Algıda Seçicilik ve Okuduklarımızdan Ne Anlamalıyız?

Bu hafta manşetlerimizden iki başlık eksik olmadı; birincisi Alman ekonomisinde ağustos ayına ait enflasyon oranının 0’a inmesiydi. İkincisi ise, kredi değerlendirme kurumu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi ile yine Türk lirasının değer kaybetmede ivme kazanması oldu. Bu iki haberi de yakından irdeleyip her yerde karşımıza çıkan başlıklardan ne anlamamız gerektiğine bakalım:

 

  • Almanya’da enflasyon neden %0 çıktı?

Almanya’da COVID-19 salgını döneminde hükûmet %19 olan KDV oranını yıl sonuna kadar geçerli olmak üzere %16’ya çekti. Ayrıca hepimizin de borsada canlı takip ettiği enerji fiyatlarının düşmesi ile enerji fiyatları Almanya’da bu ay fiyatların %6,3 kadar azalmasına yardımcı oldu. KDV oranının düşmesi tüketicilerin ürünlere daha ucuz fiyatlara ulaşmasını sağladı, yani iç piyasanın hareketlenmesi ve halkın temel gıda ürünlerine daha düşük fiyatlardan ulaşması sağlandı. Koronavirüsünden hepimizin hayatlarının ekonomik olarak etkilendiğini düşündüğümüzde Alman hükûmetinin halkını ne kadar düşündüğünü bir kez daha görüyoruz.

 

KKTC için düşündüğümüzde, ilk önce bir KDV indirimi konuşulmuş olsa da uygulanmadığını görüyorum. Uygulansa bile kontrolü yapılmadı. Ekonominin kötü gidişatı ile artan fiyatlar devletin koyduğu yüksek KDV’ler ile katlandıkça katlanıyor. En basit örneğini ekim ayında beklediğimiz elektronik cihazlara uygulanacak olan KDV’nin düşürülmesinden göreceğiz. Anlamlandıramadığım şekilde anlık döviz kurları üzerinden satış yapan bir elektronik piyasamız var, “franchise”lar olmadığı için bu cihazları şirketler değil kişiler satıyor. Yani her ne kadar devlet biz KDV’yi düşürdük dese de önemli olan ürünü satacak olan satıcının bu fiyatı düşürüp düşürmeyeceği.

 

  • Moody’s’in verdiği kredi notu neden Türk lirasını etkiliyor?

Kredi derecenlendirme kurumu olan Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B1’den B2(-)’a çekti. yani Moody’s hem notu düşürdü hem de bu durumun daha da kötüye gideceğini öngörüyor. Bu harfler ve sayılardan oluşan notlar Türkiye’nin kredilerini ödemedeki başarı/başarısızlıklarını gösteriyor. Türkiye’nin “default” verme riskinin çok yüksek olması yatırımcıları ülkeden uzaklaştırıyor. Kimse batma ihtimali bu derece yüksek bir ülkeye yatırım yapmak istemez.

 

Piotr Matys, not indirilmesinden sonra Türkiye ekonomisinin zor duruma gireceğini, negatif gidişatın devam edeceğini söylüyor. Bir taraftan da güçlü bir siyasi irade ve ekonomik reformlar ile bu gidişata uzun vadede tek çıkış kaynağı olduğunu belirtiyor. Tabii Matys’in Türk kurumlarının bu yorumlara olumlu cevap vereceğine bir inancı yok. Ne yazık ki benim de yok.

 

Ekonomik politikaların değişimi önce başarısızlığı kabul etmek ile başlar. Bu olmadıktan sonra, var olan bozuk düzenin üzerinde faiz değiştirilip, ek vergiler getirilerek hiçbir yere varılmayacağı aşikâr. Ne yazık ki önümüzde iç açıcı bir tablo görünmüyor.

 

Bir de KKTC var tabii ki, Türk ekonomisine doğrudan bağlı. Yabancı yatırımcıdan anladığı, ülkeyi çevrimiçi sahte bet ofisleri ve kumarhaneler ile doldurmak olan. Türkiye dışında hiç kimsenin gelip de yatırım yapamayacağı ülke. Sanki küçük dağları yaratmış gibi ülkeye ek gelir kaynağı olarak maske kullanmamasından gelecek cezaları bekleyen ülke. Gözümüzün önünde eriyen sağlık sistemine karşı bile, çıkıp da “Be arkadaşlar biz yanlış yapmışız.” diye halkına hesap veremeyecek ülke-ülkecik.

 

Hayırlısı… Yorumlarınızı bekliyorum, bakalım haftaya neleri tartışacağız!

 


 

Referanslar

Site editörleri. (2020). “Almanya’da enflasyon yüzde 0 çıktı”. Deutsche Welle Türkçe.

Site editörleri. (2020). “Alman ekonomisi yüzde 9,7 küçüldü”. Deutsche Welle Türkçe.

Site editörleri. (2020). “Borsa İstanbul’da ‘manipülatör’ uyarısı”. Deutsche Welle Türkçe.

 

Fotoğraf: geralt, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir