Taşkent Doğa Parkı’yla Röportaj

Geçtiğimiz hafta Taşkent Doğa Parkı’nı ziyaret etme fırsatı buldum, kurumun biyoloğu Tuğberk Emirzade başta olmak üzere tüm ekibe vakit ayırıp beni gezdirdikleri ve incelikle soruları cevapladıkları için çok teşekkür ederim.

 

***

 

Yasemin Aygın: Merhaba, okurlarımız için biraz kurum ve amaçlarından bahsedebilir misiniz?

Tuğberk Emirzade: Taşkent Doğa Parkı 2016’nın şubat ayında kurulan kâr amacı gütmeyen bir sosyal sorumluluk projesidir. Bu kapsamda Kıbrıs’ta yaban hayat ve doğa koruma bilincinin oluşturulması hedefiyle başladık, ardından Temmuz 2016’da sürekli parka getirilen yardıma muhtaç hayvanların artmasıyla profesyonel bir yaban hayat rehabilitasyon merkezi olan Yaban Hayvan Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (YHKRM) kuruldu. 2018 yılında merkezimize 390 yaralı hayvan getirilirken, farkındalık arttıkça 2019 yılında bu sayı 600’e çıktı. Ayrıca 2018 yılında kurulan Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü (KYHAE) şemsiyesi altında Kıbrıs Deniz Canlıları Merkezi (KDCM), Yaban Hayat Araştırma Laboratuvarı (YHHAL) hizmet vermektedir. Şu anda gönüllü ve stajyerlerimiz dâhil 20 kişilik bir ekibiz.

 

 

Y.A.: Şu anda çalışmalarını yürüttüğünüz güncel projelerinizi özetler misiniz?

T.E.: Güncel projelerimizden bir tanesi yurt dışında çok kullanılan “captive breeding”, yani nesli tükenmekte olan hayvanların kapalı alanda üretilip yavruların doğaya salınmasıdır. Merkezimizde farklı nedenlerden doğaya dönemeyecek hayvanlar mevcut, örneğin kızıl şahinler, peçeli baykuş, kerkenez gibi yırtıcılar. Buradaki habitatları doğadakinin aynısı olduğu için bu hayvanlar rahatça yaşamlarına devam eder ve üremeye başlarlar ardından yavrular kontrollü bir şekilde doğaya bırakılır.

 

 

Y.A.: Peki yakın tarihte hayata geçirmek istediğiniz projeler nelerdir?

T.E.: Önceliğimiz tesisimizdeki eksikliklerimizi tamamlamaktır. Örneğin hastanemizin röntgen odası mevcut fakat daha röntgen cihazımız olmadığı için bu işlemi dışarıda yaptırmamız gerekir, bu da yaralı hayvanları fazladan gereksiz strese sokar. Ayrıca doğaya dönemeyecek kuşlar için daha büyük bir alanın inşaatı devam etmekte. Onun dışında araştırma enstitümüzün rehabilitasyon, hastane, barınak gibi üniteleri var, ofis ve laboratuvarların bulunacağı binaysa daha plan aşamasında.

 

Bunlara ek olarak doğrudan çevre korumasına yönelik habitat restorasyon projesinin ilkini bu sabah gerçekleştirdik. Bu teknik eski geleneksel fidan dikimi ve ağaçlandırmanın aksine orijinal yaşam alanlarını canlandırmak için bulunan tüm çalı, büyük küçük mevsimsel bitki türlerinin yetiştirilmesidir. Bunun için gerekli olan fidanlık köklendirme seramız faaliyete hazırdır.

 

 

Y.A.: Maalesef ada olarak çevre ve hayvan hakları farkındalığı konusunda bazı diğer ülkelerden biraz gerideyiz. Sizce bunun sebepleri nelerdir?

T.E.: Öncelikle çevre eğitimi ve korumasının uzun vadeli planlamalar gerektirdiğini belirtmek isterim. Kıbrıs’ın tarihini göz önünde bulundurduğumuzda yönetimin sıklıkla değişmesi her şeyin kısa vadeli olmasına sebep olur. Devamlı bir değişimin içinde farklı uygulamalar getirildiği için uzun vadeli düşünmeyi ve icraatları engelleyen bir sistem oluşmuştur. Ayrıca ekonomik durumumuz ve içinde olduğumuz belirsizlik çevreye harcanacak bütçenin önüne geçmektedir.

 

Toplumda kabullenilmiş çaresizlik durumu da mevcut, bu duyarsızlıktan ziyade benim yaptığımın nasıl bir etkisi olabilir mantalitesinden kaynaklanır. Aynısı iklim değişikliği için de geçerli, küçük bir ülke olmamıza rağmen biz de o sekiz milyar insandan biriyiz ve hepimize aslında çok şey düşer.

 

 

Y.A.: Yasaları yeterli buluyor musunuz? Veya öngördüğünüz reformlar ne yöndedir?

T.E.: Yasaların çoğu yeterlidir fakat uygulanmalarında ciddi sorunlar var. Bunun en büyük örneği kaplumbağa sahillerinde devamlı olarak kamp yapılması ve arabayla gezilmesi, yasak olmalarına rağmen devamlı olarak karşılaştığımız eylemler.

 

Bunlara ek olarak tamamen eksik ve hatalı yasalar da mevcut, mesela ÇED raporlarını kapsayan yasalar. Bu raporlar inşaat tasarısını yapan şirketlerin çalışanları tarafından yazıldıkları için tarafsızlıkları sorgulanabilir. Daha önce yaptıkları açıklamalarda da görüldüğü gibi çevre dairesi hem bilgi hem personel ve araç olarak yetersizdir, dolayısıyla ÇED raporları çoğu zaman gerekli detayla incelenmez ve sadece formaliteden hazırlanır.

 

Bir başka konuysa av yasakları. Bu kuralları belirleyen merkezî av komisyonu, yani avcıların kendileri. Bu insanların bilinçlileri olduğu kadar bilinçsizleri olduğu için tamamen doğa dengesinin lehine olup olmadıkları sorgulanabilir. Her yıl açıklanan tür, sayı gibi direktiflerin kaynağı belirli değildir. Mesela eskiden limit bulunmayan keklik sayısı yakın zamanda avcı başına 100 olarak belirlendi. Biyolojik çeşitlilik için büyük rol oynayan bu yasaların bilimsel veri ve araştırma ışığında dikkatlice incelenip kararlaştırılması gerekmektedir. Basit bir örnekle anlatayım. Yapılan açıklamalar doğrultusunda tilki popülasyonu arttığı gerekçesiyle tilki avı yasaldır. Fakat Kıbrıs’ta tilki nüfusunu inceleyen herhangi bir araştırma mevcut değildir. Bu yasa tarafına bir argüman yollarda çok fazla tilki ölüsüne rastlandığı dolayısıyla tilkilerin sayıca arttığı kanaatinden üretilmiştir. Tilki ölümlerinin nüfus artışı yerine şehirleşmenin hızla devam etmesi, tilkilerin yaşam alanlarının kısıtlanması, son zamanlarda ölümlü trafik kazalarının önüne geçmek için konan bariyerlerin yol geçmelerini zorlaştırmaları veya artan yol ve araç sayısıyla ilişkisi göz önünde bulundurulmadan sonuca vardırılmıştır. Aynısı zararlı oldukları iddia edilen kargaların avı için de geçerli: Çevreye artılar eksikleri tamamen araştırılıp göz önünde bulundurulmadan verilen av izni bu kuşların nesillerinin tükenmelerinde büyük rol oynayacaktır. Özetle arkalarında bilimsel veri bulunmadan tasarlanan çevre yasaları doğamıza ciddi hasar vermektedir.

 

Bizim yapmaya çalıştığımız duyarlılığın gelişmesi. Kıbrıs’ta yılan öldürmek yasak. Bu tür koruma altında olmasına rağmen yılan öldürmek çok normal karşılanmakta ve insanlar bu konuda yeni yeni bilgilenmeye başlamaktadırlar.

 

Yasalarımız araştırmalar ve bilimsel veriler doğrultusunda incelikle tasarlanmış olacak olsalar bile düzenli denetim ve caydırıcı ceza sistemi kurulmadığı sürece tamamen başarılı olamayacaklardır.

 

 

Y.A.: Kıbrıs’ta karşılaştığınız başlıca sorunlar nelerdir?

T.E.: Kıbrıs’ın aksine diğer ülkelerde özel kuruluşlardan ziyade çevre ve yaban hayvanları koruma devlet tarafından üstlenilmektedir. Özel olsalar bile devlet ve toplumun yüksek desteğine sahiptirler, bu anlayış Kıbrıs’ta yeni yeni başlamaktadır.

 

Maalesef duyarsızlıktan kaynaklanan sorunlarla da karşılaşmaktayız örneğin merkezimizde bakımını üstlendiğimiz, Kıbrıs’a ait türler olmadıkları için doğaya bırakılamayacak hayvanlar mevcut. Bunlardan bir tanesi Alsancak’ta bulunan evcil mirket ve satın alındıktan sonra bakılamadığı için terk edilen bir iguanadır.

 

 

Y.A.: Son olarak, yardımcı olmak için neler yapabiliriz?

T.E.: Hayatlarını ekolojiyi önemseyerek yaşayabilirler, bundan kastım canlılara bitkilere doğal kaynaklarımıza duyarlı olarak. Veya hem kısa zamanlı hem düzenli olarak buraya gelip gönüllü çalışabilirler, yardıma ihtiyaç duyduğumuz zamanlar var. Ayrıca Taşkent piknik alanı ve Selvi Restaurant’ı tercih edebilirler, bunların geliri hayvanlara yardım etmek için kullanılmaktadır. Son olarak yaralı yaban hayvanı fark ettikleri takdirde 1190’dan bize ulaşabilirler.

 

***

 

Adamızın doğal güzelliği zamanında şiirlere konu olmuş, günümüzdeyse turizm üzerinden ekonomimizi desteklemektedir. Fakat buna rağmen yasalarımızda ve davranışlarımızda gerekli özeni göstermemekteyiz. Farklı kurumların gayretleriyle artan farkındalığı görmek gerçekten çok sevindirici. Taşkent Doğa Parkı bu denli geniş çaplı hizmet sağlayan ilk kurumlardan biri olmakla beraber çok büyük bir ihtiyacımızı karşılamakta, çalışan ve gönüllülere bir kez daha teşekkür ederiz.

 


 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir