Kolajen Takviyeleri

Son dönemde önemi giderek artan kolajenin yararlarıyla ilgili çok sayıda bilimsel araştırma ve çalışma bulunmaktadır. Cilde kaybettiği kolajeni kazandırmak için farklı dozlarda takviye tablet, kapsül, toz, sıvı ve jelibon hâlinde satışa sunulan ürünlerin popülerliği her gün artıyor. Ancak bu ürünlerin mutlaka uzman kontrolünde bilinçli bir şekilde kullanılması büyük bir önem taşımaktadır. Hazırladığım bu yazıda bilimsel araştırmalar üzerinden kolajen takviyesinin yararları hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

 

Kolajen nedir?

Kolajen, vücudun yapısal desteğinin büyük çoğunluğunu sağlayan ve bağ dokusunun birincil maddesi olan yapısal bir proteindir. İnsan vücudunda en yoğun oranda bulunan protein çeşidi olup, tüm protein çeşitlerinin yaklaşık %30’unu oluşturur. Kolajen; deri, kemikler, tendonlar, eklem bağ dokuları, diş ve birçok diğer bağ dokusu yapılarına destek sağlar.[1][2] Özellikle deri katmanlarının yapısı, stabilitesi ve gücünden sorumludur.

 

İnsan vücudunda toplamda 28 tip kolajen tespit edilmiştir ve bunlardan en yoğun olan kolajen tipleri Tip I, II ve III’tür.[1]

 

TİP I: Vücutta en yoğun bulunan kolajen tipidir. Kemik organik kitlesinin %90’ından fazlasını oluşturmakta. Ayrıca tendonlar, eklem bağ dokuları ve korneanın majör kolajenidir.[3][4] Araştırmalara göre Tip I kolajen desteğinin kemik belirteçlerinde olumlu bir değişim gösterdiği ve kemik oluşumunda artışa ve kemik yıkımında azalmaya yol açtığı kanıtlanmıştır. Aynı zamanda tip 1 kolajen peptidi takviyesi yaşa bağlı olarak menopoz ile kadınlarda kemik mineral yoğunluğunun azalmasına karşı etkili sonuç göstermiştir.[4]

 

TİP II: Tip II kolajen eklem kıkırdağının ana bileşenidir ve kıkırdaktaki toplam protein içeriğinin %90-95’ini oluşturmaktadır. Sırt, boyun, çene gibi eklem bölgelerinin desteklenmesinde etkili bir protein çeşididir. Tip II kolajen takviyesi hiyalüronik asit sentezini artırmış ve yaşa bağlı eklem ağrıları ve çeşitli artrit semptomları ile başa çıkmada faydalı olduğu kanıtlanmıştır.[5]

 

TİP III: Tip III kolajen deri kolajeninin Tip I’den sonra kalan %15’ini oluşturmaktadır. Deri, damar duvarı ve çoğu organı oluşturan matrisin ana bileşeninden oluşur. Cilde sıkılık ve esneklik kazanmasını sağlar. Ayrıca organların, arterlerin ve kasların yapısını destekler.[3]

 

Cildin yaşlanması

Genellikle 20’li yaşların ortasında başlayan cinsiyet hormonlarının üretiminde azalma, menopoz ile ilişkili östrojen ve progesteron hormonlarının azalması, kolajen kaybı, nemsizlik, kan damarlarında ve deride elastikiyet kaybı ciltte kırışıklığa sebep olmaktadır.[6] 25 yaşından itibaren insan vücudundaki kolajen sentezi yılda %1,5 oranında azalmakta ve 45 yaşına gelindiğinde, kolajen düzeyleri %30 oranına kadar düşüş göstermektedir.[4][6]

 

Kolajen takviyesi: Hidrolize kolajen nedir?

Hidrolize kolajen düşük moleküler ağırlığa sahip, insan vücudu tarafından kolaylıkla sindirilen, emilen ve dağılan küçük peptitlerden oluşmaktadır ve yapılan araştırmalar, hidrolize kolajenin bağırsaktaki emilimini tamamladıktan sonra kan akımı aracılığı ile deri ve eklemlere ulaştığını göstermektedir. Tıbbi araştırmalar, düşük moleküler ağırlığa sahip olan hidrolize kolajenin minimal istenmeyen etkilere sahip güvenilir takviye edici gıda olduğunu kanıtlamış ve cilt sağlığını düzeltmede (bariyer fonksiyonu, kırışıklık, nemlilik ve elastiklik) etkili olduğunu göstermiştir. Çalışmalar, hidrolize kolajenin yani sıra, hiyalüronik asit ve temel vitamin ve mineralleri içeren takviye edici gıdaların, düzenli kullanım sonrası, cilt sağlığında önemli gelişmeler sağladığını göstermektedir.[3][4]

 

Özel bir amino asit profiline sahip olan kolajen proteini takviye amacı ile üretilmek istendiğinde doğal olarak yalnızca hayvansal kaynaklardan (genellikle sığır, balık ve tavuk yan ürünlerinden) elde edilir. Balık kolajeni, düşük molekül ağırlığından kaynaklanan vücutta daha yüksek oranda emilim sağlaması, ve toksinler gibi biyolojik kirletici maddeleri içermemesi sebebiyle diğer kolajen kaynaklarına üstünlük sağlamaktadır.[3][4]

 

Kolajen ne kadar süre kullanılmalı?

Kolajen takviyesi başlangıcında en fazla sorulan sorulardan biri “Ne kadar süre kolajen kullanmalıyım?” şeklindedir. İnsan vücudunda kolajen üretimi yaşla beraber azaldığından, kolajen takviyesi önerilere bağlı olarak genellikle 25 civarında yaşlarda başlayıp bir ömür boyu devam edilmelidir.

 

Bilimsel araştırmalar en az 4 haftalık hidrolize kolajen kullanımı sonrası etki görülmeye başladığını ve 12 hafta düzenli kullanım sonrasında cildin elastikliğinde, nemliliğinde ve kırışıklıkta olumlu gözlemler görüldüğünü göstermiştir. Osteoporoz (kemik erimesi) ve osteoartrit (kireçlenme) söz konusu olduğunda ise yapılan çalışmalar sonucu 6 ay süresinde düzenli kullanım sonucu kemik sağlığında etkinliği ve güvenirliği kanıtlamıştır.[7][8]

 


 

Referanslar

[1] Vollmer, D. L. et al. (2018). Enhancing Skin Health: By Oral Administration of Natural Compounds and Minerals with Implications to the Dermal Microbiome. International journal of molecular sciences.

[2] Maeda, K. (2018). Skin-Moisturizing Effect of Collagen Peptides Taking Orally. J Nutr Food Sci.

[3] Sibilla, S. et al. (2015). An overview of the beneficial effects of hydrolysed collagen as a nutraceutical on skin properties: Scientific background and clinical studies. The Open Nutraceuticals Journal.

[4] Borumand, M., & Sibilla, S. (2015). Effects of a nutritional supplement containing collagen peptides on skin elasticity, hydration and wrinkles. Journal of Medical Nutrition and Nutraceuticals, 4(1).

[5] Jeevithan E, et al. (2014). Type II collagen and gelatin from silvertip shark (Carcharhinus albimarginatus) cartilage: Isolation, purification, physicochemical and antioxidant properties. Marine drugs12(7), 3852-3873.

[6] Maeda, K. (2018). Skin-Moisturizing Effect of Collagen Peptides Taking Orally. J Nutr Food Sci8(682), 2.

[7] J Asserin et al. (2015). The effect of oral collagen peptide supplementation on skin moisture and the dermal collagen network: evidence from an ex vivo model and randomized, placebo‐controlled clinical trials. Journal of cosmetic dermatology14(4), 291-301.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir