İlk yazımı yazarken neden bu konu üzerine yazma isteği içerisinde olduğumu sorgularken buldum kendimi ve aslında sonrasında anladım ki bu yazının da hayatım üzerinde değiştirici bir etkisi olacağını düşündüğüm için. Hayatımızı değiştirmek dediğimizde kulağa çok büyük ve köklü değişiklikler gelse bile değişim her zaman büyük olmayabilir. Hayatınıza giren bir insan, bir söz ve bazen de bir bakış sizin yaşam yolunuza farklı bir yön verebilir. Bunlar dış faktörlerden sadece bazıları ama en büyük etken insanın kendisidir aslında. Evet yaşanan bazı anlar hayatımızda dönüm noktası olabilir ama biz bu dönüm noktasının hayatımızı değiştirmesine izin vermedikçe hiçbir şey değişmez. Çünkü değişim insanın içinde başlar.
Değişime açık olan, bunu isteyen ve hayatına nasıl yön verebileceğini bilen insanların yanı sıra bir de değişimi isteyip buna cesaret edemeyenler var. Konfor alanını terk etmek istemeyen. “Hayatıma şu şekilde yön versem ne güzel olur”, “bu alışkanlığı bıraksam” ya da “bu inanış ve düşünce biçimini değiştirebilsem” deyip de bunu yapmaktan kaçınan. Yapamayan demiyorum çünkü kişinin istemesiyle gerçekleşebilecek bir şeyken bu kişi bundan kaçınır. Neden kaçınır peki? Belki değişime hazır değildir belki de cesaret edememiştir. Değişiklik birçoklarımızın kulağına zor ve sancılı bir süreç gibi gelir. Ya da bazen şu soruyu akıllara getirir; değişim her zaman iyi midir? Bu sorunun tek bir cevabı olmamalı. Değişimin sonunda ortaya çıkan sonuç bizim ona bakış şeklimizle iyi veya kötü olabilir. Değişim bazen kaçınılmazdır, sürekli yenilenip değişen dünya düzeninde kişi de değişime uğrar. Burada asıl önemli olan her değişim sonunda ortaya çıkan yeni sizi ya da yeni durumu en güzel şekliyle görebilmek, kabul etmek ve değişime direnmemek. Dan Millman, Hayatımızın Amacı adlı kitabında bu konuyu esneklik yasası ile çok güzel anlatır. Esneklik yasası, insanın yaşadığı ana katı bir şekilde direnmesi yerine, onu pragmatik bir şekilde kabul etmemiz gerektiğini savunur. Değişim kaçınılmazsa değişime direnmek niye? Kitapta çok güzel bir bölüm var: “Esneklik bize pasiflikten ya da direnmekten çok daha fazla yarar sağlar. Ortaya çıkan her şeyi etkin bir biçimde kullanarak, en acı verici koşulları dahi kucaklayarak, karşılaştığımız zorluklarla daha etkili bir biçimde başa çıkarız.”
Hayatta karşımıza çıkan durum ve olaylara ilerlemek için birer fırsat olarak bakmalı ve o şekilde kabul etmeliyiz. Kabul etmeli ve o durumu kendi yolumuza dönüştürmeliyiz.
En şaşırtıcı değişimlerden biri hayat ideolojisinin ya da beklentisinin değişmesidir. Bunu tetikleyen birçok faktör vardır ve aslında bunlardan en önemlisi değişimin kendisidir. Bir bakarsınız asla olmaz, yapmam dediğiniz şeyler hayat doğrunuz ve savunduğunuz şeyler hâline gelir. Daha önce reddettiğiniz seçenekler ve durumlar şimdiki siz için aranan kriterler olur. Sebep açıktır aslında; düşünceleriniz, hayata bakışınız değişmiştir ve bu da sizin önceliklerinizi değiştirmiştir. Kısır bir döngüdür bu. Düşünceleriniz değişir, öncelikleriniz değişir, hayatınız değişir ve hayatınız değiştiği zaman düşünceleriniz yine değişir ve bu döngü devam eder. Değişimin en ilginç yanı ise onu yaşarken anlamamamızdır. Değişim esnasında kimse değişiyorum ya da şu an içinde bulunduğum durum değişime uğruyor demez. Geriye dönüp baktığınızda anlarsınız değişimi. Eski siz ya da eski koşullarınızla olsanız daha farklı olacaksınızdır ama bir bakarsınız ki her şeyin çok dışındasınızdır.
Hayat değişimden ibarettir. Böyle geldi böyle gider gibi bir kalıp olmamalıdır. Bu değişime direnmektir. Direndiğimiz her konu ve durum bizim için daha korkutucu ve başa çıkılmaz görünür. Koşullara uymalı ve su gibi şimdiki anın şeklini almalıyız. İniş çıkışlardan kaçınmak yerine, onları deneyimlemeye açık olmalıyız. Çünkü hayat deneyimlemek ve keyif almaktan ibarettir.
Değişin, değiştirin ve değişmekten korkmayın.
Fotoğraf: Chris Lawton, Unsplash.
Cok beyendim Goksum.Bravo….