize karşı ada ülkesi olmamıza rağmen ve bunu çok net birkaç kez yaşadım. Uçurtma sörfü sporundan küçük bir sakatlık bile geçirsek: “O, çok tehlikeli bir spor.” diyen çok kişi oldu ama aynı şekilde futbol ya da basketbolda ve daha alışılmış sporlardaki sakatlıkları normal karşılıyorlar. İki aynı sakatlık biri uçurtma sörfü diğeri basketboldan olsun basketboldaki normal, sörfteki çok tehlikeli gözü ile bakılıyor. Ayrıca Kıbrıs’ta yaşayan insanlarda deniz korkusu da var.
L. I.: Kıbrıs’ta su sporlarının önündeki engeller nelerdir ve gelişebilmesi için ne gibi adımlar atılmalıdır?
R.K.: Öncelikle bu sporu ne kadar yayabilirsek o kadar ön yargıları ve su sporlarının gelişimini (engelleyen ögeleri) aşabiliriz ki bunu bir şekilde yapmaya, uçurtma sörfünü insanlara tanıtmaya çalışıyoruz, deniz ve doğa ile daha haşır neşir olun diyoruz. Tabii bu sadece deniz ya da sörf odaklı değil, bütün su ve doğa sporları ile alakalı bir durumdur. Yavaş yavaş, yıllar geçtik sonra insanlar bu ön yargılarını azaltmaya doğru gidecektir diye tahmin ediyorum.
L. I.: Özellikle gençler arasında artış gösteren bir tembellik var. Gençleri doğaya ve denize teşvik etmek için onları nasıl cesaretlendirebiliriz?
R.K.: Gençlerde tatmin etmek istedikleri bir adrenalin dürtüsü vardır. Bu sporda da süregelen ve hiçbir zaman kesilmeyen bir adrenalin dürtüsü var. Bir de dış görselliği heyecan verici ve güzel olan bir spordur. Bu tip yanlarını ön plana çıkararak onları daha fazla cezbedebileceğimizi düşünüyorum.
L. I.: Doğa ve deniz ile iç içe yaşayanlar genelde modern medeniyet çerçevesinde gelişen olayları pek fazla umursamazlar. Sörfe başladığınızdan beri toplum hakkında düşünceleriniz nasıl gelişti? Kendi içinizde fikirlerinizi daha özgür ve açık bir biçimde ifade edebildiniz mi?
R.K.: Düşüncelerimi ve fikirlerimi öncesinde de daha rahat ifade edebilirdim ama bu spor bana biraz bencilleşmeyi da öğretti. Şu anda rüzgâr varsa ve ben bu rüzgârı spor (için) değerlendirmek istiyorsam, yani o heyecanı yaşamak istiyorsam, ilk plana onu koyarım. Bu yönümü epeyi değiştirdi.
L. I.: Doğanın yardımı ile sadece bedensel gelişim değil, fikirsel olarak da düşünceleriniz gelişti mi?
R.K.: Tabii ki gelişti. Özellikle bu spor sayesinde belki de hiç gitmeyeceğim çok güzel manzaralar barındıran üçüncü dünya ülkelerine gittim. Orada neyin farkına vardım diye soracak olursan: Aslında bir uçurtma, board ve bir mayo ile çok rahatlıkla hayatımı geçirebileceğimi ve medeni dünyada gördüğümüz lüks ve bencil hayatın aslında gerçek olmadığını daha net anladım.
L. I.: Son olarak okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
R.K.: Öncelikle bu hayatın maddiyat odaklı olmaması lazım ve manevi değerleri kaybetmeden sürdürmemiz lazım. Aynı şekilde statü odaklı da olmaması lazım. Bunun için de bol bol sevdiğiniz ve tutku duyduğunuz şeylere zaman ayırın. Bu hayat kalitenizi epeyce arttıracak ve sizi daha mutlu ve huzurlu bir insan yapacaktır.
Söyleşinin sonu.
Umarım söyleşiden keyif almışsınızdır. Doğa sporları hakkında biraz da olsun farkındalık yaratabilmişsem ne mutlu bana.
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.