Birtakım Can Sıkıntıları: İstikrarlı Hayal Hakikattir

Bu akşam, yazmakta zorlandığım karışık bir ruh hâli içerisinde gezerken aklıma Paulo Coelho geldi. Yazar, ünlü romanı Simyacı’da şöyle der:

“Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evren’in Ruhu’nda bu istek oluşur. Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar…”

 

Bu alıntıyı yazdım, tam devam edecektim ki sinek ısırdı. Mevsimi de değil hâlbuki, nereden geliyor bunlar?

 

Her neyse, devam edelim. İçerisinden geçtiğimiz şu tuhaf zamanlarda insanlığın önemli bir bölümünün hayali, yeniden eskisi gibi seyahat etmek olsa da hayal kurmak elbette sınırsız bir eylemdir.

 

Saat 00.32, iyice esniyorum. Yazı hâlen bitmedi. Belki de yazamayışımın esas sebebi, hayal kuran yetişkin kıtlığıdır?

 

Kuzey Kıbrıs’ta hayal kurmak, zaten ölümcül bir günah. Buna bir de pandemi şartları eklenince, mevzu daha da içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Çünkü, bundan daha kötüsü ne olabilir dediğimiz her olaydan sonra daha da kötüsü ve acayibi geliyor şu sıralar.

 

Artık şaşırtmayan bir başka gerçeklik ise siyasilerin içerisinde dönüp durduğu kısır döngüler. Normalde, memleket sorunlarına çözüm üretmesi ve vatandaşlarına sahip çıkması gereken siyaset kurumu ciddi bir kabızlık içerisinde kıvranıyor. O kadar kıvranmadan çıkan en önemli sonuç, memur maaşlarını ödemek olunca hayal kuraklığı daha da perçinleşiyor. Neden vergi ödeyelim ki artık?

 

Durup derin bir nefes alıp yazdığım satırlara göz gezdirirken, çok önemli bir şeyi kaçırdığımı fark ettim. Kimsenin yeni bir şey söylemediği, aynı argümanların tekrarlanıp durduğu “İki devlet mi federasyon mu?”  tartışmasını nasıl da atlamıştım. İngiltere’nin yeni planı var diyordu, kendine çözüm ve barışçı diyen kesimler. Sahi, uluslararası toplum irade göstermesi gerekir, Avrupa Birliği derhâl müdahil olsun gibi laflar söyleyenlerin genellikle “Kıbrıs, sadece Kıbrıslılarındır sloganını kullananlarla aynı kişiler olmalarını nasıl açıklamak gerekir?

 

Peki sen sevgili okuyucu, en son ne zaman hayal kurdun?

 

Gaye Su Akyol’un çok sevdiğim bir şarkısı vardır. “İstikrarlı Hayal Hakikattir’” der, başarılı sanatçı.

 

“Of bu ne biçim hayat

Bu nasıl bi’ kafa

Yatırır adamı hop falakaya

Dere gibi akar

Dertte yüzeriz

Uçuyoruz evet çünkü güzeliz

 İstikrarlı hayal hakikattir

Ölüm var mı yoksa bi rüya mı

Derdim derdine ortak olsun

Aşk şarabın düşle dolsun”

 

Şarkıyı ilk keşfettiğimden bu yana kaçıncı kez dinledim bilmiyorum. Yazının burasında durup, birkaç kez tekrarlıyorum şarkıyı. Böylesine özgün bir çalışma, böylesine keyifli bir parça…

 

Müthiş!

 

Sanırım, esas mesele yeterince istikrarlı hayaller kurmayışımız. Yani sen, ben veya etrafımızda bulunan bazı insanlar hayal kuruyor evet. Bazı isteklerimiz var. Ama yeterince istikrarlı mıyız? Hayallerimizi kovalıyor muyuz?

 

Kişisel hayaller bir yana, toplumsal hayal kurabiliyor muyuz peki? Kıbrıs Türk toplumunun ortak hayali nedir? Bizi bir arada tutan duygu nedir?

 

On sene sonra bu toplum nerede olmak istiyor?

 

Öyle görünüyor ki bize daha çok hayal kuran yetişkin lazım. Bize, hayal kuran politikacılar, tüccarlar, öğretmenler, gezginler lazım. Hepsinden önemlisi, o hayali istikrarlı olarak devam ettirip, hakikate ulaştıran kişiler lazım.

 

Çok mu ütopik? Olmaz mı? Emin misiniz? Bir hayal etseniz ne kaybedersiniz?

 


 

Fotoğraf: Andreas Fickl, Unsplash.