Kuvvetler Ayrılığı ve Yönetim Sistemleri

Kuvvetler ayrılığı veya diğer bir adı ile güçler ayrılığı, basitçe tanımlayacak olursak, devletin temel organları olan yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrı olması anlamına gelmektedir. Daha derine inmek gerekirse, bu ilke, devletin temel organlarının birbirinden bağımsız çalışması ve organların işlevlerini yerine getirirken bir diğer organ tarafından müdahaleye uğramaması amacına dayanmaktadır.

 

Bu hukuki veya siyasi ilke, ilk olarak ismi konmadan da olsa ünlü İngiliz liberal düşünür John Locke tarafından bahsedilmiştir. Locke, Two Treatises on Government isimli eserlerinde güçler ayrılığı ilkesine değinmiş, yürütme ve yasama erkinin birbirinden ayrılması gerektiğini vurgulamıştır.[1] Buradaki esas fikir, devletin tüm gücünü elinde tutan mutlak yürütme erkinin gücünü azaltmak ve yasamanın yürütmeden bağımsız gerçekleşmesini sağlamaktı. Ancak, Locke, henüz yargı erkini ayrı bir organ olarak görmemekle beraber, bu görevin yasama tarafından yürütülebileceğini de varsayarak kuvvetler ayrılığına yargı erkini katmamıştır.[2]

 

Kuvvetler ayrılığının günümüzdeki hâline en yakın tanım ise Fransız düşünür Montesquieu tarafından yapılmıştır. Ünlü düşünür, The Spirit of Laws IDe l’esprit des loix) isimli eserinde güçler ayrılığı ilkesine yer vermiş ve devletin organlarını yürütme, yasama ve yargı olarak tanımlamıştır. Montesquieu, yargı organını da bu ayrıma dâhil etmiş ve tam bir demokrasi içerisinde değil de gücün limitli olduğu bir monarşide yer alan bir kuvvetler ayrılığını tasvir etmiştir.[3] Her ne kadar Montesquieu günümüz kuvvetler ayrılığının var olduğu demokrasilerini kast etmemiş olsa da, bugün hukuk devleti kavramının en önemli ilkelerinden biri olan ve demokrasinin temel taşı olarak tanımlanan kuvvetler ayrılığı üçgeni onun tarafından çizilmiştir.

 

Kuvvetler ayrılığı, devletin, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç organını temsilen bir üçgen olarak tasvir edilmektedir. Ancak teoride bu, kenarları aynı uzunlukta bir “eşkenar” üçgenken, bazen pratikte öyle olmayabilir. Güçler ayrılığı üçgenimizin kenar uzunlukları yönetim sistemine ve bu sistemlerin uygulanmasına göre değişiklik gösterse de kenarlar ne kadar uzun ve eşit olursa, o sistem, o kadar tam ve güçlü kuvvetler ayrılığına sahip bir demokratik sistem hâline gelir.

 

Bu temel hukuki ve demokratik ilkeyi gelin, siyasi bir bakış açısı ile yönetim sistemlerini karşılaştırarak inceleyelim. Bu karşılaştırmayı yukarıda bahsettiğimiz “eşkenar” üçgeni temel alarak yapacağız. İlk olarak başkanlık yönetim sistemiyle başlayalım. Başkanlık sistemi, yürütmenin tek bir makamda toplandığı bir yönetim biçimidir. Bu sistemde başkan, halk tarafından seçilerek göreve gelir ve yürütme erkini tek başında elinde tutar. Yine aynı sistemde, yasama erki olan parlamento, yürütme erkinden yani başkandan ayrı olarak seçilir ve yasama gücü ile yürütmeyi denetleme yetkisine sahiptir. Başkanlık sisteminin bu karakterinden dolayıdır ki, yürütme ve yasama erki birbirinden tamamen ayrı oldukları için, “eşkenar” kuvvetler üçgenindeki kenarlar uzun ve hemen hemen aynı eşitliktedir.

 

Parlamenter yönetim sistemine baktığımızda ise, yürütme erki devlet başkanı (örneğin cumhurbaşkanı) ve hükûmet başkanı (başbakan) arasında paylaşılmıştır. Devlet başkanı ayrı bir seçimle ya halk tarafından ya da meclis tarafından seçilirken, hükûmet başkanı ve hükûmet (genellikle) yasama organının içerişinden çıkmaktadır. Bu sistemde, yürütmenin esas kısmı, parlamento seçimlerinde seçilerek yasama organı üyesi olduktan sonra yürütme organı haline gelirler. Bu yapısından dolayı, parlamenter sistemlerde genellikle, “eşkenar” kuvvetler üçgenimizin yasama ve yürütme köşeleri arasındaki kenar, başkanlık sistemine kıyasla daha kısa olur. Bu durum ise bir nevi, aranan keskin kuvvetler ayrılığını doğurmaz ve kuvvetler üçgeni, “eşkenar” üçgen olmaktan çıkar.

 

Sonuç olarak, benim görüşüm ve analizim uyarınca, “iyi çalışan” bir başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı, “iyi çalışan” bir parlamenter sisteme nazaran daha keskin ve güçlü olmaktadır. Burada vurgulamak istediğim şey, sağlam bir güçler ayrılığı için, sistemlerin iyi çalışmasının, en az sistemin yapısı kadar önem arz ettiğidir. Yoksa, yakın çevremizde yer alan örneklere baktığımızda, “kötü çalışan” bir başkanlık sistemi, “iyi çalışan” bir parlamenter sistem karşısında değil kuvvetler ayrılığının olduğu keskin bir üçgene sahip olmak, bir üçgene dahi sahip olmayabilir.

 


 

Referanslar

[1] Site editörleri. (2015). “Separation of Powers: John Locke”. Civil Consciousness.

[2] Acaray, Deniz. (2017). “Kuvvetler Ayrılığı İlkesi”. Anka Enstitüsü.

[3] Site editörleri. (2016). “Montesquieu and the Separation of Powers”. Online Library of Liberty.

 

Fotoğraf: Marco Oriolesi, Unsplash.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir