“Bir Başkadır” Dizisinin Türkiye’de Yaşayan Biri Tarafından Realist Bir Şekilde Yorumlanışı

Berkun Oya’nın yazıp yönettiği Netflix Türkiye orijinal yapımı Bir Başkadır (Ethos), vizyona girdiği andan itibaren bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Ben bu tartışmaların arasından sıyrılıp altı yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşayan bir Kıbrıslı olarak bende neler hissettirdiğine dair bir deneme yazısı yazmaya karar verdim.

 

Yinelemek gerekirse uzun süredir Türkiye’de yaşamaktayım. Bu toplumun içine çok karıştım ve Türkiye toplumunu daha da yakından tanımak, entegre olmak adına çok fazla insanla tanışıp her arka plandan insanla vakit geçirdim. Türkiye bunu tadabileceğiniz ender ülkelerden. Çok kalabalık bir nüfusa sahip olmasının yanında, kültürel zenginliği ve tek tipli olmaktan çok uzak yapısı beni oldukça etkilemektedir. Bahsini ettiğim dizinin beslendiği kaynak da budur zaten. İzlediğiniz her karakteri sokakta bulabileceğinize inanıyorum Türkiye’de.

 

Biraz daha derinlemesine sosyolojik bir analiz yapacak olursak, 1990’lara kadar gitmemiz gerekir. Serbest piyasa ekonomisinin canlandığı bu yıllarda, çarpık kentleşme ve sanayileşme büyük bir sorun olarak köyden kente yoğun bir göç yaşatmıştır. Türkiye toplumunu bu durum paralize etmiş, belirsiz sınırlara hapsetmiştir. Her büyük şehirde uçları yaşayan insanları bulabilirsiniz. Semtler çok belirgin bir şekilde ekonomik gelir seviyesine göre birbirinden ayrılmıştır. Maalesef ki büyük şehirlerde bile insanlar birbirlerine entegre olamamış, nasıl yaşıyorlarsa o şekilde yaşamaya devam etmişlerdir. Dizinin ve de üzücüdür ki ülke dizi endüstrisinin kullandığı konular ve kaynaklar da bu eksende şekillenmektedir. Ötekileştirici bir Beyaz Türk portresi, diğer tarafta dinî referanslara göre yaşayan ve bunların dışından hayatı görmeyi reddeden bir göçmen kesim… Türkiye yapımı çoğu işte bunu zaten görürsünüz. O kadar şaşırmadım ki izlediklerime, sanki senaryoyu daha önceden okumuşum ve ne izleyeceğimi biliyor gibi seyrettim tüm bölümleri. Bu kadar sıkışık, dar bir kalıp içerisinde karakterler de çok yoğun bir biçimde karikatürize edilmiş. Orta hâlli işlere o kadar aç kalmışız ki, bu çoraklıkta normal bir şey izleyince insanlar ne tepki vereceğini şaşırmış.

 

Türkiye dışından birinin bu diziyi anlamasının çok güç olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen ön yargı yaratacaktır. Elbette eleştirel yapımlar popüler olup gündeme yön verebilirler ama ben dizinin eleştirel bir yanının olup olmadığını da anlamadım. Belki de böyle bir amacı da yoktur ama bunun olmayışına dair de bir ipucu bulamadım. Yanlış anlaşılmasın, ben izleyiciye iş bırakan, düşündürten eserleri izlemeyi keyifli bulurum. Fakat burada yine diziden bir şey çıkarmak bence çok da mümkün değil. Tekrar bir parantez açmak gerekirse, herhangi bir eserin böyle bir zorunluluğu yoktur. Fakat bizlerin izledikten sonra diziye toplumsal bir kalıp yüklemeye çalıştığımızı hissettim ki bu da karşılıklı bir yanlış anlama durumunun içinde olduğumuzu göstermekte…

 

Hepimize iyi seyirler…

 


 

Kapaktaki görsel için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir