“Sofagate” Skandalı

“Sofagate” adı verilen bu diplomatik kriz Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in birlikte yaptığı Ankara ziyareti sırasında gerçekleşti.[1] Olay, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Konsey Başkanı Michel’in baştaki iki sandalyeye oturmasıyla ve Leyen’in bu duruma “ehm” diyerek tepki göstermesi, ardından da yan tarafta bulunan koltuğa oturması ile başladı.[2]

 

AB’nin en önemli iki kurumunun başkanlarının Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyarette konuşulan mülteciler, AB-Türkiye iş birliği, gümrük birliği, insan hakları ve daha birçok konuya nazaran, Leyen’in “ehm” tepkisi ile yaşanan bu olay akıllarda kaldı ve gündem oldu. Yaşanan krizle alakalı AB ile Türkiye tarafları birbirlerini suçlamakta ve yaşanan olayın sorumlusu olarak birbirlerini göstermekteler. Buna göre Türkiye tarafı kabulün gerçekleşeceği odanın düzeninin AB’nin isteği doğrultusunda hazırlandığı belirtilirken, AB ise ziyaretçi olan iki mevkidaşın da sandalye ile kabul edilmesinin gerekli olduğunu vurgulamaktadır.[3]

 

Tartışmalar hâlen devam ederken, hatanın kimde olduğu konuşulurken yaşanan bu kriz iki farklı perspektiften ele alınabilir. Bunlardan ilki diplomatik teamüller çerçevesinde tartışılabilir. Diplomatik ziyaretlerde ve kabullerde çoğu zaman bu olayda da olduğu gibi iki sandalye görmekteyiz. Bunun nedeni ziyaretçi heyetin en üst düzey yetkilisi ile ev sahibi heyetin en üst düzey yetkilisinin birlikte -deyim yerindeyse- “baş köşeye” oturması geleneğinden kaynaklanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleşen ziyaretteki oturma düzeni yerinde ve doğru görülmektedir. Ancak bu teamülü bahsi geçen diplomatik ziyaret özelinde ele alacak olursak, Türkiye Cumhurbaşkanı AB nezdinde eşit olan iki kurumun “başkan” mevkisinde bulunan üst düzey yetkililerini kabul ettiğini gözlemliyoruz. Bu nedenle, bu durumun kendine has bir özellik yaratarak kabulün gerçekleşeceği odanın aynı mevkiye sahip iki başkanın, ev sahibinin en üst düzey yetkilisiyle eşit konumda oturacak şekilde düzenlenmesi gerekmekteydi. Bu düzenlemenin yapılmayışı farklı şekillerde yorumlanabilir. Birincisi, Türkiye’nin tek taraflı olarak iki kurumdan birini ve dolayısı ile başkanını daha üstün görmesi ve bu nedenle o kişinin oturacağı tek bir sandalye yerleştirmesi. Fakat bu durum söz konusu olsaydı o zaman orada bulunan protokol yetkilisi hangi başkanın oraya oturması konusunda yönlendirme yapacaktı. Diğer bir yorum ise, salona tek bir sandalye koyup ziyaretçi iki mevkidaşın kendi aralarında anlaşıp, birinin o koltuğa oturmasının öngörülmesi ki bu durum diplomatik olarak oldukça sakıncalı bir düzenleme olarak görülebilir. Son olarak ise, tamamen özensiz bir düzenleme ile kabul özelinde düşünülmeyip geleneksel olarak yukarda değindiğim gibi bir düzenleme yapılmış ve olay akışına bırakılmıştır. Sonuç olarak, sebebi bu yorumlardan biri veya farklı bir neden olsa dahi, iki AB kurumunun eşit mevkiye sahip başkanlarının o salon düzenlemesiyle ağırlanmasını diplomatik teamüllere aykırı olarak görmenin yanı sıra, bunun AB ve özellikle ayakta kalan başkanın tarafı olarak Avrupa Komisyonu tarafından bir diplomatik kriz veya skandal olarak algılanmasını haklı bulmaktayım.

 

Diplomatik nedenlerin yanı sıra, bu olayı belki de bir skandala döndüren ve incelenmesi gerek diğer önemli bir perspektif ise ayakta kalanın ziyaretçi delegasyonun kadın başkanı olan Leyen olması olarak görülebilir. İki erkek üst düzey yetkilinin oturması ve kadın başkanın ayakta kalması farklı yönleriyle eleştirilmiş durumda. Özellikle Avrupa kanadından gelen bu eleştirilerin bir kısmı bu durumun Türkiye tarafından kadına yapılan muamelenin bir dışa vurumu olarak değerlendirildi. Buna ek olarak, bu durumu son zamanlarda Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi ile uluslararası alanda da artık kadınlara saygı göstermediğinin bir göstergesi olarak kabul eden de var. Ayrıca yine Avrupa kanadından Türkiye’nin yanı sıra AB Konseyi Başkanı Michel’i de eleştirenler oldukça fazla. Bu eleştiriyi yapanlar, ki ben de kısmen katılıyorum, hâlihazırda var olan bir sorunu daha da ileri götürerek Michel’in Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yanında bulunan sandalyeye direkt olarak oturup, Leyen’e yer verme nezaketinde bulunmadığını düşünenler var. Sonuç olarak Türkiye tarafından yaratılan diplomatik krize Michel’in de “baş köşede” yer alan sandalyeye oturması bir de cinsiyet krizi boyutunu kazandırmış oldu.

 

Ertesi günlerde “Sofagate” adı verilen bu diplomatik skandal AB-Türkiye hattında oldukça fazla bir gerilim yaratmış durumda. Yaşanan krizin tartışmaları karşılıklı sürerken, son olarak İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin, Leyen’in sandalye yerine bir koltuğa oturtulmasının üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için “diktatör” sözlerini kullandı.[4] Bu söylemin ardından bu defa AB-Ankara hattındaki gerilim Ankara-Roma hattına da sıçramış oldu ve İtalya’nın Ankara Büyükelçisi bakanlığa geri çağrıldı.[5]

 

Gittikçe farklı boyutlar kazanan “Sofagate” Skandalı AB ile Türkiye’nin ilişkilerinde var olan sorunlara bir yenisini daha eklemiş gibi görünüyor. Türkiye’nin sergilediği bu tavır, AB kurumlarından birinin başkanının ve hatta kadın olanının sandalye yerine Türk Dışişleri Bakanı’nın karşısındaki bir koltuğa oturması AB ile ilişkilerde hem diplomatik hem de siyasi yeni yaralar açacağının habercisi gibi duruyor.

 


 

Referanslar

[1] Site editörleri. (2021). ‘Sofagate’: EU-Turkey diplomatic scandal snowballs. Al Jazeera.

[2] Site editörleri. (2021). Ursula Von Der Leyen ayakta kaldı. Gazeddakıbrıs.

[3] Özerkan, F. (2021). Turkey and EU blame each other in ‘sofagate’ scandal. Independent Online.

[4] Leali, G. (2021). Italy’s Draghi slams Erdoğan as a ‘dictator’ after Sofagate. Politico.

[5] Site editörleri. (2021). Son dakika haberi: İtalya’nın Ankara Büyükelçisi, Dışişleri’ne çağrıldı! İtalya Başbakanı’na peş peşe tepkiler. CNN Türk.

 

Fotoğraf için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir