Dünya Kadınlar Günü Tarihçesi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü şu anda, kadınların başarılarının hatırlandığı ve kadın hakları için bir eylem çağrısı olarak dünyanın her yerinde kutlanmaktadır. Dünya Kadınlar Günü cinsiyet eşitliği ve kadın haklarının hatırlanıp teşvik edilmesi amaçları için de kutlanır. Cinsiyet eşitliği, kişinin cinsiyeti fark etmeksizin, toplumdaki herkesin aynı hak, ayrıcalık ve imkânlara erişimi olmasına denir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların sosyal, kültürel ve politik başarılarına ithaf olmuş bir gündür, ancak Dünya Kadınlar Günü her zaman 8 Mart’ta kutlanmıyordu. Yüz yıldan fazla zamandır kadınların mücadeleleri devam etmekte ve bu mücadelenin de önemli bir tarihçesi bulunmaktadır.

 

Dünya Kadınlar Günü’nün tarihçesini anlamak için 20. yüzyılın başlarına gitmeliyiz. Dünya Kadınlar Günü’nün oluşumunun ilk belirtileri 1900 yılında Almanya’da başladı. Alman Sosyal Demokrat Partisinin kadınların sorunlarının konuşulması için yaptığı konferanslar, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği için atılan ilk adımlardandı. Konferansların amaçları kadınların oy verme hakkını ve iş gücüne katılımını sağlamaktı. 1907’de Alman Sosyal Demokrat Partisinin üyelerinden olan, Alman Marksist-Leninist Clara Zetkin önderliğinde yapılan konferans da tarihte önemini korumakta.[1] Clara Zetkin bir devrimci sosyalist, Alman politikacı ve kadın hakları savunucusudur. 1907’deki Zetkin önderliğinde Almanya’nın Stuttgart şehrinde yer alan Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’nın amaçlarından biri de kadınların iş gücüne katılımını sağlayıp, onların da işçi haklarından yararlanabilmesini sağlamaktı, böylece kazandıkları hak vesilesi ile içinde bulundukları koşulları geliştirebileceklerdi.

 

Almanya’daki gelişmelerin yanında Amerika Birleşik Devletleri’nde de kadın haklarına yönelik adımlar atılmaktaydı. Amerika Birleşik Devletleri Sosyalist Partisi ve Ulusal Kadın Komitesi önderliğinde, dünyadaki ilk kadınlar günü 28 Şubat 1909’da açıklandı. Hemen sonrasında ise 1910 yılında ikinci bir konferans Kopenhag’da gerçekleşti. Bu konferansta ilk Dünya Kadınlar Günü önerisi Clara Zetkin tarafından geldi ve 17 farklı ülkeden gelen 100 temsilci tarafından bu öneri kabul edildi. İlk Dünya Kadınlar Günü ikinci konferastan sonraki yıl, yani 1911 yılında Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de 19 Mart’ta, yani ilk Dünya Kadınlar Günü olarak seçilen tarihte kutlandı. Dünya Kadınlar Günü vesilesi ile de kadınlar haklarını aramak adına yeni adımlar atabilmeye başladı. Bir milyondan fazla kadın ve erkek Dünya Kadınlar Günü’nde kadınların da iş gücüne katılabilmesi, oy verebilmesi ve eşit eğitim hakkının sunulup, eşitsizliğin bitmesi için sokaklara döküldü. Ancak daha bir hafta bile geçmeden 25 Mart 1991’de New York’ta tarihin en ölümlü endüstri yangını olan Triangle Shirtwaist Factory yangını meydana geldi. Bu yangında çoğunlukla Yahudi ve İtalyan göçmeni olan 123 kadın ve 23 erkek olarak 146 kişi hayatını kaybetti. Bu feci hadise ile de çalışma koşulları ve iş hukuku, yetersizliği üzerine çok fazla dikkat çekti.[2]

 

 

Kopenhag Konferansı’na katılmış olan 100 temsilci, inkılapçı fikirler üretip, kadın hakları için mücadele etmeye devam etmekte idiler. Günlük iş saatini sekize sabitleme, hamile işleyen kadınlar için geliştirilmiş politikalar ve geleceğin nesillerini büyüten annelere sunulacak sigorta önerileri, kadınların çalışma koşullarının gelişmesi üzerine düşünülen yollardı. Bu politikaların amacı sadece anneleri korumakla kalmayıp aynı zamanda da kadınların ödenmeyen ev işleri için de bir destek olmaktı. Oluşturulan bu fikirler yıllar önce başlayan etkisini hâlâ korumaktadır ve şu anda gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan annelik ve babalık izninin oluşumunda büyük bir rol oynamıştır.[3]

 

Cinsiyet eşitliği için atılan adımlar 1912 yılında da, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “Bread and Roses” grevi olarak bilinen Lawrence tekstil grevi ile devam etti. “Bread and Roses” bir şiir ve şarkı ile bağdaşlaştırılmış olan ve Rose Schneiderman tarafından yapılan bir konuşmada kullanılmaya başlanan politik bir slogandır.

 

“Emekçi kadının istediği yalnızca var olma hakkı değil, ‘yaşama’ hakkıdır—zengin bir kadının nasıl yaşama hakkı varsa, güneş görme hakkı, müzik dinleme hakkı, sanattan keyif alma hakkı varsa aynı öyle. Sizin sahip olduğunuz hiçbir şey, en ‘mütevazı’ koşullardaki işçinin de hak ettiğinden fazlası değil. İşçinin ekmeği olmalı ama aynı zamanda gülleri de… Siz, ayrıcalıklara sahip kadınlar, mücadele edecek oy hakkını alabilmemize destek olun.”

 

Schneiderman yukarıda bulunan ve 1992’deki Lawrence tekstil grevine ismini veren konuşmasında ekmek (bread) yani maaşın, hayatta kalmak için yeterli olmadığını ve emekçilerin güllere (roses), yani itibara ve düzgün çalışma koşullarına ihtiyaç duyduğu konusuna değinen devrimci sözlere imza attı.[4]

 

Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde barış için kampanyalar devam ederken, 23 Şubat 1913’te Rus kadınlar ilk kadınlar gününü kutladı. Tartışmalar sonunda Dünya Kadınlar Günü’nün tarihinin, şu anda da dünya çapında kabul edilen 8 Mart olması üzerine karar alındı. 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile Avrupa’da kutlanan kadınlar günü gibi gösterimler, sivil uyumu sağlamak için askıya alınmaya başladı. Savaşa karşı olarak üçüncü ve son Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı Bern’de 1915 yılında düzenlendi. Savaş şartlarından dolayı birçok temsilci İsviçre’ye gelmekte zorlansa da konferansa Rus Devrimci Nadezhda Konstantinovna Krupskaya ve kocası Sovyetler Birliği kurucusu Vladimir Lenin dâhil otuz delege katıldı. Kadın dayanışması ve savaşa karşıtlık gösterme amaçları ile Avrupa’nın her yanında kadınlar mücadelelerine devam etti. Tüm uğraşlarına rağmen savaş devam etti, ancak kadın hakları için olan mücadele de durmadı.

 

Dünya savaşı süresince erkeklerin cepheye gitmesi ile yeni işçilere ihtiyaç duyulmaya başladı. Ülkelerde iş gücünün azalması ile yüksek miktarda kadın iş gücüne katıldı, ve savaştan önce erkeklerin fabrikalarda yaptıkları işleri yapmaya en az erkekler kadar becerikli olduklarını kanıtladılar. Savaş döneminde kadınlar tarafından gösterilen destek, o zamanın başkanı Woodrow Wilson dâhil birçok Amerikalıyı kadınların oy verme hakkı konusunda etkiledi. Amerikan kadınların Birinci Dünya Savaşı süresindeki servisi ile kadınların oy verme hakkı arasındaki bağlantı inkâr edilemez hâle geldi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kadın hakları arayışı Birinci Dünya Savaşı ile devam ederken, 1917’de en dramatik Dünya Kadınlar Günü Rusya’da gerçekleşti. Etkinlikler politikacı diplomat devrimci feminist Aleksandra Kollontay liderliğinde yapıldı. Aslında Rusya’daki ilk Dünya Kadınlar Günü 1913’te kutlanmıştı, ancak Rusya’daki Dünya Kadınlar Günü’nün düzenleyicileri tutuklanmıştı. Fakat görebildiğimiz üzere 1917’de savaş birçok şeyi değiştirmişti. Artık fabrikalarda işleyen kadınların sayısı, erkeklerin savaşmaya gitmesi ile aniden hızlanmış ve erkek sayısını geçmişti. Ancak savaştan sonraki döneme dikkat ettiğimizde, erkeklerin işlerinin yerini alan kadınların, erkeklerin savaş önce ödendiği miktarın yarısını ödenmesi de göz ardı edilemez bir detay olarak kaldı. Kadınların çoğunlukla tekstil ve kimyasal endüstrilerinde, uzun saatler ve korkunç çalışma koşullarında olması da 1917 yılındaki Dünya Kadınlar Günü’nde kadınları sokaklara döken, sabrı taşıran noktalardan biri oldu.[5]

 

Kadınların iş gücünde yerini alması ve kötü şartlarda çalıştırılıp, kötü davranışa maruz kalması ile 1993’te engellenen kutlamanın aksine, yukarıda da belirtildiği gibi 1917 yılında en dramatik Dünya Kadınlar Günü düzenlendi. Haklarını aramak isteyen kadınlar sokaklara dökülüp savaşa, açlığa ve Rusya’nın, tahttan çekilmesinden önceki son çarı olan II. Nikolay’a karşıtlığını protesto etti. Protestolar süresince katılımcılar fabrikalardaki tüm kadın ve erkeklere katılıp hak arama mücadelesinde yer almak için çağrılarda bulundu, ve protestoların başlamasından iki gün sonra Petrograd’daki (şimdiki ismi ile Saint Petersburg) tüm fabrikaların işleyişi durdu. Bir süre sonra katılımcılar sadece işçiler olmaktan çıktı ve özellikle Rusya Çarlığına karşı olan tüm öğrenciler, öğretmenler ve her ekonomik ekonomik sınıftan bireyler de mücadeleye katıldı. Çar Nikolay askere “gerektiği” yerde ateş etme emri verdi ve asker ile polis göstericilerin üstüne gitmeye başladı. Ancak protestolardaki göstericiler durdurulamadı, ve kadınların tüm askerî alayı ikna edip kendi taraflarına çekmesi ile Rusya Şubat Devrimi başlamış oldu. Protestoların başlamasından dört gün sonra II. Nikolay tahttan çekildi ve üç yüz dört yıldır Rusya’nın üzerindeki Romanov hükmü resmî olarak sona erdi. Çarlıktan sonra gelen geçici devlet, kadınlara oy verme hakkını sunan ilk devletlerden biri oldu.[6]

 

 

1921 yılında Clara Zetkin’in de katıldığı ve 8 Mart’ın resmî Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildiği İkinci Uluslararası Komünist Kadın Konferansı, Moskova’da yer aldı. Daha önce bahsettiğim, Bern’deki son Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’na da katılan Vladimir Lenin, Clara Zetkin’den aldığı yardımlar ile Dünya Kadınlar Günü’nü 1922’de komünist bir kutlama olarak açıkladı.[7]

 

Kadın hakları için verilen mücadeleler ve eşitlik üzerine kat edilen mesafe, Sovyetler Birliği’nin başına Joseph Stalin gelince, 1936’daki liberal politikaların değiştirilmesi ve kürtajın yasaklanması ile bozulmaya başladı.[8] Rusya’daki gerilemelerden sonra Dünya Kadınlar Günü, komünizm ve Rusya ile olan bağlantıları sebebi dolayısıyla Batı’nın gözünden düşmeye başladı. Özellikle de Batı’daki kadınların oy verme hakkını alması ile de kadınların mücadelelerinin bittiği varsayılıyordu. Amerika Birleşik Devletleri de komünizme karşıtlık sebebiyle Dünya Kadınlar Günü’nü reddetti. 20. yüzyıl kadınlarının hakları için toplanması, ve eşitlik adına verdikleri emekleri yansıtan Dünya Kadınlar Günü, farklı ideoloji ve düşüncelere sahip ülkelerin arasındaki engelden dolayı bir süre sadece sosyalist ülkelerde geçerli sayılırken, birçok ülkede de 1970’lere kadar reddedildi.

 

1960’ların sonu 1970’lerin başlarında Flower Power (Çiçek Gücü) sloganı ile feministler Dünya Kadınlar Günü’nü, kadınlar hareketi olarak tekrardan kutlamaya başladı. Flower Power pasif direniş ve şiddet yoluna başvurmamayı savunan, ve özellikle de Vietnam’daki savaşa karşı kullanılan bir slogandı.[9] 1975 yılına kadar da kutlamalar dünyanın her yerinde tekrar başladı ve Birleşmiş Milletler de ilk kez Dünya Kadınlar Günü’nü, Valentina Tereşkova’nın uzaya ilk giden kadın olması ile 1975 yılında kutlamaya başladı. 1975’ten beri de Birleşmiş Milletler Dünya Kadınlar Günü’nü her yıl kutlamakta.

 

20. yüzyıldaki devrimci kadınlarının mücadelesi ile kadın hakları ve eşitlik için paha biçilemez adımlar atıldı. Maalesef cinsiyet eşitliği için önümüzde mücadeleye devam edeceğimiz uzun bir süre var. Hâlâ iş gücünde yüksek pozisyonlarda erkek egemenliği bulunmakta, hâlâ kadınlar aynı pozisyonlarda olmalarına rağmen erkeklerden daha az para kazanıyor ve hâlâ sosyal ve kültürel baskılar sebebi ile üzerlerine almaları gereken çocuk büyütme ve toplum hizmeti de kadınların “triple burden” (üçlü yük) altında ötekileştirilmesine sebep oluyor. Dünya Kadınlar Günü 21. yüzyılda küresel olarak kutlanmakta olsa bile, her ülkenin aynı derecede geliştiğini söyleyemeyiz. Ağırlıklı olarak Batı’yı ve Rusya’yı anlatan bu yazıdaki kadın hakları üzerine olan zaferler, ne yazık ki dünyanın her yerinde aynı şekilde değil. Küresel olarak önümüzde, topluma gömülmüş eşitsizlik ile mücadeleye devam etmek için hâlâ uzun bir yol var.

 


 

Referanslar

[1] Niland, L. (2012). International Women’s Day: Who was Clara Zetkin? The Guardian.

[2] International Women’s Day (n.d.) History of International Women’s Day.

[3] Socialist International Women (n.d.). A Brief History.

[4] Eralp, F. (2020). 6 Nisan 1882: Rose Schneiderman: “İşçinin ekmeği olmalı ama aynı zamanda gülleri de…”. Çatlak Zemin.

[5] Hughes, K. (2017). How World War I helped give US women the right to vote. AMCOM History Office.

[6] Sundaram, C. (2020). International Women’s Day, 1917: When Russian Women Shook the World. International Socialists.

[7] Pruitt, S. (2021). The Surprising History of International Women’s Day. History.

[8] McElvanney, K. (n.d.). Women and Russian Revolution. British Library.

[9] Subarno, C. (2001). Memories of a Lost War: American Poetic Responses to the Vietnam War. Oxford University Press.

 

Görseller

1. görsel (kapak görseli) için tıklayınız.

2. görsel için tıklayınız.

3. görsel için tıklayınız.

4. görsel için tıklayınız.

 

Bir yorum

  1. Ilaydacım bilgiler çok güzel bizi aydınlatığın icon çok teşekkür ederim başarıların daim olsun 🙏🙏

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir