Koronavirüs konusunun gündemde en çok yer aldığı haftalardan birini geride bıraktık, artan yerel vakalar ve virüs kaynaklı ölümler ile yine hükûmetin beceriksizlerine ve aldıkları önlemlere kendilerinin bile uymamalarına tanık olduk. Aşı skandallarından, okullar konusuna kadar koronavirüsünün etki ettiği her alanda bu hükûmet yine trajikomik önlemler aldı ve bugün itibariyle yerel bulaşın ada çapında patlamasını engelleyemedi veya engellemek istemedi.
Avrupa Birliği’nden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gelen Pfizer/BioNTech aşısını teslim alırken bile aşıların belirli oda sıcaklığında muhafaza edilmesi gerektiği unutulmuş ve aşılar tabiri caizse “badadez arabası” niteliğinde bir araçla teslim alınmıştır. Güney’den aşıları getiren aracın ise aşıların bozulmaması için 2-8 derecelik bir buzluğa sahip olması KKTC Sağlık Bakanlığının aracıyla kıyaslanınca halk haklı olarak hükûmete tepkide bulundu.[1] Özellikle hayati önem taşıyan aşılara böyle bir araç tahsis edilirken, iki ay önce Cumhurbaşkanı Tatar’ın ekonomik kriz yaşanırken devletin bütçesinden 807 bin TL’lik bir makam aracı alması da ne kadar sorumsuz bir hükûmete sahip olduğumuzun bir diğer belirtisidir.[2]
Aşıların teslim alınmasında bile sorun yaşanırken, aşıların yapılmasında da sıkıntılar oluştu. İlk olarak, aşıların yapılmasında problemler ortaya çıktı, çünkü yaşlı yurttaşların aşı olmak için başvurmaları beklenen sistemde teknik hatalar vardı ve yaşlılarımızın bazılarının akıllı telefon kullanmadığı unutuldu. Bunun yanı sıra, yaşlıların hastaneye olan ulaşımına belediyeler yetişti, tabii bu konu da belediyelerin isteğine bağlıydı ve sadece sayılı sayıda belediye yaşlıları hastanelere taşıdı. Aşının yapılma aşamasında ise büyük bir kriz yaşandı, Girne’de aşı yaptırmak için günün erken saatlerinde Girne Akçiçek Hastanesi’ne giden yaşlı vatandaşların, 40’tan fazlası evlerine geri gönderildi. Bunun nedeni ise yeterli aşının olmamasıydı. Düzenli bir aşı politikamız olmazsa, böyle skandalları görmemiz mümkündür. Yaşlı vatandaşlar saatlerce sırada bekletilirken, sosyal mesafeyi sağlamak için herhangi bir bir önlem alınmadı.[3] Bunun nedeni aslında, aşıların öncelikli olarak 80 yaş ve üzeri vatandaşlar ve sağlık çalışanlarından ziyade yaşa bakmaksızın başka kişilere de yapılmasıdır.[4] Her alanda yolsuzluklara imza atan hükûmet, aşı konusunda da torpili engellemesi pek şaşırtmadı. Dolayısıyla, aşının yapılma aşamasındaki denetleme sorunu aşı yapması gereken vatandaşların aşıyı yapamamasına sebep oldu.
Vakaların bu kadar artmasına rağmen, 25 Ocak’ta okullar yüz yüze eğitime tekrardan başlıyor, tabii en çok vakaya sahip olan Girne ilçesindeki okullar ve Lefkoşa’daki 9 Eylül İlkokulu hariç. Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesinin aldığı karara göre “Çatalköy – Karşıyaka bölgesinde ikamet edip eğitim ve çalışmak amacıyla başka bölgelere giden öğrenci ve öğretmenlerin bir sonraki karara kadar eğitim kurumlarına gitmeleri ve çalışmaları uygun görülmemiştir.”[5] Ben şahsen bu kararın herhangi bir bir mantık çerçevesinde alındığını düşünmem; eğitim gördüğü okul bu bölgelerin dışında olan öğrenciler ne yapacak? Mesela Girne’de ikamet eden bir öğrenci eğer Güzelyurt’ta öğrenim görürse ama öğrenim gördüğü okul yüz yüze eğitim geçtiğinde, bu öğrenci eğitimine devam edemeyecek mi? Derslerinden geri mi kalacak?
Bir karar alırken, o kararın ne kadar çok gerçekçi olduğunun hesaplanması ve sosyo-ekonomik sonuçlarının tartışılması gerekir. “Cost-benefit analysis” olarak bilinen fayda ve maliyet analizi yapılmalıdır yani herhangi bir bir kararın faydalarının maliyetlerini aşmaması gerekir, bu kararı aldıktan sonra iki hafta önce olduğu gibi Bakanlar Kurulunun Üst Komitenin aldığı kararı reddetmesi gibi siyasi bir krizle karşılaşıp karşılaşılmayacağı konusunda düşünülmelidir veya bu kararı alırken, yerel yönetimlerle nasıl bir iş birliği yapılacağı hatta diğer bölgelerdeki vaka durumlarının da göz önünde bulunması ve tartışılması gerekir.
Riski tespit etme, uygulama ve denetleme açısından çok büyük sıkıntılarımız var. Bunun da üstüne bu kararları onaylayanların kararlara uymaması da işin bir başka boyutudur. Sağlık Bakanı Ali Pilli, 24 Ocak 2021 Pazar günü 21’i yerel 27 vaka çıktığını bunun üstüne akşam saatlerinde 2 kişinin COVID-19 dolayı hayatını kaybettiğini açıkladı.[6] Ancak bunlar yaşanmasına rağmen Cumartesi günü Başbakan Ersan Saner’in[7] pazar günü ise Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı’nın[8] salgın tedbirlerine aldırmadan maskesiz ve sosyal mesafeye olmadan insanlarla kaynaşması hükûmetin ciddiyetsizliğini gösterir.
Her gün yaşanan bu olaylar beni giderek daha da şaşırtıyor. Şaşırmamayı, bu ülkede bunların normal karşılandığını, mümkün olabileceğini anladığımı zannetsem de “Bunu da mı beceremediniz?” diye kendime sorular soruyorum ve giderek hayal kırıklığına uğruyorum. Eğer bir gün virüsü kaparsak, zaten var olan ekonomik sıkıntılardan dolayı asgari ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hâle gelirsek ve virüsten dolayı ölürsek bunun sorumlusu aslında virüs değil, bu memleketin beceriksiz ve sorumsuz yönetenlerdir.
Referanslar
[1] Site editörleri (2021). “Teslim alınan Pfizer aşısı 96 saat içinde yapılmalı”. Kıbrıs Haberci
[2] Site editörleri (2020). “Tatar’a yepyeni Mercedes!”. Ses Kıbrıs
[3] Demir D. (2021). “Yaşlılara ‘aşı’ eziyeti: ‘”Aşı bitti, yarın gelin'”. Yenidüzen
[4] Site editörleri (2021). “KKTC’de aşı programı: Sabah erken giden aşıyı yaptırıyor!”. Kıbrıs Postası
[5] Site editörleri (2021). “Girne okulları ve 9 Eylül İlkokulu’nda uzaktan eğitim yapılacak…” Haber Kıbrıs
[6] Site editörleri (2021). “Bakan Pilli: Toplam 1740 test yapıldı.“ Haberal Kıbrıslı
[7] Site editörleri (2021). “Kendi Koydukları kuralı çiğnediler”. Yenidüzen
[8] Site editörleri (2021). “Başbakan yardımcısı da açıldı”. Yenidüzen