Sapere Aude: Tabella ve Bilmek

Ne zaman geriye dönüp bakmak gerekir? Bir şey başarıldığı hissedildiğinde mi? Yola neden çıktığımızı hatırlamak için mi? O günden bugüne neler (varsa) değiştiğini görmek için mi? Tek bir sebep aramaya gerek olmasa da, o an gelir ve geriye bakmaya başlarız. Muhakkak bugün bunu yapmamızda “dönümlere” olan hayranlığımız (hele de on ve katları) vesile oldu. Fakat bu sorulardan hangisine “bunun için baktım” diyeceğimi ben de yazı bittiğinde düşüneceğim.

 

Bu sorguyu günümüzden geriye gitmek yerine, geriyi kendince inceleyerek gerçekleştireceğim. Buna yönelik inceleme noktasını birinci sayı, 15 Ekim 2018 olarak belirledim. Elbette, daha geriye gidip oluşum sürecini henüz yazıya dökülmediği hâlde ilk kez hafızamı zorlayarak incelemeye katabilirdim, ancak hikâyenin herkesin görebileceği yerden başlamanın daha şeffaf olacağını düşünüyorum.

 

Tam olarak neyi inceleyeceğim? Elbette bir teknik yazısı yazmayacağım, burada bilimsel bir inceleme yapmıyorum. Daha doğrusu, bir hikâye yazıyorum. Bu hikâyede anlatıcımız Tabella’nın kurucu editörleri, karakterler gençler, Mehmet’in (2018) şair ile tahayyül ettiği “bir tutam toprak”ın sulanması ise olay örgümüz olacak. Kıssadan hisse, Tabella’da bir çeşit “sapere aude” çağrısı ve buna yönelik betimlemeleri gelin okuyalım.

 

***

 

Tabella’yı farklı dünya görüşlerine sahip gençlerin aynı çatı altında yazabileceği, ideolojik hassasiyetlerden azade bir platform olarak düşledik.”

 

Mehmet nasıl bir Tabella hayal etti, yüz sayı önce? Kişilerin (gençlerin) geçmişleri, inançları, değerleri üzerinden değil argümanları ve mantıkları temelinde değerlendirileceği, bundan da önemlisi etkileşimli bir münazara ortamı olarak yansıtır düşüncelerini. Benzer bir etkileşim vurgusu benim giriş yazımda da “düşüncelerin çatışması” olarak vardır (Canlıbel 2018). Bu etkileşime yönelik vurgu Tabella’nın bir “toplumun düşünce dünyasına katkı” olarak değil, doğrudan gençlerin düşünsel gelişiminde yardımcı olmasını istediğinden ötürüdür.

 

Mehmet’in bu düşüncesindeki paraleli 15. ve 16. yüzyıl Avrupası’nda gelişen “Mektuplar Cumhuriyeti” (res publica litateria) diye bilinen dönemin entelektüel elitlerinin birbirleri ile kurduğu iletişim ile gelişen bir “görünmez kolej”de (invisible college) bulmak mümkündür. Bu kolejde de bilime katkıda bulunan kişinin dini, milleti, sınıfı önemli değildir. Önemli olan katkıda bulunduğu bilginin özgünlüğü ve kalitesidir.

 

Bu kolejin sonucu 17. ve 18. yüzyılı tanımlayan “Aydınlanma Çağı” olmuştur. İnsanın bulunduğu doğa ile ilişkisinde, toplumsal ilişkilerinde, “gelişmeye” (progress) yönelik düşüncelerinin derinden değişim yaşadığı bu dönemde birey kendini yeniden tanımlamaya veya “keşfetmeye” yönelir.

 

Burada ani bir dur işaretini fark edip diğer tahayyülleri incelemeyi ihmal etmeyelim.

 

***

 

21. yüzyılda bu ortamı (yeniden) yaratma hissi nereden gelmiştir? Mert (2018) kendi giriş yazısındaki ilk paragrafta bunu açar: “Günümüz dünyasında karşılaştığımız büyük bir fenomen var: Bilgi kirliliği. Bu fenomen bizi gerçeklikten koparıyor ve bizi geriye doğru götürüyor.”

 

Bilgi kirliliği ve beraberinde getirdiği “geriye doğru” gitme yönelimi. Bilgi kirliliği diğer editörlerin de gündeminde olan bir konuydu. Doruk (2018) Tabella’yı bilgi kirliliğinin “karanlığa sürükleme potansiyeli”nin karşısında bir kıvılcım olarak görür.

 

Sosyal medyanın kakofonisinde “güvenli bir liman” olmak hayali ile “karanlık” ve “gerilik” gündeme getirilir; bilgi kirliliğine karşı bir mücadele olarak tasvir edilmesi tıpkı “kolej”den önceki zamanı terk edip “aydınlanmaya” giden “kolej”i (yeniden) oluşturma ihtiyacını çağrıştırır.

 

***

 

Bireyin kendini keşfetmesi, bilgi kirliliği, “geriye” değil “ileriye”, etkileşim ile “olgunluğa” gitme hayalini mümkün kılacak bir platform. Kısaca bir düşünce ortamı. Bu ortamdaki fikirlerin “uzun uzun tartışılacağı, yeni fikirlere ilham verecek, okuyucusunu olduğu kadar yazarını da geliştirecek bir düşünce merkezi.” (Özbilgehan 2018).

 

Bu kendini keşifte ve bilgiyi aramada kullanılacak yöntem konusunda ise sorgu (Yücel 2018) ve diyalektik (Günalp 2018; Göksu 2018) vurgusu öne çıkıyor. Bu yöntem vurgusu ise yine Aydınlanma Çağı’nı, bu çağın bir sloganı hâline gelen “sapere aude” (bilmeye cesaret et) deyimini akıllara getirir.[1]

 

***

 

Görüleceği üzere Tabella’nın oluşumunda kapsayacağı öngörülen işlev bu görünmeyen kolej, bir fikir arenası, bir “düşünce merkezi”ydi. Bu uğurda Tabella’nın bir başarı veya başarısızlık olduğunu incelemek bu yazının kapsamı dışındadır. Son olarak, kısa ve yetersiz bir inceleme olsa da, sanırım burada “bunun için baktım” diyeceğim soru “Yola neden çıktığımızı hatırlamak için mi?” sorusu olurdu.

 


 

Referanslar

[1] Bu slogan ve arka planındaki deneme için Kant, I. (1784). What Is Enlightenment?. Columbia University.

Canlıbel, S. (2018). Derleme Düşünceler. Tabella.

Doruk, G. (2018). Tabella’da Bilgi “Şöleni”. Tabella.

Göksu, M. (2018). Bir Tutam Toprak. Tabella.

Özbilgehan, M. (2018). Ön Söz. Tabella.

Yücel. M. (2018). Fikir, Sorgu ve Tabella. Tabella.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir