Plier, Étendre, Relever! Bale Tarihi ve Irkçılık Üzerine

Dünyanın en köklü danslarından biri olarak kabul edilen bale, İtalyanca dans anlamına gelen ballo/balletto sözcüğünden türetilmiştir. Günümüzde farklı cinsiyet ve ırktan herkesi bünyesinde bulundurduğu düşünülse de yakın geçmişe kadar durum böyle değildi.

 

Bale tarihi incelendiğinde, ilk olarak İtalya’da Rönesans döneminde ortaya çıkmış, sanatçıların gösterilerinde kullandıkları adımların disiplin hâline dönüştürülüp dekor, kostüm ve özel parçalarla sunulmasıyla oluşturulmuştur. Sonrasında İtalyan prenses Catherine de’ Medici’nin Fransa Kralı İkinci Henry ile evliliği sayesinde bale Fransa’ya taşınmış, ardındansa 17. yüzyılın sonlarında Danimarka ve İsveç’e yayılmıştır. Bale tarihçesi açısından önemli olan bir diğer unsur da Rus kültürüdür. Balenin 18. yüzyılda ulaştığı Rusya, Uyuyan Güzel, Fındıkkıran ve Kuğu Gölü gibi tanınmış eserleri geliştirerek tüm dünyaya yaymıştır.

 

Tarihi 15. yüzyıla dayanan klasik bale dansı öncesinde sadece soyluların eğlence aracı olarak kabul edilmekteydi. Kraliyete ait bir dans türü olup dansçıların soylu bir kökenden geliyor olmaları gerekmekteydi. Bu dans varlıklı ailelerin düğün, parti gibi özel günlerinde özel eğitimciler eşliğinde öğrendikleri figürleri ve asaletlerini sergilemeleri için bir fırsat olarak görülmekteydi. Bale tarihindeki ayrımcılığa bakacak olursak klasik “beyaz bale” fikri oluşmadan önce, söz konusu dans, ırk değil gelir düzeyi bazında dışlayıcıydı.

 

Bale, 17. yüzyılın sonlarında Fransa’dan başlayarak Avrupai elit köklerini geride bırakıp halkın rahatça parçası olduğu bir sanat formunu aldı. Fakat ırkçılık ve ayrımcılık bale dansını kontrol etmeye devam etti. Ünlü koreograflar ve yönetmenler sık sık siyahi bedenlerin klasik tekniğe uymadığını rahatça dile getirdi. Bu sebepten dolayı, 20. yüzyıl boyunca Afrikalı-Amerikalı dansçılar kaliteli eğitim ve profesyonel kariyerden büyük ölçüde menedildi. Günümüzde hâlen daha siyahi dansçılar ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar ten renkleri yüzünden dezavantajlı konuma düşmekte ve klasik baleden dışlanmaktadır. Görkemli “ballet blanc” tutumu beyaz kuğuları, beyaz ruhları, beyaz tonları yüceltirken dansın çeşitliliğini ciddi boyutta kısıtlamaktadır.

 

Medya tarafından gerekli ilgiyi görmediği için sunulan istatistikler sınırlı olsa da sonuçlar genç balerin adayları için korkutucu. Tiyatro ve sinema gibi performans sanatlarında ırk çeşitliliğinin hızla artmasına rağmen bale dünyasındaki ilerleme fazlasıyla yavaş. Rusya’nın önde gelen Bolshoi Bale ekibinin 218 dansçısı arasında hiç siyahi balerin yer almamakla beraber büyük İngiliz ve Amerikan dans şirketlerinde de durum benzer. The Royal Ballet’in 96 kişilik ekibinde 3’ü erkek olmak üzere sadece 4 siyahi dansçı yer almakta. Dünyanın en ünlü balerinlerini yetiştirmiş Central School of Ballet’in 110 kişilik öğrenci kitlesindeyse hiç koyu tenli dansçı bulunmamakta. Klasik bale sadece beyaz tenli kuğuları öne taşımaya çalışırken diğer balerinleri ten renkleri üzerinden kötü hissettirip, dışlamakta ya da zorla beyaz pudraya boğmakta. Örneğin geçtiğimiz yıl ünlü bir koreograf beyaz kuğular arasındaki esmer bir vücudun sahnedeki uyumu bozacağını söylemiş ve bu açıklaması büyük tepki almıştı, fakat buna rağmen köklü bale okullarındaki kontenjanlarda herhangi bir değişiklik yapılmadı. Küçük yaştan bu tip fikirlere maruz kalan dansçılar sorun yaşamamak adına kariyerlerini farklı dans formları üzerine kurmaktadırlar. The Royal Ballet’in baş konuk dansçısı olan Carlos Acosta son verdiği röportajda, istatistiklerin endişe verici ve heves kırıcı olduğunu belirtti, ayrıca ısrarla minimal tutulan siyahi dansçı yüzdeliğinin toplum için utanç verici olduğunu ekledi.

 

İstisnalardan biri olan Misty Copeland 2015 yılında tüm engellere rağmen Amerikan Bale Tiyatrosunda baş dansçı pozisyonuna terfi eden ilk siyahi balerin ünvanını aldı. Hatta genç dansçılara ilham olması için 37 yaşındaki balerinin Barbie bebeği bile yapıldı. Copeland’ın başarısının ardındaki önemi anlayabilmek adına tarihteki “beyaz bale” kalıplarını yıkan bazı balerinleri ve karşılaştıkları zorlukları incelemeliyiz. Janet Collins’e 15 yaşındayken Ballet Russe de Monte Carlo seçmelerini başarıyla tamamladıktan sonra direktörler tarafından sadece yüzünü ve vücudunu makyajla beyaza boyadığı taktirde şirkete katılabileceği söylenmiş. İş teklifini reddeden Collins bir yıl Broadway müzikallerinde yer aldıktan sonra pes etmediğinden 1951’de Metropolitan Operası’nın ilk ve tek siyahi baş balerini olmuştu. Bir başka örnekse, kendini beyaz makyajla kaplamasına rağmen turne sırasında aldığı ciddi tehditler yüzünden geçici olarak çok sevdiği klasik baleye ara vermek zorunda kalan, fakat sonrasında 1973’ten 2011’e kadar New York Operası’nda baş balerin olarak dans eden Raven Wilkinson. Benzer bir muameleye maruz kalan Katherine Dunham, Pearl Primus, Carmen de Lavallade, Virginia Johnson, Lauren Anderson ve farklı hikâyeleri olan yüzlerce balerin. Ortak noktaları hepsine sunulan şart, yani seçildikleri taktirde yüzlerine ve vücutlarına ağır beyaz makyaj uygulamaları, aksi taktirde sahnede yer alamayacakları.

 

Bale dünyasındaki önemli bir dönüm noktası geçtiğimiz sene bronz ve kahverengi bale ayakkabısı üretimine başlanmasıyla gerçekleşti. Bronz bale ayakkabılarının üretimine açık pembe renkte olanlardan tam 200 yıl sonra başlanması siyahi balerinlerin sahnede olmalarının nadirliğini ortaya koymakta. Öncesinde dansçılar açık pembe ayakkabıları makyaj malzemesi ve boya yardımıyla ten renklerine eşitlemekte ve bu sürece ciddi zaman ve bütçe ayırmaktaydı.

 

Üretim değişikliliği sayesinde klasik bale sektörünün yavaş da olsa gerçeklikle yüzleşiyor olduğunu görmekteyiz. Fakat tüm bu ilham verici örneklere rağmen siyahi balerinlere sunulan kısıtlı olanaklar ve pasif ırkçılık, klasik bale dünyasının çözülmemiş bir sorunu olmaya devam etmekte.

 

Not: Plier, Étendre, Relever; eğilmek, esnemek ve yükselmek anlamına gelen Fransızca kökenli klasik bale terimleridir.

 

 


 

Kaynakça:

Stieg, C. (2018). 7 Iconic Black Women Who Changed The Course Of Ballet History. Refinery29.

Jennings, L. (2012). Racist attitudes aren’t the problem in ballet – but access is. The Guardian.

Winship, L. (2019). ‘That took long enough!’ Black ballerinas finally get shoes to match their skin. The Guardian.

Goldhill, O. ve Marsh, S. (2012). Where are the black ballet dancers?. The Guardian.

Waxman, O. B. (2018). ‘A Lot Is Still So Much the Same’: Misty Copeland on Decades of Racism and Ballet. Time.

 

Fotoğraf: An Rong Xu, New York Times.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir